İHSAN YILMAZ
Öncelikle şunu belirteyim. Benim için, kişinin dini, rengi, ideolojisi vs. değil, bir işe liyakati en önemli değerdir. Buna uymayan, İslam dinine de aykırı hareket eder. Ne yazık ki pek çok dini grup, oluşum ve parti, çoğu kez bunu göz ardı eder ve kul hakkına girer. Londra belediye başkanı seçimine de böyle baktım. Diğer adaya göre Sadiq Khan çok daha yetkin görünüyordu. Ancak, onun aynı zamanda bir Müslüman olması, İslam’ı yarım yamalak da olsa yaşamaya çalışan beni ayrıca sevindirdi. Müslümanları, bu parlak, çalışkan, başarılı ve Müslümanlığına halel getirmeden içinde bulunduğu topluma entegre olmuş kişinin olumlu biçimde temsil edeceğini düşündüm. Hizmet Hareketi’nin yıllardır teşvik ettiği yolun bir tür rol modeli olarak gördüm kendisini.
Maalesef, İslam, günümüzde çoğunluklumla, diktatörler, zenginlikten başı dönmüş görgüsüzler, zalimler, katiller, teröristler, hırsızlar, yalancılar, takıyyeciler, başkalarının hayat tarzlarını zorla değiştirme sevdalısı sapıklar, güçlülere boyun eğmiş âlimler, cehaleti ve aşağılık kompleksi paçasından akan dini kişilikler, kasıntısından ve kibrinden yanına yaklaşılamayan yazar-çizerler ve Şark kurnazı lümpen ama lüks düşkünü aktivistler tarafından temsil ediliyor. Elbette yüz ağartıcı, başarılı ve iyi insan olan Müslüman liderler, düşünürler, aktivistler vs. de var ama bunlar azlar ve medyada da çok az yer bulabiliyorlar. Bu iç parçalayıcı resme karşın, Sadiq Khan gibilerin sayısının siyaset, bilim, akademi, sanat, medya vs. gibi alanlarda artması gerekiyor.
Londra’nın Solcu Müslüman Belediye Başkanı
Sadiq Khan, Britanya’daki ne tek ne de ilk Müslüman belediye başkanı. Başka Müslüman kadın ve erkek başarılı siyasetçiler var. Özellikle son 20 yılda sayıları arttı. Ancak, Sadiq Khan, ülkenin direkt oyla seçilen en güçlü koltuğuna oturdu ve bu koltuk belki de dünyanın en önemli şehrinin belediye başkanlığı. Bu görev aslında Türkiye’deki anlamı ile valiliği de kapsıyor. Yeni şehrin polisi de okulları da Sadiq Khan’ın emri altında olacak.
Sadiq Khan, İşçi Partisi’nin bir üyesi. Adından anlaşılacağı üzere bu, sol/sosyal demokrat bir parti. Diğer büyük partiler olan Muhafazakar Parti ve Liberal Parti’de de Müslüman üyeler var ama en çok Müslüman üye, vekil, encümen üyesi vs. İşçi Partisi’nde. İşçi Partisi üyesi bu Müslümanların hepsi “sekülerleşmiş” kişiler de değil. Mesela Lord Patel’i, uzun beyaz sakalları ile sokakta görseniz, “Hacı Amca” deyip elini öpmeye hamle edersiniz. Onun kadar mübarek görünmese de Lord Ahmed de sakallı bir dindardır. Elbette standart dindar görüntüsünde olmayıp da imanı ve iyi insan olma özelliği benim gibilerinkini kat kat asacak nice başkaları da var.
Bu yazıyı Türkiye’deki bazı altı ve içi boş ezberleri az da olsa sarsmak adına yazıyorum. Britanya ve tüm Batılı demokrasilerde, sol/sosyal demokrat partilerde Müslümanlar çok daha rahat ve kolay siyaset yaparlar. Eklemeye gerek yok ama dindar olanları da dahil Müslümanların neredeyse tamamına yakını sol ve sosyal demokrat partilere oy verirler. Peki neden? Sosyal adalete, eşitliğe, özgürlüklere, herkesi olduğu gibi kabul etmeye ve çokkültürlülüğe, sol/sosyal partiler çok daha fazla önem verirler. Sol/sosyal partiler sağcılar gibi milliyetçi, dışlayıcı, kültür empoze edici, yabancılara mesafeli ve zengin sevdalısı değillerdir. Bu partiler, dinine, kimliğine sekline bakmaksızın, mazlumun, mağdurun, ezilmişin, haksızlığa uğramışın ve fakirin yanındadırlar.
Kısacası, İslam’ın özünde olduğunu iddia ettiğimiz değerlerle sosyal demokrat siyasal düşünce ve filliler, sağa oranla çok daha fazla örtüşmektedir. Ne yazık ki Müslüman demokrasilerde, İslami değerlere daha ters olan sağcı partiler dindarlarca tercih edilmektedir. Bunda elbette, hakiki sosyal demokratlık yerine din düşmanlığı yapan çakma solcuların da azımsanmayacak payı vardır.
(Kaynak: Meydan)