AKP’de Neler Oluyor? – Mustafa Ünal

MUSTAFA ÜNAL
AKP’deki iç kavganın dikkat çekmesi doğal. İktidar partisi çünkü. ‘AKP’de neler döndüğünü’ öğrenmek için illa da parti mensubu olmaya gerek yok. AKP’deki bir değişim -çapı ne olursa olsun- Türk siyasetini etkileyecek. Evet, ‘AKP’de bir şeyler oluyor.’ Sancı yeni değil aslında. Uzun süredir sıkıntılıydı AKP. Ama nedense üzerinde fazla durulmadı. Muhafazakar siyasetin değişmeyen ilkesi, ‘Kol kırıldı yen içinde kaldı.’
Ne Abdullah Gül’ün dışlanması yeteri kadar tartışılabildi ne de Bülent Arınç’ın tasfiyesi… Yalnızca iki isim de değil. Kimler kapı dışarı edilmedi ki. Sadullah Ergin’den Ali Babacan’a kadar… Liste çok kabarık. Babacan geçen yıl hükümetin en parlak ismiydi. İçeride ve dışarıda gözler üzerindeydi. Ekonomik istikrarın simgesiydi. Bugün etkisiz eleman. Düz bir milletvekili. Sesi soluğu kesildi.
AK Parti’ye vücut veren kurucuların çok azı AKP’de siyaset yapma imkanına sahip. Doğal seleksiyon değil, çoğu bilinçli şekilde uzaklaştırıldı. Yoksa AK Parti’den AKP’ye dönüş bu kadar kolay olur muydu? Bir parti köklerinden bu kadar basit kopabilir miydi? Hayır. Kadrodaki radikal değişim, parti politikalarının ters yüz edilmesini kolaylaştırdı.
Bugün AKP’de yaşanan sıkıntıları örtbas etmek, görmezden gelmek mümkün değil. Sorun kişi kaynaklı değil, çok yönlü. Şu an tartışma şahıslar üzerinden yürüse de sancı derinlerde. AKP, parti olmaktan çıktı. Biraz parti, biraz şirket ve biraz çeteye dönüştü. Evet, halkın desteğinde azalma yok. Hâlâ büyük. Ama görüntüsü öyle. Ulu bir çınara benzediği doğru. Ama içi çürümüş. Kurt gövdeye girdi çünkü. Ruhu gitti, köklerinden koptu. Bırakın fırtınayı, orta şiddetli rüzgara bile dayanması mümkün değil. Alacağı ilk darbede kökten devrilmesi kaçınılmaz.
Bir hedefi kalmadı AKP’nin. Taşıyıcı değerlerini yitirdi. Hedefsiz bir partinin yaşaması çok zor. Başkanlık sistemi hedef değil mi? Hayır. Sisteme dönük yapısal bir talep değil. Konjonktürel ve kişisel. Yeni anayasa da aynı şekilde. Amaç sivil, özgürlükçü, demokrat bir sistem olsa keşke. Tek hedef Erdoğan’ı başkan yapmak.
AKP bugün hangi değeri bayraklaştırmakta? Adaleti mi? Temiz siyaseti mi? Ahlak ilkelerini mi? AB’yi mi? Evrensel standartları mı? Hiçbirini! Adına, misyonuna ihanet etti. Hukuksuzluğun ve yolsuzluğun odağı olmuş bir partiye dönüştü. Siyasal İslamcılık sadece görüntüde. O da zaten başörtüsü ve İmam hatipe indirgenmiş durumda. İmam hatiplere ilgi de ruhtan ziyade bina ve betonla sınırlı.
Buzdağının altına da dikkat çektim. Kol kırıldı yen içinde kaldı ama; o kol kangren oldu… Sadece kol da değil, hastalık vücudun her yerine sıçradı. Evet, bugün suyun yüzüne çıkan sorun Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki kavga. ‘Pelikan Dosyası’na da malzeme olduğu gibi. Saray kılıcı çekti. Davutoğlu şaşkınlık içinde. Cevap verecek gücü de, cesareti de yok. Perde arkasında yaşananların herkes farkında. Davutoğlu’nun MKYK’da budanan yetkileri krizi açığa çıkardı. Yüzüne ‘Seninle olmuyor Ahmet Hoca’ restini çeken Saray arayışlara girdi.
Bakanlar Kurulu dün Saray’da toplandı. Davutoğlu’nun ‘asık suratı’ yine görüntüye yansıdı. Geçen yıl olduğu gibi. ‘Yüzünden düşen bin parça’ derler ya… Aynen öyle. Davutoğlu huzursuz. Morali bozuk. Maruz kaldığı muameleyi kimse kabullenemez. Hele Davutoğlu gibi egoya sahip biri, asla. Mesele yetkilerinin kısıtlanması değil. Lisan-ı siyasetle ‘Seninle yürümüyor. Görevin tamamlandı. Koltuğu bırak’ dendi. O da farkında bunun. Oysa son dönemde içeride ve dışarıda ‘makul siyasetin’ adresiydi. Devlet kurumları ve uluslararası camia Davutoğlu’na yönelmişti. Bunun açıkça dile getirenler de oldu. Pelikan Dosyası’na da yansıyan kavganın asıl sebebi bu. Davutoğlu ‘Başbakan’ olarak öne çıkmaya başladı. Saray geri plana itildi. Ve beklendiği üzere bedeli de ağır oldu.
Bundan sonra ne olacak? AKP’nin bu kangrenli kolla yaşayamayacağına göre değişim kaçınılmaz. Ama hastalık tüm vücuda yayıldı. Şimdilik kolu feda ederek siyasi ömrünü bir süre uzatabilir belki.