İki Öğretmen Öldü Diyeler! – Ali Bulaç

Mart ayının son gününde açlık, yoksulluk, fanatizm, iç savaş ve terörün hüküm sürdüğü Somali’de iki eğitim gönüllüsü öğretmen öldürüldü. Hiç de mertçe olmayan saldırıda hayatını kaybedenlerden biri benim hemşehrim Hıdır Çalka, diğeri Azeri Kemale İsmailova idi. Hıdır Çalka 10 yıldır gönüllü olarak matematik öğretmenliği yapıyordu, Kenya’dan Somali’ye kendi isteğiyle gitmişti. Diğer küresel muhacirler gibi bir yerden bir yere giderken yanında eşi, iki çocuğu ve topu topu üç valizi vardı. İstanbul’dan Somali’ye gönüllü giden Kemale İsmailova da Türkçe öğretmenliği yapıyordu, hayatını kaybettiği saldırıda iki çocuğu da yaralandı. Şehitlerin cenazeleri gösteriye dönüştürülmeden sevenlerinin omuzunda defnedildi. Allah rahmet etsin, mekanları cennet olsun.

Bu olay Türkiye medyasında pek yer almadı. Yanılmıyorsam Dışişleri Bakanlığı bir kınama mesajı, Sayın Bülent Arınç da bir taziye mesajı yayınladı. Ama bu haince saldırıyı kim ve niçin yaptı, belli olmadı. Tetikçilerin ve bu suikastın ihalesini alanların “dini gruplardan biri” oldukları yönünde şüpheler var. Somali’de bugün sözü geçen grupların kim olduklarını herkes biliyor. Ve büyük bir ihtimalle bu cinayetleri işleyenler “dine hizmet”ettiklerini de düşünmektedirler. Fakat bize, hayatı boyunca eline silah almamış, işi gücü Afrikalı yoksul ve çaresiz çocukları eğitmek, onları Allah sevgisi ve İslamiyet’in güzellikleriyle buluşturmak olan iki öğretmeni öldürmenin hangi fıkhi fetvaya dayandığını izah edemezler. Böyle bir fetva yok!

Bu din, masum sivillerin, kadınların, çocukların, gayrımüslim din adamlarının, sıcak çatışmalara girmeyen sivil erkeklerin öldürülmesini yasaklar. Bu yasak kıyamete kadar baki kalacaktır ve kim bu yasağı çiğniyorsa, hangi “İslami grup, örgüt, fırka, mezhep” mensubu olursa olsun, cürüm (suç ve günah) işlemiş olur. Bu cürümleri işleyenler aynı zamanda başkalarının kötü maksatlarına da bilerek veya bilmeyerek hizmet etmektedirler. Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve başka yerlerde sözüm ona “cihad” yapanların nasıl emperyalist işgalcilerin önünü açtıkları gün gibi ortada. Müslümanların birbirlerini öldürmesi cihad değil, cinayettir. Ve bu cinayetler yerel ölçekleri aşan bölgesel ve küresel hesaplarlarla ilişkili olarak işlenmektedir. Bu açıdan Somali saldırısı hiç de spontane gözükmüyor, arkasında kirli ve çirkin emeller söz konusu.

İsam dünyasının tamamı birbirinin gırtlağına sarılmakla meşgül. En büyük musibet müslümanların sağlıklı düşünme, olayları anlama ve analiz etme melekelerini kaybetmiş olmalarıdır. Tam bir cinnet hali yaşıyoruz. Her geçen gün makul olandan biraz daha uzaklaşıyoruz.

Yaklaşık 150 ülkeye yayılmış Türk okulları cinnet denizinin ortasında küçücük sükunet adacıkları hükmünde. Anadolu’nun bağrından çıkmış binlerce genç erkek ve genç kadın, dünyanın her bölgesine dağılmış olarak bilgiyi, sabrı ve sükuneti öğretiyorlar. Türk okullarında öğrencilerin çoğu o ülkenin yüksek sınıfına mensup aile çocukları. Öğretmenler ise asgari hayat şartlarında hiçbir şikayette, daha fazlasına bir talepte bulunmadan Allah rızası için işlerini yapmaya çalışıyorlar. Bu ülkenin en üst seviyedeki yetkililerin gittikleri her ülkede Türk okullarını o ülkenin en üst kademelerine şikayet etmeleri öylesine garip ki! Sanki o ülkelerin istihbaratı yokmuş, bu okullarda ne okutulduğunu, kimlerin görev yaptığını bilmiyorlarmış gibi!

Türk okullarına dönük başlatılmak istenen kampanya sadece ulusal düzeydeki gelişmelerle açıklanamaz, bunun küresel bir boyutu da var. Şöyle ki: Teröristlerin; öldürdükleri insanların etini yiyen barbarların; kelle koparanların; metrolarda, alışveriş merkezlerinde yüzlerce kişinin cesedini havaya uçuranların; sefih hayat süren monarkların, toplumlarını nefes alamaz hale getiren diktatörlerin İslam diniyle özdeşleştirildiği bir dünyada kendini öğretime, bilgiye, diyaloga, sükunete, ortak sorumluluk üstlenmeye, barışa adayanların İslamiyet’i temsil etmelerine izin verilir mi?

Onlar izin vermek istemese de, sabırla ve istikametten ayrılmadan cehd ve mücahedeye devam etmek lazım.