Romanya Haber

Putin’ın Batı’yla Asimetrik Savaşı ve Türkiye

YORUM | Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR

Putin KGB’den yetişme istihbarat formasyonu ve geçmişi olan bir devlet adamı. Soğuk savaş dönemi KGB’sinde görev yaptı ve o dönemin mücadele yöntemleriyle zihin dünyası şekillendi. Bu nedenle gerek iç politikada gerekse dış politikada soğuk savaş dönemi mantığıyla hareket ediyor. KGB’nin yöntemlerini kullanıyor. Bir devlet adamından çok bir “istihbarat ajanı” gibi davranıyor. En güvenli ülkelerin metropollerinde hasımlarını öldürtüyor, kontrolü dışında olan ve güçlenen şirketlere ağır cezalar kesiyor, mallarını kamulaştırıyor. İstemediği hiç bir siyasi sosyal-muhalifin Rusya’da barınma ihtimali yok! Ya tutuklanıyor, hapse atılıyor veya  bir şekilde öldürülüyor, şaibeli bir kazaya maruz kalıyor. Yurt dışına çıkan muhaliflerinin de peşini bırakmıyor. İstanbul’da onlarca Çeçen lideri öldürttü, Londra’da bir otelde bir siyasi muhalifi öldürtmüştü, geçen hafta eski KGB üyesi bir ajanı ve kızını zehirletti. İngiltere medyası şu anda bu vakayı ve Putin’le ilgisini tartışıyor.

Hem sıcak denizlere inebilmek hem de AB-NATO etkisini kırabilmek için Türkiye’nin Rusya yanında konumlanması, Rusya namına batıya karşı kullanılabilmesi Rusya için büyük önem arz etmektedir. Makyevel’le yarışacak kadar pragmatizm olan Erdoğan’ın bu sıkışmışlık anında Putin’le anlaşma yolunu tercih etmiştir. Biz bu işbirliğinin en önemli meyvesini senaryo darbe ile verdiğini düşünmekteyiz. “Putin Dugin ve 15 Temmuz” başlıklı yazımız okunursa 15 Temmuz üzerindeki Dugin-Erdoğan-Ulusalcı işbirliğine dair izler görülecektir.

Rusya Putin’le birlikte soğuk savaş yöntemlerine geri döndü. Petrol ve gazdan elde ettiği paraları Rus halkının refahı, rahatı için kullanmak yerine siyasi gücünü artırmak ve Rusya’yı yeniden etkili bir askeri güç yapmak için kullanıyor. Bunu başardı da. Bugün Rusya Sovyet döneminde olduğu gibi NATO’nun, ABD’nin ve AB’nin yani batılı güçlerin en çok çekindiği, askeri açıdan en fazla karşılaştığı ve rekabet ettiği ülke. 1990’ların başında kabuğuna çekilen, Kızıl Orduyu tasfiye eden Rusya Putin’le yeniden askeri  ve istihbari güç elde etme yarışına girdi. Gürcistan’ı işgal etti, Ukrayna’ya askeri unsurlarıyla girdi ve dünyanın gözü önünde Kırım’ı Rusya’ya iltihak etti. Batılıların açtığı yolu o da kullandı ve “IŞİD’le mücadele” bahanesiyle Ortadoğu’ya girdi. Suriye açıklarında deniz üssü edindi, uçak gemisi bulunduruyor ve fiilen Suriye’de savaşıyor. Türkiye Afrin’e Rusya’nın izni ile operasyon düzenleyebildi. Çünkü o bölgenin hava kontrolü Rusya’nın elinde. Rusya İran’la ve Esed’le işbirliği geliştirerek Ortadoğu’nun de facto en önemli aktörü oldu. Bugün gerek bölgesel güçler gerekse batılı güçler Rusya’yı dikkate almadan siyasi-askeri planlama yapamıyor. Zira alanda ordusuyla, hava unsurlarıyla karşılarında Rusya’yı buluyorlar.
Putin’li Rusya son dönemlerde aldığı inisiyatiflerle tüm dünyaya yeniden iki kutuplu soğuk savaş dönemine dönüldüğü izlenimini veriyor. Çin’in hızla silahlanması ve ekonomik etki alanını sessiz ve derinden genişletmesi, yakın komşularını ve büyük güçleri tedirgin etmesi ayrı bir bahsin konusu. Ancak Putin sadece askeri gücünü ortaya koymuyor, ‘hard power’la alana inmiyor; aynı zamanda asimetrik savaş yöntemlerini de kullanarak dünyaya, özellikle de demokratik batılı ülkelere şekil vermeye çalışıyor.
Rusya öteden bu tarafa bilişim (IT) alanındaki yetişmiş personeliyle ve münhasıran farklı saldırılar düzenleyen hacker’larıyla meşhur. Putin iktidarının organizesiyle, belki istihbaratın özel çabasıyla Rusya’da internet üzerinden operasyonlar yapan troller ordusunun, dijital saldırılar yapan hacker timlerinin olduğu herkesçe biliniyor. Demokratik batılı ülkeler bir süredir Rusya güdümlü hacker’ların ve trollerin batıdaki seçimleri nasıl maniple ettiğini, kamuoylarını nasıl yönlendirdiğini tartışıyor. Öyle ki son 4-5 yılda Avrupa’da ve ABD’de yapılan seçimlerin pek çoğunda Putin ve trollerinin şaibesi var. Trump’ın Putin’in siyasi/ekonomik desteğiyle ve trollerin yoğun manipülasyonuyla seçimleri kazandığına dair devam eden soruşturmalar var ve Trump’ın başı bu noktada belada. Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Flynn, bu konuda bir soruşturma geçiriyor. Geçen hafta The Economist dergisi Putin Rusya’sının dijital manipülasyonları, müdahaleleri üzerine bir sayıda iki makale yayınladı. İtalya seçimlerinden Macaristan seçimlerine, İspanya’da Katalanların bağımsızlık çalışmalarına, İngiltere’nin AB’den ayrılması için yaptığı Brexit oylamasına kadar pek çok ülkede Putin’in trollerinin etkisi konuşuluyor ve yaptığı manipülasyonlardan bahsediliyor. Rusya’da ki “trol fabrikaları” ve burada çalışanlarla yapılan mülakatlar batı medyasında yer alıyor.
Putin ve Rusya neler yapıyor?
Fazla takipçisi olan pek çok fake sosyal medya hesabı oluşturup bu hesaplar üzerinden seçmenleri maniple ediyor. Trump’a karşı Hillary Clinton’un kaybetmesi için siyahilerin ve Müslümanların naylon hesaplarla yönlendirildiği konusunda ciddi iddialar bulunmaktadır. Florida gibi kritik ve seçimin kaderini değiştirecek eyaletlerde daha özel çalışmalar yapılmıştır. Seçimlerde USA’daki aktivistleri, kalabalık üyesi bulunan grupları seçimi etkilemeye yönelik -pozitif ve negatif- yönlendirilmiştir. Fake hesaplarda gerçek kişilerin fotoğraflarını kullandıkları tespit edilmiştir. Facebook, trollerin orta-alt toplum kesimlerine ulaşmada kullandığı en etkili sosyal medya mecrasıdır. Deutsche Welle seçimler öncesi Rusya’nın manipülasyon çalışmalarıyla 126 milyon ABD’liye ulaştığını iddia etmektedir. Batıda seçimler ve sayımlar dijital yöntemlerle yapılmaktadır. Putin ekibinde çalışan hacker’ların oylama ve sayım süreçlerine müdahale ettiği yönünde çok ciddi iddialar bulunmaktadır. Ancak ABD gibi büyük ülkeler itibarlarını ve kendi toplumlarına karşı güvenilirliklerini sorgulatacağı için bunları açıktan kabul etmeme veya etkisini küçültme tavrı göstermektedirler.
Putin’in trol ordusunun ve dijital etki çalışmalarının en temel amaçlarından birisi de batıda ırkçılığı körüklemek, göçmenleri ve azınlıkları ekstremize etmek ve batı demokrasilerini bölünmüş, çalışamaz, yürütülemez hale getirmektir. Sol ve komünist partilerle geliştirdiği angajmanlar yanında batıdaki aşırı sağ partilerin yüksek oy almasına yönelik manipülasyonlar yapmakta, insanların demokrasiye, hukuka, çoğulculuğa olan güvenlerini yaralamaya, azaltmaya çalışmaktadır. Bu manipülasyonları Rusya’da istihdam ettiği on binlerle ifade edilen trol ordusuyla ve internet üzerinden yapmaktadır. Ayrıca Batıda kurulu ekonomik gücü olan Rusya etkisindeki şirketleri/kişileri hedef gruplara, partilere ekonomik destek sağlama, bağış yapma amacıyla kullanmaktadır. Demokrasinin, açık toplumun imkanlarını demokrasiyi ve hukuku tahrip etmek için, hem de batı dünyasının içine elini sokarak istismar etmektedir.
Rusya kurduğu bu yapılarla AB karşıtı partileri, grupları öne çıkarmakta, KGB yöntemlerini kullanarak dezenformasyon yapmakta, bölünme eğilimi taşıyan hareketleri güçlendirmektedir. Bunları hem internet ve sosyal medya üzerinden hem de konvansiyonel medya ile yapmaktadır. Russia Today ve Sputnik  üzerinden yaptığı yayınlardan dolayı Macron ve Merkel Putin’i doğrudan uyarmıştır. Ayrıca önemli mailleri ele geçirip ifşa ederek batı dünyasında infialler oluşturmak, Rusya stratejileri ile uyuşmayan liderler, siyasi aktörler yıpratılmakta, itibarsızlaştırılmaktadır. ABD seçimlerinden önce sosyal medya üzerinden ırkçı ve radikal İslamcı eğilimden kitleleri iki ayrı hesap üzerinden mobilize ederek aynı anda aynı yerde toplamış ve ortaya çıkabilecek büyük bir çatışma güçlükle engellenebilmiştir. Rusya’nın propaganda çalışmalarından, hacker’larından korunabilmek için son dönemde pek çok Batı ülkesi tedbir almakta, yatırımlar yapmaktadır.
Peki Rusya, Putin bunu neden yapıyor?
Rusya Alexandre Dugin’in akıl hocalığını yaptığı Yeni Avrasyacılık stratejisini izliyor. Bu stratejinin temel hedefi Avrupa’yı kendi içinde parçalamak, ülkeleri NATO korumasından çıkarmak, bölgedeki ABD etkisini kırmak ve Moskova merkezli Yeni Avrasya etki alanı oluşturmaktır. Bu amaca ulaşmak için demokrasilerin zayıflatılması, ülkelerin demokrasiye, hukuka, liderlerine güvenin azalması, NATO ve AB yapılarının zayıflatılması ve mümkün olduğunca atomize, zayıf bir Avrupa oluşturulması gerekmektedir. Putin’in batıya karşı asimetrik savaşının arkasında bu strateji yatmaktadır.
Ayrıca Ortadoğu toplumları gibi Ruslar için de bireysel refah, kalkınma, hukukun üstünlüğü, özgürlükler gibi değerlerden öte “güçlü devlet”, “karizmatik lider“ önemsenmektedir. Bu stratejilerle Putin kendini Rus halkı karşısında güçlü tutuyor, sorgulanmasını engelliyor. Putin’in sık sık meydan okuyucu eylemlerde bulunması, pozlar vermesi Rus toplumunda var olan “güçlü devlet, güçlü lider” algısını tatmine yöneliktir. Ruslarda soğuk savaş döneminin “Dünyayı titreten güçlü Rusya özlemi” vardır. AKP’nin Osmanlı propagandası/istismarı ile halkı uyuttuğu gibi Putin de Rusların büyük Rusya hayallerini kullanmaktadır. Aradaki fark şudur ki, Erdoğan’ınki tamamen hayali, şişirme, kendini kurtarmaya yönelik  iken, Putin’in ki dünyayı rahatsız edecek kadar gerçekçidir.
Türkiye Putin’in bu çalışmalarının neresinde?
Malumunuz Erdoğan ve Davutoğlu uçak düşürme vakasından sonra Rusya’ya efelendiler ama sonra hem özür dilediler hem de Rusya’ya boyun eğdiler. Rusya’nın tarihi emellerinden birisi de sıcak denizlere inmektir. Hem sıcak denizlere inebilmek hem de AB-NATO etkisini kırabilmek için Türkiye’nin Rusya yanında konumlanması, Rusya namına batıya karşı kullanılabilmesi Rusya için büyük önem arz etmektedir. Makyevel’le yarışacak kadar pragmatizm üstadı olan Erdoğan’ın bu sıkışmışlık anında Putin’le anlaşma yolunu tercih etmiştir. Biz bu işbirliğinin en önemli meyvesini senaryo darbe ile verdiğini düşünmekteyiz. “Putin Dugin ve 15 Temmuz” başlıklı yazımız okunursa 15 Temmuz üzerindeki Dugin-Erdoğan-Ulusalcı işbirliğine dair izler görülecektir. Bu işbirliğinin -Türkiye açısından bağımlılığın- Afrin operasyonu ile güçlenerek devam ettiği görülmektedir. “Afrin’de Kim Kime Karşı Savaşıyor?” başlıklı yazımız da Rusya’nın Türkiyeyi Yeni Avrasyacılık stratejisi çerçevesinde NATO’ya ve Batılı güçlere karşı nasıl bir sopa olarak kullandığını görmeye yardımcı olacaktır.
Öte yandan Erdoğan rejimin kamu kaynaklarıyla finanse edilen troll ordusunu kurarken Rusya’dan aldığı know-how desteği, Türkiye’deki seçimlerde bu trollerin, hackerlerin etkisi merak sebebidir. Erdoğan rejiminin seçimlerde ve kamuoyunu yönlendirmede, medyayı sindirmede, internet üzerinden manipülasyonlar yapmada, Türk toplumuna uygulanan psikolojik harekat yöntemlerinde Putin ve Rusya’dan nasıl destek aldığı, hangi seçimlerde/vakalarda bunların nasıl kullandığı ciddi araştırma konularıdır. Keşke Türkiye’deki muhalefet Erdoğan’ın söylemlerini tekrar etmek ve tezlerini meşrulaştırmak yerine böylesi konularla da ilgilense!
(TR724)