Romanya Haber

Erdoğan-Ergenekon Ittifakı Nereye Kadar?

ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN |

Bir önceki yazıda ‘Erdoğan-Fidan çatışması kaçınılmaz’ demiş ve bu tezimin gerekçelerini sıralamıştım.
Özetle Erdoğan’ın ‘kertenkele stratejisi’ uyguladığını, kendini riskte gördüğü anda ‘kuyruğu bırakıp’ yoluna devam ettiğini anlatmış ve hem 15 Temmuz’a dair soruların artması hem de Erdoğan’ı gelecekte sıkıntıya sokacak uluslararası gelişmelerin ufukta belirmesi nedeniyle Erdoğan’ın Fidan’ı feda edebileceğini, buna karşın Fidan’ın da ‘maraton koşucusu’ olduğunu, Cemaatçi bürokratlar kadar tecrübesiz olmadığını, Erdoğan’ın legal, illegal emirleri ve perde gerisi icraatları hakkında bilgi sahibi olduğunu, siyasi hedeflerini muhafaza ettiğini ve ikilinin bir gün mutlaka çatışacağını yazmıştım.
Aradan geçen sürede Yüksek Askerî Şura (YAŞ) toplantıları yapıldı.
Bu toplantı birçok yönüyle kritik öneme sahipti ve sonuçları itibariyle de beklentileri boşa çıkarmadı.
TSK’da hayati değişiklikler yapıldı.
Perde gerisinde çetin pazarlıklar, ‘al-ver’ hamleleri görüldü ve Türk Ordusu’nun yeni komuta kademesi belirlendi.
‘Yeni tablo’nun özeti şu: Erdoğan ile Ergenekon şimdilik uzlaştı. Fakat alınan kararlar, terfi eden isimler ve atama kararları gösteriyor ki bu birliktelik büyük çatışmalara gebe.
Yani Erdoğan’ın tarafı olacağı bir başka çatışma Erdoğan ile Ergenekoncular arasında yaşanacak.
Şimdilik belli olmayan ise çatışmanın zamanı.
TSK NASIL PAYLAŞILDI?
Neden böyle bir teze sahip olduğuma dair argümanlarımı sıralamadan önce YAŞ’ın ‘yeni hali’ne ve Erdoğan’ın ‘büyük oyununa’ dair kısa bir özet yapayım.
Çünkü 15 Temmuz’un hemen ertesinde uygulanan ve çok önceden hazırlanılmış olduğu belli olan köklü değişiklikler gösteriyor ki Erdoğan’ın hedefi yargı, medya, bürokrasi ve polisten sonra ‘tam biat etmiş bir TSK’ya sahip olmak.
Hatırlanacağı gibi 15 Temmuz sonrası 3 aylığına ilan edilen ve sürekli uzatılarak 1. yılını dolduran OHAL rejiminde hükümet çok sayıda KHK çıkardı.
Bu KHK’larla TSK’nın yapısı kalıcı olarak değiştirildi.
Önceden Genelkurmay Başkanı’na bağlı olan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları doğrudan Millî Savunma Bakanlığı’na bağlandı.
Genelkurmay Başkanlığı ‘sembolik’ hale getirildi.
Jandarma ise doğrudan İçişleri Bakanlığı’nın emrine verildi. YAŞ’ta da büyük değişiklikler yapıldı. Eskiden askeri bir kurul olan YAŞ artık ‘içinde askerlerin de olduğu sivil bir yapı’ya dönüştürüldü.
Normal şartlarda TSK’daki terfileri belirleyen, yani özü itibariyle ‘teknik’ bir kurul olan YAŞ tamamen siyasetin emrine girmiş oldu.
Uzmanların yorumlarına göre son iki YAŞ ile TSK’nın iç yapısına siyaset hâkim oldu, terfilerde ve emeklilik kararlarında liyakatten ziyade siyasi iradeye biat kriter alındı. İktidarın dümen suyuna girmeyecek olanlar ya KHK ile tasfiye edildiler ya da baskıyla istifa ettirildiler.
2017 Şura’sı ise TSK’nın Erdoğan ve Ergenekoncular/Perinçekçiler arasında pay edilmesine sahne oldu.
Öncelikle TSK’nın teamüllerini bilinçli olarak yıktılar.
General, amiral kadrosundaki açıklara rağmen 28 general ve amiral ile 107 albay ‘kadrosuzluk’ sebebiyle emekliye sevk edildi.
6 general ve amiralin yanında 61 albay terfi etti.
Askeri uzmanlara göre terfi ve emekli sayıları ihtiyaca rağmen kısıtlı tutuldu çünkü Erdoğan-Perinçek ittifakından olmayanların şimdiden bertaraf edilmesi gerekiyordu.
AKP ‘GETİRDİKLERİNİ’ DE GÖNDERDİ
15 Temmuz sonrası orduda kalmayı başarabilen az sayıdaki ‘Batı yanlısı’ asker de bu yıl tasfiye edilmiş oldu.
Bir diğer ilginç detay ise AKP’nin 15 Temmuz sonrası göreve getirdiği ‘çok güvenilir’ bulduğu bazı komutanların da emekliye sevk edilmesiydi. Darbecilerle çatışan, darbeyi engellemek için gayret gösteren ve terfi bekleyen bazı generaller emeklilik furyasından kurtulamadı.
Sürpriz bir gelişme ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na Korgeneral Adnan Özbal’ın atanmasıydı. Donanma Komutanı Veysel Kösele 15 Temmuz’daki ‘üstün gayretleri’ne ve teamüle rağmen bu göreve getirilmedi.
Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk Davası sanıklarının terfi etmesi, kritik görevlere atanması dikkat çekiciydi.
Öyle ki kamuoyunda ‘sıkı Perinçekçi’ olmasıyla bilinen bazı emekli generaller sosyal medya paylaşımlarında “terfileri ben yapsam bunları yapardım” dediler. Zaten M. Zeki Üçok gibi isimlerin YAŞ memnuniyetleri dikkate değerdi.
İsimlere ve rütbelere boğmadan özetleyecek olursak, Erdoğan son yıllarda sürdürdüğü ‘kokteyl’ ittifakını bu YAŞ’ta da gözetti. Kendisine biat etmeyen, Batı ve NATO yanlısı subaylar tasfiye edilirken kalan kadrolar Perinçek-Ergenekon ekibiyle pay edildi.
Orgeneral ve korgeneral seviyelerinde Erdoğan’a biat esas alınırken tüm ve tuğgenerallerde Perinçekçilerin ‘tulum çıkardığı’ görülüyor.
Bir de ‘rüzgâra göre hareket eden fırsatçılar’ grubu var. Hepsinin ortak özelliği ise Batı ve NATO karşıtı olmaları.
HER İKİ TARAF DA KARŞI TARAFI BİTİRME HEDEFİNDE
Peki bu durum biz sivilleri neden ilgilendiriyor?
İki nedeni var: Birincisi Erdoğan ve Perinçek ittifakı kalıcı değil.
Şu anda Cemaati yok etmek, Cemaat bahanesiyle Kürt, Alevi ve liberal kesimleri sindirmek için ortak hareket ediyorlar.
Her iki taraf da ‘hedef birlikteliği’ yaşadığı için çatışmıyorlar.
Fakat her iki taraf da biliyor ki Cemaati yok edip, tüm muhalefet sindirildikten sonra bu ittifak bitecek.
Özellikle Perinçekgillerin Erdoğan ve AKP için beslediği ‘iyi niyetler’ sır değil. Bu kadronun ‘özel harp teknikleri’ndeki uzmanlığı düşünülürse ‘öküz ölüp ortaklık bozulduğunda’ çok ilginç olaylara şahit olacağımız kesin.
Erdoğan’ın oyun planının ipuçları ise bu yılkı YAŞ kararlarında var.
Deniz Kuvvetlerinde teamülleri bozarak bir korgenerali kuvvet komutanı olarak ataması “Güç bende, istersem bütün teamülleri bozarım. Bana biat eden birini genelkurmay başkanı ya da kuvvet komutanı yapabilirim” mesajı verdi.
Erdoğan hükümete tam biat etmiş bir genelkurmay başkanı ve kara kuvvetleri komutanı ile orduyu kontrol altında tutacağına inanıyor.
Bu arada Perinçekçilerin HSYK sürecini unutmadıklarını da not etmekte fayda var.
Erdoğan ‘dereyi geçtikten sonra’ yargıda ittifak ettiği kesimleri bir gecede tasfiye etmişti. Benzeri bir şeyi önümüzdeki YAŞ’larda da yapmak isteyecektir.
Ergenekoncuların bu ‘riski’ göremediklerini düşünmek saflık olur.
Sözün özü, Ergenekon ile Erdoğan’ın ittifakı bir gün son bulacak ve bir taraf diğer tarafı bertaraf etmeye çalışacak.
Bakarsınız Erdoğan’ın Cemaat müntesiplerine giydirmek istediği Guantanamo tulumlarını Ergenekon’cular Erdoğan’a giydirir.
İkinci gerekçe ise şöyle:
Geçtiğimiz günlerde Reuters’e konuşan bir hükümet yetkilisi ‘yeni komuta kademesinin terörle mücadelede aktif adımlar atacağını’ söyledi. Özellikle generalliğe terfi eden isimlere baktığımızda Kürt meselesinde hayli ‘şahin’ fikirlere sahip isimleri görmek mümkün.
Son düzenlemelerle birlikte Kürt meselesinde katı ve acımasız tutum yanlısı çok sayıda generalimiz oldu.
Bir yandan da Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmeler var.
Bilindiği üzere Erdoğan’ın ‘karşıya 3 adam gönderip bu tarafa 5 füze attırmak suretiyle TSK’yı Suriye’ye sokma’ niyeti vardı. Artık Erdoğan’ın Suriye’ye girme hedefleri karşısında ‘isteksiz’ bir TSK yok.
Dolayısıyla yeni maceralara atılmak eskiye oranla daha kolay.
Erdoğan’ın 2019’a giderken ‘gerilim stratejisini’ körükleyeceği, milliyetçi-muhafazakâr oyları arkasında toplamak isteyeceği gerçeği de göz önüne alındığında yaşanacakları tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
(TR724)