Romanya Haber

Gülen, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti

Türkiye toplumsal hayatında son yarım asrın en önemli simalarından Fethullah Gülen, 83 yaşında tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu.

Fethullah Gülen, tedavi gördüğü hastanede 83 yaşında ebediyete intikal etti. Uzun yıllardır mücadele ettiği rahatsızlıkları sebebiyle hastaneye kaldırılan Gülen, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Uzun yıllardır ABD’de sürgün hayatı yaşayan Gülen’in vefat haberi Herkul.org sitesinden duyuruldu.

Herkul.org’dan yapılan ikinci açıklamada, ”Değerli Dostlarımız, Hocamız 20 Ekim 2024’te bir suredir tedavi gördüğü hastanede akşam saat 21.20’de ruhunun ufkuna yürümüştür. Doktorları ilerleyen saatlerde hastane süreci ile ilgili açıklama yapacaktır.” ifadeleri kullanıldı.

1938’de Erzurum’un Korucuk Köyü’nde dünyaya gelen Gülen, Türkiye toplumsal hayatında son yarım asrın en önemli simalarından biriydi.

GÜLEN’İN VEFATI DÜNYA BASININDA: REUTERS, ‘FLAŞ HABER’ OLARAK DUYURDU

Gülen’in 83 yaşında hayatını kaybetmesi, dünya basında da büyük yankı uyandırdı. Reuters ajansı haberi son dakika olarak servis etti.

Ajansın genişletilmiş haberinde ise “Türkiye’de ve ötesinde güçlü bir İslami hareket kurduğuna” dikkat çekildi.

GANDHİ’NİN TORUNUNDAN TAZİYE MESAJI: “BİR BARIŞ SESİ SUSTU, İNSANLIK İÇİN BÜYÜK KAYIP”

Gülen’in vefatı dünyada da geniş yankı buldu. Mahatma Gandhi’nin torunu ve yazar Tsuhar Gandhisosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Huzur içinde yat Fethullah Gülen, sevdiği ülkesinden sürgünde. Başka bir barış sesi sustu, insanlık için büyük bir kayıp.” ifadelerini kullandı.

“ÖĞRETİLERİ DÜNYAYI ETKİLEDİ” 

Yönetmen ve kadın hakları savunucusu Dr. Ranjana Kumari ise ”Öğretileri dünyanın dört bir yanında birçok kişiyi etkiledi. Huzur içinde yatsın ve mirası gelecek nesillere ilham vermeye devam etsin.” dedi.

Hindistan eski Başbakanlık Ofisi Direktörü, aktivist ve köşe yazarı Sudheendra Kulkarni, de sosyal medya hesabından bir taziye mesajı yayınladı: 

“Modern zamanların en aydınlanmış tasavvuf alimlerinden biri olan Fethullah Gülen’in artık hayatta olmadığını bilmek beni derinden üzüyor. Kendisiyle 2018 yılında ABD’nin Pensilvanya kentindeki manevi merkezinde tanışma şerefine eriştim. Takipçileri tarafından Hocaefendi (Saygıdeğer Öğretmen) olarak anılan Gülen, tüm inançlara saygı gösterilmesi gerektiğini savunuyordu. Kendisiyle yaptığım sohbette Hinduizm’e ve Hindistan’a saygı duyduğunu ve Mahatma Gandhi’ye hayran olduğunu söyledi. Onlarca kitabı ve sayısız söylemi, aşırılıkçılığı ve terörizmi teşvik etmek ve siyasi güç elde etmek için İslam’ın kötüye kullanılmasına karşı güçlü bir sestir (tıpkı kendi memleketi Türkiye’de ve diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi). Erdoğan onu 2016’da bir darbe düzenlemekle yanlış bir şekilde suçladı. Onun ilham verdiği Hizmet Hareketi, binlerce gönüllünün katkılarıyla dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde takdire şayan çalışmalara imza atıyor. Gülen’in, çok dinli, barışçıl ve manevi açıdan gelişen bir dünyaya İslami katkı mirasının hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere rehberlik etmeye devam etmesini dileriz. Elbette ki Cenab-ı Hak, onun ruhu için kendi evinde özel bir yer ayırmıştır. Saygılarımı dua ile sunuyorum!”

EĞİTİM VE BARIŞ HAREKETİNİN ÖNCÜSÜ FETHULLAH GÜLEN KİMDİR?

1938’de Erzurum’un Korucuk Köyü’nde dünyaya gelen Fethullah Gülen, burada ilkokula başladı. İmam olan babasının isteğiyle Alvarlı Efe’den din eğitimi alarak okulu dışarıdan imtihanla tamamladı. Ardından Erzurum’a gitti ve altı yılı aşkın bir süre Erzurum’da kalarak medrese eğitimi gördü.

Gülen, Erzurum’da medresede okuduğu yıllarda Risale-i Nur eserleriyle tanıştı. Bu onun için bir dönüm noktasıydı ve daha sonra ilham vereceği Hizmet Hareketi’nin yörüngesinin belirlenmesinde önemli rol oynadı.

Gülen’in Erzurum’dan sonraki durağı Edirne oldu. Burada 1959’dan 1965 yılına kadar kaldı ve bu süre zarfında imamlık, vaizlik ve Kur’ân kursu hocalığı yaptı. 1963 yılında askerliğini tamamladıktan sonra tayini merkez vaizi olarak Kırklareli’ne çıktı. Böylece Gülen için yeni bir yolculuk başlamış oldu. Burada yaklaşık sekiz ay görev yaptıktan sonra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Yaşar Tunagür’ün ısrarları üzerine 1966 yılında İzmir’e merkez vaizi atandı. Vaizlik göreviyle birlikte Kestanepazarı Derneği Kur’ân Kursu’nda gönüllü olarak hocalık ve idarecilik yaptı.

12 MART VE TUTUKLULUK GÜNLERİ

1971’deki 12 Mart darbesinden sonra Türk Ceza Kanunu’nun 163. Maddesi’ne dayanılarak laik Türk devlet düzenini yıkıp bir “din devleti” kurmak için “propaganda yapmak” iddiasıyla tutuklanan Gülen, 6.5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra görev için Diyanet’e başvursa da sıkıyönetim sebebiyle olumlu cevap alamadı, bunun üzerine Erzurum’a döndü. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra tekrar İzmir’e dönerek Salepçioğlu ve Alsancak camilerinde vaaz vermeye başladı. Kendisine vaaz yasağı gelip İzmir’den sürülmesi konusunda Diyanet’e sıkıyönetim tarafından baskı yapılınca, Gülen gitme niyeti olmasa da Edremit’e tayin istedi ve 23 Şubat 1972’de Edremit merkez vaizliğine atandı. Buradaki vazifesi iki yıl sürdü.

Gülen Manisa’da da iki yıl görev yaptıktan sonra 1976’da İzmir Bornova’ya tayin oldu. Vaazlarına yoğun bir şekilde burada devam etti. Her vaazının kendi içinde sistematik olması, akıcı konuşması, konu bütünlüğünü koruması ve ses tonundaki samimiyet herkesi etkiliyordu. Gezici vaiz olarak tek seferlik verdiği vaazlarda yeni nesillerinde önemi üzerinde duruyordu. Seri vaazlarında ise imanın ve dinin temellerini anlatıyordu. Gülen’in bu vaazları 1980’deki 12 Eylül darbesine kadar devam etti. Darbeden sonra İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı’nın çıkardığı yakalama kararı ile Gülen’in ismi de arananlar listesine eklendi. 14 Ocak 1986’da Burdur’da göz altına alınana kadar sürekli yer değiştirdi. Burdur’da yakalandıktan sonra İzmir’e getirildi. Fakat hakkında yakalama ya da tutuklama kararı olmadığı için serbest bırakıldı.

Bu altı yıllık süre Gülen açısından oldukça sıkıntılı geçti. Fakat Gülen bu dönemde Anadolu’yu dolaşma imkânı buldu; farklı yerlerde bir araya gelen sevenleriyle buluştu. Türkiye’nin farklı illerinde askerlik yapan bazı arkadaşlarını ziyaret etti. 1979 yılında yayın hayatına başlayan Sızıntı dergisi için yazılar yazmayı sürdürdü.

Gülen 1991 yılına kadar fahrî olarak vaizlik görevine devam etti. Vaazlarının önemli bir kısmı, İstanbul’daki Fatih, Süleymaniye ve Sultan Ahmet gibi camilerde büyük kalabalıklara yapıldı. Bu süreçte İstanbul’da da Gülen’i seven ve takip eden bir kitle oluştu. 1986-87 yıllarından sonra yılın belli aylarında İstanbul’da ikamet etmeye başladı. 1995’ten 1999’da Amerika’ya gideceği güne kadar da İstanbul’da yaşadı.

Gülen’in adı doksanlı yılların ortalarında sık sık medyada anılmaya başladı. Papa John Paul II ile görüşmesi, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit gibi siyasilerle yaptığı görüşmeler, yurt içi ve yurt dışında bulunan Hizmet hareketine bağlı eğitim kurumlarının sayısının artması, onu daha görünür kıldı.

AMERİKA YILLARI

Fethullah Gülen 1999 yılında sağlık sorunlarından dolayı Amerika’ya gitti. O dönemde birçok medya organı tarafından aleyhinde bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu nedenle Gülen böyle bir ortamda Türkiye’ye dönmesinin doğru olmadığını düşünerek bir süre orada beklemeyi tercih etti. Fethullah Gülen Amerika günlerini, okuyarak, yazarak, ders müzakere ederek, sohbet yaparak, dua ve ibadetle meşgul olarak geçirdi.

SULH VE BARIŞIN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPTI

Gülen, İslam dünyasında hep barışı ve eğitimi öne çıkaran bir âlim olarak anıldı. 2001’deki 11 Eylül saldırılarının ardından “Müslüman terörüst olamaz, terörist de müslüman olamaz!” sözleriyle şiddet karşıtlığını net bir şekilde ortaya koydu. Yüzlerce eğitim kurumunun açılmasına öncülük etti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sevenlerinin Türkiye’de maruz kaldığı cadı avına rağmen hep şiddetten uzak durmayı öğütledi.

Eğitim ve Barış hareketinin öncüsü olan Fethullah Gülen sayısız seveninin hayatlarında derin iz bıraktı, Türkiye’de adından en çok söz edilen isimlerden biri oldu.