Hamasetle, algı operasyonlarıyla ülke yönetmeye kalkmak buraya kadar; Geldiğimiz nokta “Mavi Vatan” delik deşik, sadece Ortadoğu’da değil, Balkanlar’da da sözü ciddiye alınmaz bir Türkiye.
İçeriye karşı “ne gerekirse yaparız, bedelini de öderiz”, “hadlerini bildiririz” hamasetiyle “satılan” Mavi Vatan jargonu, Rum-Yunan ikilisinin kurduğu Türkiye karşıtı cephe genişledikçe, dışarıya “Rumlar hariç herkesle önşartsız masaya otururuz”, “NATO’nun teknik görüşmelerine varız”, “önkoşulsuz diyaloğa hazırız” olarak yansıdı.
Yine içeriye karşı “en küçük bir geri adım atmayız” hamasi çıkışına karşılık, Akdeniz’de Yunan-Mısır deniz egemenlik anlaşmasının “sınır” olarak çizdiği 28. boylamın batısına geçememe; Navtex ilanlarında bile Yunanlıların çizdiği bu sınıra riayet edip, “Mavi Vatan” meselesine ilişkin uluslararası anlaşmazlığın sadece Meis Adası’yla ilgiliymiş gibi göstermeye çalışma da cabası.
BALKANLARI DA KAYBETTİK
AKP hükümeti, bir dönem Türkiye’nin en çok sözünün dinlendiği Balkanlar’da da bu etkinliğini bozuk para gibi harcadı.
Kanıt mı istiyorsunuz?
Bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birinin Türkiye olduğu, yıllardır Türk askerinin görev yaptığı Kosova bile, Filistin sorunu konusunda AKP hükümeti ile tam ters pozisyon aldı.
Herkesle kavga etmekle meşgul olan AKP’nin “barıştırıcı” rol imkanını kaybettiği Sırbistan-Kosova anlaşmazlığında arabuluculuk görevini Trump üstlendi. Trump geçen hafta İki ülkeyi barıştırmasına barıştırdı ama, karşılığında hem Sırbistan’a, hem de Kosova’dan “İsrail tavizi” koparmayı başardı.
Kosova, İsrail’i tanıyıp diplomatik ilişki kurmayı kabul ederken, Sırbistan’ın İsrail’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağı açıklandı.
FİLİSTİN DAVASINDA BİLE YALNIZ
AKP sadece “mavi Vatan” politikasında değil, Filistin politikasında da -bir tek İran dışında- “yalnızlık” duygusuyla tanışmış oldu.
Belli ki Erdoğan’ın alayı vala ile gittiği, et ithal etme anlaşması imzalayıp, “Bir Sırp öldürürseniz 100 Müslümanı öldürürüz” sözüyle tanınan Cumhurbaşkanı Vucic’ten “değerli dostum” diye bahsetmesi bile işe yaramadı.
Bu yazı, Sözcü’de Zeynep Gürcanlı imzasıyla yayımlanan köşe yazısından kısaltılmıştır.