15 Temmuz, hem Erdoğan, hem Türkiye için çok kritik bir eşikti. Erdoğan, toplumun kazandığı zaferi demokratik bir anayasa ve siyasal sistem inşasıyla kalıcı olarak topluma geri vermek yerine, iktidarını güçlendirecek başkanlık sistemine kanalize etmeyi tercih etti. Demokratik bir anayasa yerine “Türk tipi” başkanlık sistemini tercih etmekle, artık -istese de- geri dönemeyeceği bir yola girdi.
Erdoğan 15 Temmuz’da yaptığı tercihle istese de dönemeyeceği, devam etmek zorunda olduğu bir yolculuğa mahkûm oldu.
Kemalist modernleşme projesine alternatif ol(uştur)ma iddiası ve beklentisiyle iktidara gelen Erdoğan, Kemalist siyaset ve toplum tasarımını popülist ve muhafazakâr bir tonla güncelleyerek daha da güçlendirdi.
HER GÜN FAKİRLEŞİYORUZ
Türkiye, bugün, siyasî ve ekonomik sorunların her geçen gün ağırlaştığı, özgürlük ve adalet ile ilgili mağduriyetlerin arttığı, farklı düşünce ve önerilerin tehdit ve ihanetle damgalanıp bastırıldığı, toplumun her geçen gün fakirleştiği bir ülke durumundadır.
İktidar bloku bir gelecek vizyonu üretemediği için beka, tehdit, terör gibi negatif ve reaksiyoner kavramlara tutunuyor. Umut veremediği için korku aşılıyor. Siyasî performansıyla bugüne kadar pek çok zor sorunun aşılmasını sağlayan Erdoğan, iktidarın geleceğini güvenceye alamıyor.
* SETA Siyasî Araştırmalar eski Direktörü Hatem Ete’nin Medyascope yayınındaki analizinden derlenmiştir.