Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Die Welt, Avrupa’daki Türkiye uzantılı gazetelerin pervasızca yalan haberler yayınladığını öne süren bir haber yayınladı.
Lennart Pfahler imzalı haberde, Türkiye uzantılı gazetelerin kullandığı nefret dili masaya yatırılıyor. Gazete, bilinçli şekilde toplumu birbirine düşüren, yalan içeren ve suçsuz insanları hedef gösteren yöntemleri örnekleriyle açığa çıkarıyor. Haberde, Berlin merkezli Eğitim ve Dyalog Başkanı Ercan Karakoyun’un, kendisi hakkında bu tip haber yapan gazeteye karşı verdiği hukuk mücadelesi örnek olarak gösteriliyor. Almanya’da hukukun işlediğine vurgu yapan gazete, mağdurların bu haberlere karşı düzeltme ve tazminat hakkı elde ettiğini kayda geçiriyor.
Die Welt gazetesinde yayımlanan haber özetle şöyle:
Almanya da da Türkçe gazeteler yayınlanmakta. Ama içeriğinde nelerin yazdığını bir çok kimse bilmemekte. Burada Erdoğan hükümetini eleştirenler için, oldukça tehlike arz eden bir paralel toplum oluşmuş durumda.
Evinin bodrum katında nelerin olup bittiğini esnaf Murteza Haçkalı gazeteden öğrenmiş. Mart 2018 de Avrupa genelinde satılan Sabah gazetesinde kendisinin fotoğrafı yayınlanmış ve yanında şu cümleler: ”Haçkalı terörist olarak aranan ve Erdoğan hükümeti gözünde devlet düşmanı olan, Türk cumhuriyet savcısı Zekeriya Özü Baden-Württemberg’deki evinin alt katında saklamaktaymış.
Haçkalı, Öz’ü tanmadığını temin etsede, gazetede çıkan haber onun için ağır sonuçlar doğurmuş durumda. Ulm Türk cemaati üyeleri kendisini artık bir vatan haini olarak görmekte. Haçkalı çeşitli tehditler almış. Bunun üzerine yasal yollara başvurup gazeteye dava açmış. Davanın bu yıl içinde görülmesi bekleniyor. Çünkü Sabah gazetesinin kendisi hakkında ki tahrip edici iddialar kesinlikle bir benzetmeden ibaret.
Bu dava da, öoğu kez olduğu gibi, Türk medyasının yurt dışındaki muhtemel muhalifleri ağır birer suçlu olarak yaftalama teşebbüsü. Bu kampanyaya dahil olan bazı gazeteler, online haber siteleri Türkiye’den hareket etmekte; bazılarının ise Almanya’da da redaksyonları var. Hepsinin ortak kitlesi, Avrupa’daki diaspora.
Düşmanlaştırılmaya çalışılan kesime göre maksat, muhtemel politik karşıtların gözünü korkutmak, toplumda bölücülük yapmak ve Türkiye’deki korku iklimini yurt dışına taşımak, ama Alman politikasının ve resmi makamlarının görmeyeceği şekilde. Hedef tahtası olmak, çok zor bir mesele.
Ercan Karakoyun bu tarz karalama kampanyalarını çok iyi bilenlerden. Kendisi Gülen Hareketi’ne aidiyeti ile bilinen Berlin’deki Eğitim ve Diyalog Vakfı’nın başkanı. Türk hükümeti Gülen Hareketi’ni terör organizasyonu olarak listeledi ve 2016 yazındaki darbe teşebbüsünden sorumlu tutuyor.
Karakoyun, Erdoğan hükümeti tarafından düşman olarak görüldüğü için hükümet yanlısı medya için de hakeza öyle. Son senelerde kendisi birçok aşağılayıcı ve hakaret içerikli haberin kurbanı olmuş. Birçoğu kaba saba iddialardan ibaret. Karakoyun haberlerin çoğundan davacı olmuş. Die Welt’e verdiği mülakatta Ercan Karakoyun, “Bunun vakıftaki işimize yönelik bir eleştiriyle yakından uzaktan alakası yok.” diyor.
2016’nın sonbaharında Sabah’ın iddialarına göre, Karakoyun evinde darbeye teşebbüsten dolayı tutuklanmaktan kaçan devlet yetkililerini, “hain diplomatları” saklamış. Hemen hemen aynı tarihlerde “Star” ve “Yeni Akit” gazeteleri Karakoyun’u Berlin’de yeni açılan liberal Ibn Rüşd-Goethe Camii’nin öncülerinden olduğunu ve orada milliyetçilik düşmanı ve kadın hakları savunucusu olarak tanınan Seyran Ateş ile beraber dua edildiğini yazmış.
Star gazetesi bu habere “Sapıklık evine cami dediler” başlığı ile yer vermiş. Sabah da bir video görüntüsünde “Berlin imamı Karakoyun bu iğrenç projeyi destekliyor.” diyor.
Saçma olan şey ise, resimlerde Ateş’in yanında Karakoyun değil de tanınmış ilahiyatçı Abdel-Hakim Ourghi’nin olduğu gerçeği. Basit bir google araması ile yetkili yayın müdürü bu hatayı fark edebilirdi. Muhtemelen bu kötü araştırmalara bile bile göz yumuldu.
Türkiye ve Sabah gazeteleri, Karakoyun’un aynı zamanda BND (Alman Federal İstihbarat Servisi) için çalıştığını ve istihbarat ile birlikte iltica müracaatında karar verdiğini iddia etmiş. Sabah’ın iddialarına göre Karakoyun, İçişleri Bakanlığı’na talimatlar veriyor ve bu şekilde Almanya’da bir paralel devlet oluşmuş. Karakoyun mahkeme önünde tüm bu garip iddiaların aksini ispatlayabiliyor.
GAZETELER DİE WELT’E CEVAP VERMEDİ
Birçok kararda (yazılı kararlar Die Welt’in elinde bulunmakta) Sabah, Türkiye ve Star tekzip, düzeltmeı ve kısmi para cezalarına çarptırılmakta. Die Welt gazetesi olarak olup bitenleri Türkiye gazetesinin sitesinde yazan bir adrese e-mail yoluyla sorduk, ama mailin ulaşmadığı bildirisi geldi.
Sabah gazetesi ise sorumuzu cevapsız bıraktı. Mahkemenin kararına göre düzelmeler yapılmış, ama Karakoyun çoktan hedef tahtası olmuştu bile. Bu iddialar yüzünden defalarca ölüm ile tehdit edilmiş Karakoyun. Kendini artık güvende hissetmediği için 2017’de ailesi ile birlikte taşınmak zorunda kalmış.
ALMAN ADALETİNİ HİÇE SAYIYORLAR
Hamburglu medya avukatı Sven Krüger, Karakoyun’u birçok davada müdafaa etmiş. Krüger, Türkiye uzmanı olmadığı halde birçok benzer davalarda savunma yapmış. Bu tarz şeylerin sadece önemsiz bir yan etkiden ibaret olmadığını düşünen Krüger, Welt muhabirine şunları söylüyor: ”Özellikle Sabah, Erdoğan hükûmetinin çok itaatkâr bir işbirlikçisi gibi. Bu yaptıklarını kesinlikle Alman kanunlarını ve Alman adaletini hiçe sayarak yapıyor.”
Son üç senedir bu durum böyle devam etmekte. Ermeni soykırımı söz konusu olduktan sonra Türk medyası tarafından düşmanlıklar başladı ve 2016 yılı haziran ayında 11 Türk kökenli milletvekili polis tarafından daha sıkı korunur oldu. Bunlardan biri Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir.
Kürt asıllı Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen, Sabah tarafından defalarca terör organizasyonu PKK destekçisi olarak yaftalandı. Avrupa genelinde başka milletvekilleri ise Gülenci olarak yaftalandı, oysa Gülen Hareketi’ne hiçbir yakınlıkları olmadığını açıkça belirtmelerine rağmen.
SIRADAN İNSANLAR DA HEDEFTE
15 Temmuz sonrası Belçika’ya iltica eden NATO generali Cafer Topkaya da Türk medyasında defalarca kendisi için “hain” ve “terörist” ifadesini okuduğunu aktarıyor. Belçika polisi kendisine bu sebeple yakın koruma teklif etmiş.
Topkaya vakası, bu yalan haber kampanyasının mağdurlarının ille de ünlü kişiler olmadığını, mülteci, işadamı ve emekli insanları da kapsadığını ispat ediyor. Karakoyun, bu insanların medyada vatan haini olarak gösterilmesinin ardından korku içinde yaşadığını belirtmekte.
Karakoyun’a göre suçlamaların etkisi Almanya’daki Türk topluluğunda tam olarak gerçekleştiği ve Alman kamuoyunun radarının altında kaldığı için kişileri sosyal tecride maruz bırakıyor.
Kendi ifadelerine göre Sabah gazetesi Almanya’da 2013 yılında günde 60 bin gazete satmış. Şimdilerde tirajı bayağı düşmüş olmasına rağmen Türk gazetelerinin internet siteleri makalelerinin hâlâ büyük bir kitleye ulaştığını iddia ediyor.
En fazla erişime sahip olan Hürriyet gazetesi kendi başına internet sitesi dahil Almanya’da günde 330 bin Türke ulaştığını söylüyor. Sabah gazetesi gibi Hürriyet de okurlarına internette Almanca ve İngilizce makaleler sunuyor. Hürriyet gazetesi Der Spiegel’de yayımlanan bir habere göre en son “Erdoğan: Yahudi Soros, Gezi olaylarının ardındaki adam” gibi manşetlerle dikkatleri üzerine çekmişti.