Romanya Haber

Tarihçi Kemal Karpat, Hizmet okullarını böyle övmüştü: “GÜLEN BU OKULLARLA İSMİNİ EBEDİLEŞTİRMİŞTİR”

ROMANYA HABER / Bükreş

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Romanya doğumlu dünyaca ünlü tarihçi Prof. Kemal Karpat, daha önce ziyaret ettiği ve incelemelerde bulunarak kaleme aldığı makalesinde Hizmet okullarının dünya barışı için büyük bir şans olduğunu yazmıştı.

Karpat, 20 Temmmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) rejiminde Kanunu Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Ufuk Yayınları’nın 2005 yılında çıkardığı “Barış Köprüleri” adlı çalışma için bir makale kaleme almıştı.

Karpat, Erdoğan iktidarının kapatmak için hiçbir hukuk tanımadığı Hizmet okullarını, “Bu okulları daha yakından tanımak ve takdir etmek her Türk’ün vazifesidir. Bu okulların kazandırdığı fayda önümüzdeki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Fethullah Gülen, başka hiçbir şey yapmamış olsaydı dahi bu okulların kurulmasına öncülük etmekle ismini ebedileştirmiştir.” sözleriyle takdir etmişti.

İki farklı tarihte Romanya’daki Hizmet okullarını da ziyaret eden ve takdirlerini ifade eden Prof. Dr. Kemal Karpat’ın makalesinin tam metni şöyle:

‘OKULLARDA DOSTLUK VE KARDEŞLİK HAKİM’

Yurt dışında bulunan Türk Okulları’nı tesadüfen keşfettim. Konferanslar, özel grup gezileri nedeniyle 1996’dan beri Azerbaycan, Tataristan, Bosna, Kazakistan ve son olarak 2004’de Romanya ve Gürcistan’da bulunan okulları ziyaret ettim. Böylece herhangi bir tesir altında kalmadan bu okulları kendi eğitim felsefeme ve tecrübeme göre değerlendirme fırsatını   buldum.


Anadolu’nun ücra bir köşesinde doğmuş büyümüş büyük iddiaları olmayan sıradan gibi görünen kimselerin sahip oldukları kabiliyet, fedakarlık ve idealizmin yüceliğini bu okullar ortaya çıkarmıştır.

Okullarda ilk dikkatimi çeken husus; orada hâkim olan dostluk, kardeşlik, hoşgörü havası ile eğitimci ile öğrenciler arasındaki karşılıklı saygı ve güven bağları oldu. Öğrencilerin hemen hemen tümünün yerli halkın çocuklarından oluşmasına karşılık eğitimcilerin ezici çoğunluğu Türkiye’nin büyük üniversitelerinden mezun olmuş, yabancı dil bilen kimselerdi.

Bu okullarda matematik, fizik, kimya, bilgisayar, ekonomi, medya, yabancı dil, sosyal bilimler dersleri ağırlıktadır. Din derslerine, yani İslâm ve başka dinler hakkınca tamamiyle bitaraf, objektif olarak bilgi kabilinden verilen derslere (hem de ihtiyarî olmak şartıyla) ayrılan zaman iki üç saati geçmemektedir.

‘YERLİ HALKLAR KALİTELİ EĞİTİMDEN ÇOK MEMNUN’

Okullarda verilen derslerin pratik hayatta faydalı bilgiler üzerinde yoğunlaştığını gördüğüm gibi bu hususu yerli halktan bir çok kimseden de duydum. Her gittiğim yerde halk bu okulların çok üstün kalitede eğitim verdiklerini belirttiler. Onun için de her boş kontenjan için en azından on adayın başvurduğunu söylediler.

Okullar bulunduktan ülkelerin eğitim kurallarına uygun olarak çalıştıkları gibi idarecileri arasında da o ülkenin vatandaşları vardır. Yabancı ülkede olmakla beraber okulların her birinde resim, kitap, heykel ve sanat eserlerinden oluşan bir Atatürk köşesi vardır.

Ben bu gibi köşeleri Batı Avrupa’da kurulmuş bazı Türk Okulları’nda pek görmedim. Okulların sayısını tam bilmemekle beraber ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim veren bu okullarda eğitim gören tüm öğrenci sayısının 50 binlere ulaştığını tahmin ediyorum.

Kanımca bu Türk Okulları çağına uygun, bireyci, insana dönük, pratik oldukları kadar insanın maneviyatına da hürmet ederek eğitim vermektedirler ve bunun için bulundukları. ülkelerde kabul görmektedirler. Bu okullar Türk dilinin öğrenilmesini sağlamaktadırlar.

Azerbaycan, Gürcistan, Rusya gibi ülkelerde kurulmuş bu okullar en yüksek kalitede öğrenci yetiştirmektedirler. Bu okulların öğrencileri uluslararası ödüller kazanarak ülkelerine onur getirmişlerdir. Mesela Romanya 2004 senesi bilim olimpiyatında dört madalya kazanmıştır.

TÜRK-ROMEN İLİŞKİLERİNE ÖNEMLİ KATKILAR SAĞLIYORLAR

Bunların ikisini, altın ve bronz madalyaları Bükreş’teki uluslararası Türk lisesinde okuyan öğrenciler kazanmıştır. Romen cumhurbaşkanı, devlet olarak bu başarıdan dolayı gurur duyduklarını belirttikten sonra okulun Türk idarecilerine Romanya’ya şeref getirdikleri için teşekkür etmiştir.

Romanya’da hizmet veren bu okul Türk – Romen ilişkilerini güçlendirdiği gibi bu ülkede yatırım yapmış Türk iş adamlarına da destek vermektedir.

Bulundukları ülkenin kültürüne, kanunlarına ve geleneklerine saygı gösteren ve herhangi bir ideolojinin hizmetinde olmayan bu okullar kendilerini serbest, hür düşünen, sağlam ruhlu insan yetiştirmeye adamışlardır. Bu okulları daha yakından tanımak ve takdir etmek her Türkün vazifesidir.


Bulundukları ülkenin kültürüne, kanunlarına ve geleneklerine saygı gösteren ve herhangi bir ideolojinin hizmetinde olmayan bu okullar kendilerini serbest, hür düşünen, sağlam ruhlu insan yetiştirmeye adamışlardır. Bu okulları daha yakından tanımak ve takdir etmek her Türkün vazifesidir.

SİVİL TOPLUMUN DESTEĞİYLE KURULDULAR

Gerçekten, bu okullar kuruluş, işleyiş, ve Türkiye’nin dışarıya açılması ve tanıtılması bakımından iftihar edilecek bir seviyededir. Okullar Türk devletinden herhangi bir yardım görmeden, sivil kişiler tarafından kurulmuş, merkezi finansmana ve kontrole tabi olmadan işleyen kurumlardır.

Anladığım kadar her okulun amacı sonunda kendi kendini idare eden ve finansmanını kendi imkanlarıyla sağlayan bir kurum olmaktır. Fikir babası Fethullah Gülen Hoca’dır. 1989 yılı kasım ayında Süleymaniye Camii kürsüsünden Orta Asya ülkelerinin sorunları ile ilgilenmeyi önermiştir.

TÜRKİYE’NİN 5 KITAYA YAYILAN EĞİTİM MUCİZESİ

Bir süre sonra 37 kişilik öncü bir kafile Gürcistan ve Azerbaycan’da temaslar yaptıktan sonra burada ilkokulların temelini atmış ve ondan sonra bu okullar beş kıtaya yayılmışlardır. Bu sayede Türkiye’nin ve Türklerin bir eğitim mucizesi vesile olduklarını söylemek yerinde olur. Bu okulları her bakımdan ruhen dengeli ve dünya anlayışına sahip, hür kişiler yetiştirmeye öncülük ettikleri için takdir ettim.

Türkiye’nin bilhassa cumhuriyet döneminin aşırı bir devletçi gelenek yarattığı malumdur. Her kurumun mutlak devlet kontrolünde olmasına önem veren bu tekelci düşünce eğitim sistemini derinden etkilemiştir.

Yeni kurulan bir siyasi rejimin aldığı bazı kararları anlayışla karşılamak yerindedir, fakat eğitim alanında bazı iyi kararlara rağmen devletçilik aşırılık yaratmıştır. Bu şartlar altında ve belki onlara bir tepki olarak hür ve insanî bir eğitim teşebbüsünün, yani Türk Okulları’nın Türkiye’den çıkması çok takdir edilecek bir olaydır.

Bu okullar Türkçenin konuşulmasında ve Türk kültürünün yayılmasında birinci derecede etkilidirler. Bu noktadan hareket eden yabancı bazı araştırmacılar bu okulları Türk millî kültürünü yaymanın yani Türk misyonerliğinin bir çeşit vasıtası olarak görmüşlerdir.

BU OKULLARIN KARŞISINDA OLAN ÜÇ GRUP VARDIR: 

Birincisi; Türkiye’de devletçi yani kişiyi ve toplumu sıkı kontrol altında tutmak isteyen gerçek demokrasiden ve gerçek hürriyetten korkan siyasi tekelcilerdir.

İkinci grup ise dış ülkeler mensubu kimselerdir. Bunlar Türkiye’nin gelişmesini istemeyen ye Türkiye’nin kötü tanıtılması için elinden geleni yapan kimselerdir.

İlk gruptaki kimseler bu okulları din propagandası yapmakla suçlamalarına karşılık, ikinci, gruptaki kimseler bu okulları “milliyetçilik” ve “Türkçülük” yapmakla itham etmektedirler.

Nihayet üçüncü bir grup (bu bilgiyi yeni okuduğum bir doktora tezinden alıyorum) Gülen Hareketi’ni ve bilhassa bu okulları uluslararası alanda devlet ile işbirliği yapmakla suçlamaktadır.

Aynı kimseler bu hareketi, içeride devlet ile toplum uyumunu araştıran yeni bir yaklaşım ve çaba olarak görmektedirler. Aynı konu etrafında bu kadar farklı ve çelişik görüşlerin ortaya çıkmasını her şeyden evvel bu okulların başarısının bir sonucu olarak görmek mümkündür.

Hâlbuki bu okulların “millîliği”, ne ideolojiden ne dinden kaynaklanmaktadır. Onların millîliği; okulların Türkler tarafından yönetilmesinden, öğretmenlerin Türk oluşundan ve okulda derslerin Türkçe verilmesinden, doğmaktadır. Bu amaçları olmayan ve bulundukları ülkenin insanına hizmet eden bu okullar aynı zamanda Türkiye’yi ve insanlarını kimseyi rencide etmeden tanıtmaktadırlar.

‘EN GÜZEL TANITIMI BU OKULLAR YAPIYOR’

Türkiye’yi dışarıda tanıtmanın en güzel şekli de budur. Bürokrasinin başaramadığını bu okullar gerçekleştirmiştir. İki yıl kadar önce Bosna’da, okulların sene sonu toplantısında öğrencilerin Türkçe şiirler, Türküler okumalarını ve piyeslerde Türkçe konuşmalarını dinlemek gerçekten büyük bir zevk olmuştu.

Aynı okullar Türk iş adamlarının yerli halkla temas kurmalarını kolaylaştırdığı gibi kurulan binlerce iş yerinin Türkiye’den mal alıp satmalarına yerli halk ile temaslar kurmalarına doğrudan doğruya veya dolayısıyla yardım etmektedirler.

Başka bir deyimle bu okullar en azından üç faaliyeti yani eğitimi, Türkiye’yi tanıtmayı ve ekonomik gelişmeyi hem Türkiye’nin hem bulundukları ülkelerin çıkarım sağlayacak şekilde yürütmektedirler.

Şurası da bir gerçektir bu okulların bu kadar büyük başarı sağlamasında Türk öğretmenlerinin mesleki kabiliyetleri kadar inanarak, fedakârlıkla kendilerini bu mesleğe vermeleri de birinci derecede rol oynar.

Anadolu’nun ücra bir köşesinde doğmuş büyümüş büyük iddiaları olmayan sıradan gibi görünen kimselerin sahip oldukları kabiliyet, fedakarlık ve idealizmin yüceliğini bu okullar ortaya çıkarmıştır.


Şurası da bir gerçektir bu okulların bu kadar büyük başarı sağlamasında Türk öğretmenlerinin mesleki kabiliyetleri kadar inanarak, fedakârlıkla kendilerini bu mesleğe vermeleri de birinci derecede rol oynar.

‘İDEALİST ÖĞRETMENLER İFTİHAR VESİLESİDİR’

Azerbaycan’ın kuzeyinde, Guba kasabasında ilk kurulan okul; büyük tahta kutuları dershane yaparak başlamıştı. Öğretmenler kışın üst üste giydikleri paltolar içinde ders vermiş, aynı şekilde giyinmiş öğrenciler de ders dinlemişler. Kendi insanının bu kadar idealist olmasını görmek cidden büyük bir iftihar vesilesidir.

Bu yazıma Gürcistan’ın Tiflis kentinde bulunan Süleyman Demirel Kolejinde 2004’ün ekim ayında söylediklerimi tekrar ederek son vermek istiyorum.

Kolej idarecileri Gürcistan Cumhurbaşkanının davetlisi olarak Türkiye’den gelen arkadaşlara bir öğlen yemeği vermişti. Yemek sonrası benden de bir-iki söz söylememi istediler. Ben de hazırlıksız olarak doğrudan doğruya içimden geldiği gibi aşağı yukarı şöyle dedim:

“Geçen hafta Romanya’daydım, bu hafta Gürcistan’dayım. Fakat hâlâ Türkiye’deyim. Yurt dışına çıkıp yurt içinde kalmak bu okullar ve siz öğretmenler sayesinde olmuştur. Benden fikir istiyorsunuz bir şeyler öğretmemi bekliyorsunuz. Asıl fikir veren ve bana yeni şeyler öğreten sizsiniz. Evet bu okulları kuran ve işleten sizlerden hepimiz çok şeyler öğrenebiliriz.”

‘OKULLARIN FİKİR BABASI GÜLEN’E TEŞEKKÜR EDERİM’ 

O konuşmamda söylediklerime yeni olarak şunu ilave edebilirim. Bu okulların fikir babası Fethullah Hoca’yı candan tebrik edip kendi adıma teşekkürlerimi sunmak isterim.

Bu okulların Türkiye’ye kazandırdığı fayda önümüzdeki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Fethullah Gülen başka hiçbir şey yapmamış olsaydı dahi bu okulların kurulmasına öncülük etmekle ismini ebedileştirmiştir.”