Romanya Haber

KENTİN TALANCILARI

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Kamuoyunda mahalli seçimler ya da belediye başkanlığı seçimleri gibi adlarla anılsa da 31 Mart’ta Türkiye yeni talancılarını seçecek. Bazıları eski işine devam ederken bazıları talan nöbetini devralacak. Onların AKP, CHP, MHP ya da İYİ partiden olmalarının hiç ama hiçbir önemi yok. Farklı parti isimleri sizi yanıltmasın bir belediyenin AKP’de ya da CHP’de veya MHP’de olmasının yemlenecek yazar ve sanatçıların farklı olmasından başka anlamı yok. Kenti yönetme biçimleri ve iktidarda olmaktan anladıkları şey neredeyse birebir aynı. Partilerin, başkanlık ve belediye meclis üyeliğine talip olanların tamamına yakını ya inşaat mühendisidir ya da müteahhit! En azından ailesinden birilerinin inşaat şirketi vardır. Çünkü hepsi için kent demek imar demek, inşaat demek, ihale demektir. – İçlerinde çok nadirde olsa işini dürüstlükle yapanlar da olabilir onları istisna tutalım-.


Türkiye’deki siyasetin temel anlayışı kamu kaynaklarını talan etmeye endekslidir ama belediyeler bu işin en bariz, en açık seçik yapılan yerlerdir..

Bir belediyeden AKP’nin gidip CHP’nin gelmesi veya CHP’nin gidip MHP’nin gelmesiyle herhangi bir şeyin değişmesi mümkün değildir. En fazla birisi kültürel etkinlik olarak mehter çalacak, diğer Fazıl Say dinletecektir. Partisi ne olursa olsun yine yeşil alanları imara açacaklar, tarım arazilerini ucuza beton lobisine peşkeş çekecekler, plan tadilatlarıyla büyük, daha büyük, çok daha büyük vurgunlar yapacaklar.

Kimse de bu nasıl bir zenginleşmedir diye sormayacak

Halktan toplanan vergiler, parti gözetmeksiniz ‘mega proje’ adı altında bataklıklarda iç edilecek, korkunç rakamlara ulaşan rüşvet çarkı bütün hunharlığıyla devam edecek. Kentleri, ilçeleri yönetenler gerekçesi belli olarak ya da olmayarak çok ama çok zenginleşecek. Kimse de “değirmenin suyu nereden?” diye sormayacak.

Türkiye’deki siyasetin temel anlayışı kamu kaynaklarını talan etmeye endekslidir ama belediyeler bu işin en bariz, en açık seçik yapılan yerlerdir.

Partilere göre değişmeyen bu ahlaksız çarka kökten bir çomak sokmadıkça, siyaset yetim malı üzerinden, kişisel zenginleşme aracı olmaktan başka hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Bu düzeni temelden değiştirmedikçe iktidara AKP’nin gelmesi ile CHP’nin gelmesi arasında herhangi bir farklılığın olması mümkün değildir. AKP belediyelerinin kentleri nasıl talan ettiği, yeşil alanları nasıl imara açtığı, en eski kentlerde bile koruma kurullarını nasıl devre dışı bırakıp ranta ürettiği herkesin malumu; peki ya CHP’li belediyelerin ondan farklı olduğunu söylemek mümkün müdür? CHP’nin yönettiği belediyelerdeki imar oyunları AKP’li belediyelerden çok mu farklıdır? Ya da belediye meclisinde sık sık yapılan imar tadilatları bütün belediye meclis üyelerinin neredeyse ortak kararıyla kabul edilmez mi?

Türkiye’nin sorunu sadece bir AKP sorunu değildir? Bu ülkenin geleceğini gerçekten düşünen yetkin insanlar ‘Siyasetin finansmanı konusuna hayat memat derecesinde eğilmedikçe, siyasetin bir zenginleşme aracı olmasının önüne mutlak surette geçmedikçe iktidarda hangi partinin olduğunun önemi yoktur.

Herkes sıranın kendisine gelmesini bekliyor

Türkiye’nin hem ahlaki hem de mali açıdan kendisini bir türlü toparlayamamasının altında bu basit gerçeklik yatmaktadır. Bu ülkede siyaset kişisel bir zenginleşme aracıdır ve her yapılan şey yönetenlerin kişisel çıkarlarını besler. Kendisi, yakınları, akrabaları, çevresi, dostları ve partilileri hukukun ve etik değerlerin uygun bulmadığı bir şekilde siyaset yoluyla zenginleşir. Kimse de buna itiraz etmeden sıranın kendisine gelmesini bekler.

Oysa yönetmek, sadece bir kamu görevi olmalı değil midir?  Hem İslami hem de evrensel hukuk açısından baktığımızda kamu gücü kişisel çıkarlar için asla kullanılamaz. Gelişmiş ülkelerde en büyük ahlaksızlık kamu gücünü kullanarak kişisel çıkar elde etmektir.

Kentlerin tarihsel kimliklerinin korunup geleceğe taşınması, tarım alanlarının imara açılmasının önlenmesi, kent büyümelerinin kontrol altına alınması Türkiye için de hayat memat meselesi bir konu değil midir?

Bu konularda aklı-selim ve hukuk devreye girmedikçe mahalli seçimler sadece kentin yeni talancılarını seçmektir. Başka da bir anlam ifade etmez.

(TR724)