Romanya Haber

Ne Kaleci Var Ne de Direk Kaldı

YORUM | TARIK TOROS

Baştan şunu diyeyim.
24 Haziran’dan itibaren bu neviden yazıları veya Twitter mecrasındaki Türkçe paylaşımları bir tür “içini boşaltma” aracı, “kendini rahatlatma” olarak kabul edin.
Hoş, öncesindeki paylaşımlar da pek farklı değildi.
2009’dan beri Twitter’dayım.
Bu zaman boyunca şunu gördüm:
Oradaki kamuoyunda, AKP bırakın birinci olmayı, hiçbir zaman ilk üçe bile giremedi.
2009’da da böyleydi, 2018’de de böyle.
**
Bir haftadır hiç tweet atmadım.
Sadece yazılarımın linkini paylaştım.
Gözümün ucuyla bakıyorum, Twitter’da ne dönüyor diye.
Halen, birtakım resimler veya görüntüler koyup…
-Skandal,
-Bu çağda bu kafa,
-Savcılar göreve,
-Batı’da olsa bu siyasiler istifa ederdi,
-Yazıklar olsun,
-Ayıptır günahtır,
-Bu yargısız infazdır,
-Kabul edilemez,
-Hesap sorulmayacak mı?
-Nerede bu devlet?
..gibi yorumlar yapılıyor.
Yapmasınlar mı?
Psikolojilerine iyi geliyorsa yapsınlar.
Lakin ne çare…!
Bitti gitti yani.
**
Yenilginin…
Bozgunun…
Tek adam döneminin başlamasının…
OHAL’in bitmeyecek oluşunun…
Zulmün artarak süreceği korkusunun…
Kuşatılmışlık duygusunun…
Partilerin, “kanarya sevenler derneği” kadar hükmü kaldığı gerçeğinin semptomları yaşanıyor, belki. Bilemiyorum.
Beyin ölümü ilan edilmiş hastanın fişinin çekilmesine direnen ailesi gibi.
Ya da…
Cansız bedene kalp masajını bırakmayan, hatta hırstan kaburgalarını kıran doktorun ruh hali gibi psikolojik bir durum.
**
Travmayı anlıyorum.
Mehmet Altan tahliye edilince, hiçbir çatlak ses çıkmaması da bundan.
Halbuki daha birkaç ay önce, Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararıyla, “Şimdi bunlar aramıza mı dönecek” diye karalar bağlamıştı, Twitter ahalisi.
Bacadaki yangın tüm binayı sarınca, bunu bıraktılar şükür.
 
**
24 Haziran gecesi ne oldu?
En çok merak edilen şey bu.
Sebebi bilmiyorsanız, sonuçlarına bakacaksınız:
-Anadolu Ajansı, beklenen manipülasyonunu mükemmelen yaptı.
-Medya tekeli (Fox, Halk TV dahil) bununla amel etti.
-Saray çevresi ve YSK belediye kamyonları ile kuşatıldı.
-YSK, oran veremeden “bu iş bitti” dedi.
-Erdoğan’a en yakın aday, Muharrem İnce önce kayboldu sonra sonucu kabul etti.
-Onu diğer partiler ve liderleri takip etti.
-CHP sözcüleri bir saat içinde ağız değiştirdi.
-AKP, İnce’yi CHP’nin başına aday gösterdi.
-Üç dört partinin kurup desteklediği alternatif seçim yazılımı çöktü (ya da şalteri indirildi.)
-Sahadaki samimi muhalif gönüllüler dumur oldu (halen şoktalar).
-Dünya, Erdoğan’ın zaferini tebrik etti.
-Muhalefet, yerel seçimlerine odaklandı (belediyelerine kayyım atanmamış gibi.)
-AKP’nin parlamentoda azınlığa düşmesi üzerinden “yenildiği” yorumlanıyor.
-Kaybeden yok, istifa eden yok, çekilen yok, herkes kazandı.
-Silahlar ‘kutlama’ için patladı (belki de muhalefet iç savaş çıkacak diye sindi.)
-Yeni maçlara bakacağız, vs.
Bu sonuçlardan sebebe yürüyebilirsiniz, sebebi bulamasanız bile bir kanaatiniz olur, tıpkı 15 Temmuz gibi.

**
Ben şimdi burada oturup 2 bin 500 km uzaktan, rejimin nasıl değiştiğini ve çok yakında bununla nasıl yüzleşileceğini anlatacak değilim.
Herkesin okuma yazması var.
Açın okuyun, 16 Nisan 2017’de geçen yeni Anayasa’yı.
Ben tekrar okudum.
Detayına girmeden dört maddede “muhalif vekiller kulübü”nü, yani yeni parlamentoyu anlatayım:
**
BİR: Meclis’in kanun yapma yetkisi aynen korunuyor. Ancak 151 oy ile karar alabiliyor. Saray veto ederse ikinci denemede 301 oy gerekiyor. Yani iktidar 151’le yasa çıkarabiliyor, muhalefetin 301’i bulması gerekiyor. Bu tablo ile imkânsız.
 
İKİ: AKP, kağıt üzerinde azınlığa düştü. Lakin muhalefet “blok” değil. “Kilit parti” MHP ise, “ayrık otu” HDP. Meral Akşener’in partisi bile yan yana gelmek istemez, bilakis AKP’ye göz kırpıyor. Blok olarak hareket eden yüzde 40, parçalı yüzde 60’ı her zaman döver. TBMM Başkanlığı seçiminde bunu daha net görürsünüz. (bkz. 7 Haziran 2015 seçimi.)
 
ÜÇ: Parlamentoda yüzde 100’e yakın bir temsil var. Partilere atılan oylar “ittifak yasası” sayesinde ziyan olmadı, HDP barajı geçti. Lakin halk, gönlünden geçen partiye oy verme, baraj endişesi olmadan çok alternatif içinden birini seçme şansını kullanamadı.
8 partiye seçime katılma izni verildi. Seçenekler daraldı. Devlet imkânları ve medya tekeli AKP’ye çalıştı.
DÖRT: Doğrudur. MHP, güneydoğu illerinde yüzde 100’ün üzerinde oy patlaması yaptı. Bu durum, bölgeye yerleşen polis veya jandarma özel harekat mensupları ile açıklanamayacak kadar kuşkulu. Gözden kaçıyor; bu illerin çoğunda Parlamento için kullanılan oy sayısı, Cumhurbaşkanlığı için kullanılan oy sayısının üzerinde. Yani, sandığa giden kimi seçmen, MHP’ye oy vermiş ama Cumhurbaşkanı sandığını atlamış. MHP için bazı sandıklarda özel çaba harcanmış, ikinci sandık ihmal edilmiş. Sandıklara parlamento için daha çok pusula yollandığını da not düşelim.
EK MADDE: Esasen, yukarıdaki maddeler laga luga. HDP barajı geçemese, kabaca 60 koltuk AKP’ye geçecek, MHP oyundan düşecekti. Sadece bu bile, sakat seçim yasasını anlatmaya yeter. Hiçbir demokrasinin kabul edip içine sindirebileceği bir varsayım değildir bu.
**
Yerim dar, yüreğim de fazla teferruatı kaldırmıyor.
Açın okuyun Anayasa’yı.
Twitter’dan başınızı kaldırıp 15-20 dakika ayırsanız yeter.
Bu kadar vaktiniz de yoktur şimdi.
Onu da özetleyeyim:
Devlet tüm unsurlarıyla Saray’a eklemlenmiş.
Saray, sadece bakanları değil, herkesi ama herkesi atıyor.
Aklınıza ne geliyorsa Saray’a bağlı, Genelkurmay, Milli İstihbarat, Diyanet vs.
Kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetiyor.
Parlamento… Bırakın denetlemeyi yazılı soru dahi soramıyor.
Cumhurbaşkanı… Yargılanamıyor.
Yüce Divan’a gitmesi için 400 vekil gerekiyor.
En az 5 sene mümkün değil.
AKP’nin ortadan ikiye bölünmesi ve Saray’a cephe alması lazım.
Diyelim ki yargı yolu açıldı.
Yüce Divan’ı yani Anayasa Mahkemesi üyelerini oraya kim atıyor: Saray.
**
Yürütme: Tek adam
Yargı: Tek adam
Yasama, yok hükmünde.
Boşuna, “muhalif vekiller kulübü” demedim.
**
Travmayı anlıyorum.
Erdoğan, 24 Haziran’da…
Can Dündar’ın tabiriyle, kaleciyi kale direğine bağlayıp penaltı attı.
Benim anlamadığım ise şu:
Muhalefet, maçın rövanşına hazırlanıyor.
Oysa, ne kaleci var ne de direk kaldı.
(TR724)