Yorum | Erhan Başyurt
24 Haziran baskın genel seçimlerine sadece iki gün kaldı. Türkiye, tarihinin en kritik seçimlerinden birini gerçekleştirecek.
Sadece bir iktidar belirlenmeyecek, olağanüstü yetkilerle donatılmış ve eylemlerinden sorumsuz bir Cumhurbaşkanı, bir başkan, bir ‘Tek Adam’, hatta ‘seçilmiş kral’ belirlenecek.
Şayet Cumhurbaşkanı’nın partisi, Meclis’te çoğunluk ya da Anayasayı da değiştirebilecek bir çoğunluk ile sandıktan çıkarsa, her türlü keyfi bir idarenin önü açılmış olacak.
***
Bir gazetecinin görevi değil aslında seçimden önce seçmene böyle bir çağrıda bulunmak.
Ancak bir gazeteci-yazar ve Türkiye vatandaşı olarak, üzerimize düşen kamuoyunu aydınlatmak ve doğru bilgilendirmek görevimiz var.
Bu nedenle, Türkiye halkına bir çağrıda bulunmak ve ‘köprüden önce’ son bir uyarı yapmak istiyorum.
Bir yazının insanların kararını değiştirip değiştirmeyeceğini bilmiyorum, umutsuz değilim ama hayalperest olmak da istemem, burada yazılanların kaale alınıp alınmayacağını veya birilerinin kınayıp kınamayacağını aslında gözardı ediyorum…
Bu yazı bugünün insanları kadar, geleceğe gönderilen bir açık mektuptur!
Gelecek nesillere, çocuklarımıza ‘’görevimi yaptım’’, ‘’en kritik aşamada her türlü eleştiriye kulaklarımı tıkayıp, gözümü karartıp uyarı vazifemi yerine getirdim’’ diyebilmek için kaleme alıyorum…
***
Evet, pazar günü seçmen sandıkta iki tarihi karar verecek.
Biri Meclis’te sandalye dağılımını belirmek, diğeri de ülkeye beş yıllığına kimin ‘başkan’ ya da ‘Tek Adam’ olarak yöneteceğine karar vermek için…
Her ikisi de ülkenin geleceği için hayati önem taşıyor.
***
Türkiye’nin bu seçimle geçeceği ‘partili cumhurbaşkanı’ sistemi, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında 1923-1946 arasındaki CHP’nin tek parti sistemi ile benzerlik gösteriyor.
Atatürk ve İnönü dönemi ‘başbakanlı’ Tek Parti sistemi, dönemin şartları içerisinde gerçekleşmiş ve dünya henüz ileri demokratik uygulamalarla tanışmamıştı.
Haklı eleştiriler olmakla birlikte, bugünün ileri demokratik ölçütleriyle eleştiriler yönetmek de haksızlık olur.
Lakin, CHP’nin ‘Tek Parti’ dönemine her türlü ağır eleştiriyi getiren bugünün iktidarı, bizatihi kendisi daha kötü bir ‘Tek Adam’ sistemini hayata geçirmek istiyor.
***
Tüm bakanları ‘Tek Adam’ atayacak, istediği gibi görevden alabilecek.
Ordu da hazine de ‘Tek Adam’a bağlı olacak…
Tüm yüksek bürokrasiyi ‘Tek Adam’ atayacak, görevden el çektirebilecek.
Yüksek yargının yarısını ‘Tek Adam’ atayacak, kalanını da partisinin çoğunlukta olduğu Meclis belirleyecek.
‘Tek Adam’, kendi başına kararname çıkarabilecek Meclis’in yerini alabilecek, isterse Meclis’i da fesih edebilecek.
Ancak yaptığı hiçbir eylemden mesul olmayacak.
Hesap sorulamayacak.
Lideri olduğu parti ve bizatihi belirlediği Meclis’teki çoğunluk vekiller muhalefet etmezse, ülkeyi istediği gibi tek başına keyfilikle yönetecek.
OHAL’de, KHK’ların nasıl hukuksuzca ve keyfi kullanıldığını herkes yakından gördü.
Yargının siyasallaşmasının, özgür ve tarafsız olmamasının bedelinin ne kadar ağır olduğuna acı şekilde şahit olduk.
Yeni sistem özetle, yürütmeyi de yasamayı da yargıyı da ‘Tek Adam’ın ellerine teslim ediyor.
İşte bu bir felakettir…
***
Türkiye halkına seçime günler kala işte bu nedenle son bir uyarı yapmak istiyorum…
Söz konusu yetkiler, ne ABD Başkanı’nda ne de İngiltere Kraliçesi’nde yok!
Söz konusu yetkiler, ortaya ancak Hitler, Stalin, Saddam, Esed, Kim gibi bir lider çıkarır.
Kim seçilirse seçilsin, sistemde ‘denge ve denetim’, hesap verebilirlik ve şeffaflık tesis edilmezse, kuvvetler ayrılığı onarılıp, hukukun üstünlüğüne dönülmezse bu kontrolsüz güç seçilen kişinin diktatör olmasından başkan sonuç vermez.
Siyaset biliminde test edilmiş bir kuraldır, ‘Mutlak güç mutlak yozlaştırır’…
***
‘Tek Adam’ yönetiminde dünyada hiçbir örnek yoktur ki, refah artsın, ülkeye huzur gelsin.
Aksine, ülke fakirleşir, sermaye kaçar, yatırım gelmez, kriz üstüne kriz yaşanır ve sadece başaşağı çöküşte bir istikrar mevcut olur.
‘’OHAL’i 24 Haziran sonrası kaldırabiliriz’’ diyen iktidar, OHAL’den çok daha fazla yetkinin ‘Tek Adam’a tanınmış olmasından, ihtiyacı kalmayacağı için böyle diyor.
Yani sürekli bir OHAL dönemi başlayacak ve mevcut şartları bile mumla arar hale geleceğiz.
‘’Seçimden sonra faizi düşürecek tedbirler alacağız’’ diyen iktidar, aslında size açıkça ‘‘acı ilaca hazır olun!’’ diyor.
16 yıldır iktidardalar, tüm yetkiler ellerinde, neden şimdi değil de seçimden sonra? Zira seçimden sonra kimsenin itiraz edebilecek mecali ve imkanı kalmayacak.
İstediğini ‘hain’, istediğini ‘terörist’ olarak yaftalayan ve zulmünü yargı eliyle icra eden iktidar, seçimden sonra ‘Tek Adam’ yetkileriyle çok daha hukuksuz ve keyfi davranacak.
Kamu imkanlarını istediğine peşkeş çekecek, istediği gibi halkın sırtından saltanat sürecektir.
Unutmayın, imparatorluklar bile ancak ‘adil sultan’ veya ‘adil bir kral’ eliyle yönetiliyorsa, gelişmiş ve huzur bulmuştur.
İktidar bugün bile hukuku yok etmişken, ‘mutlak gücü’ eline geçirince hukukun üstünlüğüne dönmelerini beklemek boş hayal olur…
Yeni sistemde ‘Tek Adam’ güçlü olacak doğru ama kontrolsüz güç sahibi olacak.
Sultanlar bile ya Şeriat ya da sözleşmeler ile sınırlanırken, ‘Tek Adam’ ilkel kabile reisleri gibi istediği her şeyi icra etmek hakkına ve yetkisine kavuşacak.
Türkiye halkı bundan böyle Saddam’ın, Esed’in, Stalin’in, Hitler’in ülkesindeki kadar özgür kalacak. Yani özgürlüğünüz olmayacak.
Türkiye’de muhalefet, artık ‘Tek Adam’ ile yönetilen ülkeler kadar güçlü olabilecek, yani etkisiz ve cılız ise yaşamasına izin verilecek.
Türkiye’de medya artık ‘Tek Adam’ yönetimlerinde olduğu kadar bağımsız ve tarafsız olacak, yani özgür ve güçlü bir muhalif yayın kalmayacak…
Tüm bu acı örnekleri çok daha artırmak mümkün ama gerek yok…
Hitler’in, Stalin’in, Esed’in, Saddam’ın yaptıkları ortada…
***
Üstüne basa basa dile getiriyorum; 21’nci yüzyılda Türkiye böyle bir rejimi hak etmiyor.
İşte bu nedenle, 24 Haziran yakın ve maalesef son fırsattır.
‘Tek Adam’a oy verirken, ‘’kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dönme’’ sözü veren isimlere hiç değilse oy verin.
Parlamenter sisteme dönmek mümkün değilse bile, ‘Tek Adam’ ekonomik olarak gelişmiş tek başkanlık sistemi olan ABD’deki gibi kontrollü yetkilere, siyasi yapı da ‘denge ve denetim’ altında olmalı. Aksi hayal bile etmek istemeyeceğiniz bir felaket olur…
İkincisi, Türkiye yeni bir sisteme geçerken herhangi bir partinin Meclis’te çoğunluğa sahip olmasına izin vermeyin.
Yeni sistemde, ‘Tek Adam’ın yetkileri ancak bu şekilde kısmen denetlenebilir ve kararlar uzlaşmayla alınabilir.
Aksi yani ‘Tek Adam’ın lideri olduğu partinin Meclis’te büyük çoğunluğa sahip olması Türkiye’ye ‘sultan seçtik’ demek olur.
Kimseden ince matematik hesaplar yapmasını istemiyorum, sadece kendiniz için bile değilse çocuklarınız ve ülkenin geleceği için ferasetle davranılmasını talep ediyorum.
Ülke çıkmaz bir yola, uçuruma doğru sürüklenirken, tarafgirlik veya nefretle değil akıl ve mantıkla oy kullanılmasını umuyorum…
***
Başta da ifade ettiğim gibi, bu yazı en azından gelecek nesillere ‘’Ben vazifemi yaptım, kollarımı açıp ‘Bu yol çıkmaz sokak’ diye avazım çıktığı kadar bağırdım ama sesimi duyuramadım ya da sözümü dinletemedim’’ diyebilmek için kaleme alınmıştır.
Umarım Türkiye halkının başı gelecek nesillere karşı Hitler’i oylarıyla diktatör haline getiren Almanya halkı gibi önlerine eğik kalmaz…
Haziran sıcaklığında, umarım Türkiye halkı geleceğe umutla bakmayı sürdürebileceği, ülkenin üzerinde güneşi karartmadığı bir sonuca karar verir.
24 Haziran baskın genel seçimlerinin Türkiye ve Türkiye halkına, hayırlara vesile olmasını diliyorum…
(TR724)