HABER YORUM | ERMAN YALAZ
Eskişehir’de 4 akademisyeni katleden Volkan Bayar’ın ardındaki destekçiler ve güç artık apaçık ortada duruyor. Eskişehir’deki cinayetin yeni çıkan ayrıntılarını yazmadan size bir flash-back (şimdi zamandan geçmişe dönüş) yaparak tarihteki bir başka kanlı cinayeti hatırlatacağım.
Tarih 16 Mayıs 2006. Saat 09.45. Saldırgan, Necatibey Caddesi’ndeki beyaz binanın 8. katına çıktı. Elinde çantası ve içindeki Glock hayalet silahı ile kapıya kadar gelmişti. Sekreterin ‘ne oluyor durun!’ sözleri havada asılı kalmıştı. Toplantı halindeki 2. daire’yi basarak kurşun yağdıran saldırgan, üye Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürdü; 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayfer Özdemir, Teticik Hakimi Ahmet Çobanoğlu ve üye Ayla Gönenç ise ağır yaralıydı. Saldırgan İstanbul Barosu’na kayıtlı Avukat Alparslan Aslan’dı. Elinde Ulusal Kanal basın kartı, telefonunda Muzaffer Tekin’den Veli Küçük’e; kartvizitinde kara para ve uyuşturucu geliri aklama şirketi Doğuş Factoring’ten mafya babası Sedat Peker’e kadar uzanan ilişkiler ağı vardı. Ergenekon’un yargı ve siyaseti karşı karşıya getirip ülkeyi kaosa sürüklemek adına işlediği cinayetlerden sadece biriydi. Adı Danıştay cinayetiydi. Demokrasiden çok vesayet diyen, yargı ile siyaseti kapıştıran, gerilim isteyen, AKP’li bir siyasetçinin Cumhurbaşkanlığı yolunun tıkanması gerektiğini düşünen zihniyet o gün ilk kurşunu böyle sıkmıştı. Cumhuriyet mitinglerinin kurgulandığı, bakanların pet şişelerle cenazelerden kovalandığı günlerdi. Demokrasi ikliminde oksijen kalmayınca tetikçiler türüyordu.
KATİLİN DİLİNDEN CİNAYET….
Gelelim Eskişehir’deki 4 akademisyenin katledilmesine. Saldırgan bir araştırma görevlisi Volkan Bayar. Kendi ifadeleri dehşet verici: “Saat 13.10’da enstitüye gittim. Tabancam ve şarjörlerim aracın içindeydi. Tam 30 mermim vardı. Saat 14.00’te eşimle enstitüde buluştuk. Bize ait zarfları almak üzere enstitü binasına gittik. 14.10’da iki zarfı aldık. Zarfı açtım, Yasir Armağan’a sözlü olarak hakaret ettiğim iddiasıyla başlatılan soruşturmanın evrakını gördüm. Yasir’in zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalıştığını gördüm ve koşmaya başladım. Eşim ‘Dur, nereye gidiyorsun’ diye bağırdı. Aracıma gittikten sonra silahın bulunduğu poşeti alarak enstitü binasına girdim. Asansörün bulunduğu taraftaki merdiveni kullanarak üçüncü kata çıktım. Üçüncü kattaki tuvalette silahı poşetten çıkarıp doldurdum, başka yere uğramadan Yasir Armağan’ın odasına gittim. İçeride tanımadığım başörtülü bir kadın vardı. Hiçbir şey söylemeden Yasir’in üst kısmına altı-yedi el ateş ettim. Diğer bayan masanın altında cenin pozisyonunda çığlık atıyordu. Kendisine silah sıkmadım.
YEDEK ŞARJÖRLÜ PROFESYONEL BİR KATİL…
Az mermi kaldığını düşünerek yedek şarjörü taktım. Aynı kattaki merdivenle birinci kata indim. Birinci katta Dekan Cemil Yücel’in odasına gittim, kendisini göremedim. Mekânda bulunan Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu ile bir sorunum yoktu. Vurmak gibi bir niyetim de yoktu. ‘Cemil nerede?’ dedim. ‘Yok’ gibi bir şey söyledi. Bunun üzerine kendimi kaybettiğim için iki el ateş ettim.
Daha sonra aynı katta, iki yan kapıda bulunan Mikail Yalçın’ın odasına gittim. Mikail beni görür görmez kapısını kapattı. Arkadan kapıyı zorluyordu. İki el ateş ettim, vurulduğunu fark ettim. Kapıyı açtığımda Mikail yerdeydi. Yerdeyken iki-üç el ateş ettim. Odada isimlerini bilmediğim iki bayan vardı. Onların yüzüne bile bakmadım. Onlara silah doğrultmadım.
Yine aynı merdivenlerden zemin kata indim. Serdar Çağlak’ın yanına gittim. Serdar koltukta oturuyordu. Odanın diğer tarafında Ümit diye biri vardı. Serdar’a bir şey söylemeden göğsüne ateş ettim. Ümit korkmuştu, ona silah doğrultmadım. Sonra elimde silahla güvenlik kapısına yöneldim, polis çağırmalarını söyledim. Dışarı çıktım, kapıda polis arabasını gördüm. El salladım, silahımı yere bırakıp teslim oldum.”
Bayar’ın anlattığı bu katliam; Erdoğan rejiminin işlediği bir Danıştay cinayetidir. Akademiye, özgürlüklere, eğitime, halka ve masum insanlara karşı işlenmiş bir cinayet.
O gün Danıştay cinayetiyle, Ergenekon örgütü nasıl Türkiye’yi oksijensiz ve demokrasisiz bırakmak istediyse; bugün aynı hatayı ve daha büyük cinayetleri işleyenler AKP iktidarı, Tayyip Erdoğan ve yakınındakilerdir. Şimdi ‘Her şeyi Erdoğan’a bağlama hastalığınız var’ diyenleri duyar gibiyim. Ama durun bir bakın bu cinayete tekrar. Delilleri, bilgileri yan yana sıralayın. Üç-dört günde ortaya dökülenler yeterince açık değil mi?
KATIKSIZ MUHBİR KÜLÜNK’E ÇALIŞMIŞ
Volkan Bayar (eşi de ortağı) görünen bilgilere göre katıksız bir muhbir. 15 Temmuz’dan sonra türeyen cinslerinden. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde bulunduğu fakültede ve diğer fakültelerde; daha önce bulunduğu Tokat’taki üniversitede 200’den fazla insanı ihbar etmiş. Ne diye? F..ö’cü diye. Erdoğan ve şürekasının ‘eline çakı almamış insanları’ terörist ilan etmesinden; ülkeyi Mc Carty dönemindeki ‘komünist avı’ndan beter bir vaziyette cadı avı arenasına çevirmesinden sonra türeyen bu aktörün bir numaralı kankası kimmiş peki? Metin Külünk. Kim bu şahıs? Avrupa’da masum insanların üzerine salıverilen tetikçilerden; gazetelere atanan kayyımların seçilmesine kadar (Zaman Gazetesine atanan 4 kayyımlara bakılabilir) Erdoğan rejiminin ve yeni kurulan ‘Muhaberat Devleti’nin sayılı aktörlerinden. AKP İstanbul Milletvekili. Erdoğan’ın seçtiği, beslediği, beslendiği biri. Araştırma görevlisi Volkan Bayar’ın şikayetleriyle 5.5 ay hapis yatmış Prof.Dr. Ahmet Aypay, anlatıyor ilişkisini. Kendi dosyasını, savcılara yapılan ihbarları Bayar adına; yargıda işler hale getiren kişinin Metin Külünk olduğunu söylüyor.
BAYAR’I DURDURUN DİLEKÇELERİNİ SÜMEN ALTI EDENLER…
Bayar’ın Muhbirliği, vatanseverlik! Ağın içinde AKP milletvekili Külünk var. Peki Bayar’ın bunca asılsız şikayeti dikkate alan yargıçlar, savcılar ve en önemlisi üniversitenin rektörü Prof.Dr. Hasan Gönen ne yapmış bu arada? KHK ile akademisyenleri ihraç ettirmiş, öğretim görevlilerinin ‘Volkan Bayar’ı durdurun’ dilekçelerini sümen altı etmiş. Eskişehir’de bulunan Anadolu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitelerinde 44 akademisyen Olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında yayınlanan 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararnamesi ihraç edilmiş. Aralarında Bayar’ın şikayet edip hapse tıktırdığı Prof.Dr. Ahmet Aypay da var; ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı ‘Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenler de…
AKP’NİN BÜYÜKŞEHİR BAŞKANI OLAMADIN BARİ REKTÖR YAPALIM…
Rektör Gönen artık herkesin malumu. 2009 yerel seçimlerinde AK Parti Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı. Kapı gibi il başkanı ve Odunpazarı Belediye başkanı dururken, bizzat Erdoğan’ın seçip ‘solun kalesi’ni alsın; Yılmaz Büyükerşen’i devirsin’ diye seçtiği bir isim Hasan Gönen. Menşei ülkücülükten tevarüs; şimdi her devrin adamı.
Yerel seçimler öncesinde 17 Mart 2009’da atv’de belediye başkan adayı olarak ekranda. ‘İki dönem yüzde 40’ın üzerinde oy aldı Büyükerşen, siz bu kilidi nasıl çözeceksiniz?’ diye soruyor sunucu. Gönen rahat; “4 yıl sonra yapılacak Osmangazi üniversitesi seçimlerinde banko rektördüm. Ama ben bu görevi tepip, büyükşehir başkanı adayı oldum. Rahatlığı bıraktım. Arasında maaş farkı da yok” diyor.
İlişkilerinde tesadüf yok yani. İnşaat mühendisi kendisi. Önceden inşa ettiği gibi sürüyor işler. Belediye başkan adaylığı sürecinde de Eskişehir’deki Birlik Vakfı ekibinin bizzat takviyesi, katkısı var kendisine. Erdoğan seçmiş üstelik. Parlatılmış. 11 Ocak 2009 aday tanıtımlarında Erdoğan Gönen’e ‘Bize koşarak gel de gençliğini görsünler’ diyor. Tabi başkanlığı kazanamayınca koşması boşta kalmıyor. Öyle uzun süre de beklemiyor. 2011’de Osmangazi Üniversitesi rektör adayı oluyor. Eski Türk Ocakları Başkanı Mehmet Şişman 143 oy alıyor, Gönen 134 oy ile ikinci, Yavuz Beşoğlu 132 oyla üçüncü. İsimler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önüne gidiyor. Gönen ikinci sırada olmasına rağmen, rektör seçiliyor.
ALO FATİH’İN KARDEŞİ, ERDOĞAN’IN HOCASININ OĞLU
Volkan Bayar’ın 8 idari soruşturması var. Rektörlükte, fakültede. 12 Nisan’da YÖK; işte bu cinayetin faili Bayar’ın neden soruşturulmadığını konuşmak için toplanıyor. YÖK Başkanı Yekta Saraç. AKP ve Erdoğan medya mahallesine çökmeden önce yönetim aracısı olarak kullanılan meşhur ‘Alo Fatih’’in (Fatih Saraç) kardeşi. Bu iki kardeşin babası merhum Mehmet Emin Saraç. Tayyip Erdoğan’ın İmam Hatip’ten hocası.
Volkan Bayar’ı muhbir olarak kullanan kişi Metin Külünk. Hakkında soruşturma açmayan, açılanları örtmeye çalışan isim ise AKP belediye başkan adaylığından rektörlüğe geçmiş Hasan Gönen. Bu olayın soruşturacak savcılar hakimler, Erdoğan’a itaat esasıyla yeniden yapılandırılmış HSK hakimleri. İdari soruşturmayı yürütecek olan da yukarıdaki kısa özette geçtiği gibi Yekta Saraç.
BOĞAZİÇİLİ ÖĞRENCİLER TERÖRİST….
Gelelim baş aktöre. 23 Mart 2018. Boğaziçi Üniversitesi’nde Afrin Savaşı lokumu dağıtanlara karşı çıkan öğrencilere kükrüyor. Onlara ‘terörist’ diyor, gereğine yapacağını söylüyor şu cümlelerle; ‘Şu anda üzerine üzerine gidiyoruz, bu terörist öğrencileri bulup çıkarıp gereğini yapacağız. Üniversitelerimizdeki hocaların da çok daha dikkatli olması gerekir. Bu öğrencilerle hocaların iltisakı olduğunu belirlediğimiz anda onlarla ilgili de gereğini yaparız.”
BARIŞ BİLDİRİSİ İMZACILARI ALÇAK, ZALİM, KARANLIK….
16 Ocak 2016. Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında yaşanan insan hakları ihlallerine karşı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini yayınlayan akademisyenleri hedef alıyor. Erdoğan, imzacı akademisyenler için “müsvedde”, “karanlık”, “zalim”, “alçak” diyor ve ekliyor: “İlgili kurumları gereğini yapmaya davet ediyorum!” YÖK soruşturma açıyor, savcılar harekete geçiyor. Akademisyenler gözaltına alınıyor. 15 Temmuzdan sonra Volkan Bayar’lar çıkıyor. Tek işi fişleme yapmak olan bu akademisyen ne yapıyor? Sadece tetiği çekiyor! Gereğini yapıyor!
Azmettirenler, akademisyenleri, masumları hedefe koyup; ülkeyi demokrasisiz, oksijensiz bırakanlar. Şimdi oturup bu kadar açık net delil ve ilişkilere ‘katil F..ö’cü’ elbisesi giydirmeye çalışanlar bu cinayetin ortakları. Kasten adam yaralama ve tehditten sabıka kaydı var. Ama 2012’de transfer olduğu Eskişehir’de el üstünde tutulmuş. 15 Temmuzdan sonra muhbirliğin dibine vurmuş. Adam, Osmangazi Üniversitesi’nde 102, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ndekilerle birlikte 200’den fazla akademisyeni ihbar etmiş. Fişleme makinesi yani. Hakkında 8 idari soruşturma var. Akademisyen arkadaşlarını tehdit etmiş. Kınama ve uyarı cezası ile yoluna devam etmiş…
(TR724)