Yorum | Erhan Başyurt
Türkiye uluslararası medyada son dönemlerde hiç hayırlı bir haber ile anılmıyor. Neden?
‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yok’ onun için mi sanıyorsunuz?
Madem öyle, ABD ve Avrupa basınında, Arap ve dünya basınında 2012’ye kadar olan övgülerin nedeni neydi?
Kendinizi kandırmayın. Dünya değişmedi.
AK Parti iktidarı ‘gömlek değiştirdi’…
Unutmadan söyleyelim, kimsenin Türkiye’nin başarılarını kıskandığı filan da yok! Bu laflara kıs kıs gülüyor insanlar.
Bu beylik laflar, sadece Türk halkını ve seçmeni kandırmaya yarıyor o kadar…
***
Peki ne değişti?
AK Parti iktidarı, reformcu ve özgürlükçü yönetim anlayışından, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi ileri demokrasinin tüm rükünlerinden uzaklaştı.
Kopenhag Siyasi Kriterleri diye yapılan o reformlar var ya; ‘tamamladık’ derken şimdi başladığımız noktanın da fersah fersah gerisindeyiz.
Evrensel insan hakları ve Avrupa’nın ortak değerlerinin artık esamesi okunmuyor.
AB İlerleme Raporlarına bakarak bile Türkiye’nin ne kadar gerilediğini görebilirsiniz.
BM İnsan Hakları Komiserliği’nin son 2017 Türkiye Raporu’nu bir okuyun. Türkiye değil de sanki Saddam’ın Irak’ı, Mübarek’in Mısır’ı anlatılıyor.
***
AK Parti iktidarı Türkiye’yi ileri demokrasi yolundan alarak özetle ‘otoriter bir tek adam rejimine’ sürükledi.
Üstelik bunu tüm dünyanın gözü önünde, Hitler’in Almanya’da yakın dönemde yaptığı tüm yöntemleri kopya ederek gerçekleştirdi.
Düşmanlaştırarak, bölerek, kutuplaştırarak, yargıyı hukuksuzluklar için bir silah olarak kullanarak, bir siyasi kült oluşturup kitleleri sürükleyerek…
2011’deki ‘model ülke’ Türkiye’den, 7 yılda nasıl bu kadar geriye gidebildik anlamak mümkün değil.
Popülist söylemlerle ülke bir uçuruma sürükleniyor.
Seçimler, Aristo’nun ‘şehir devletlerinde doğrudan demokrasi, demogogların elinde ayak takımının yönetimidir’ gözlem ve tezini iki bin yıl sonra hayata geçirmek için kullanılıyor.
Goebbels, yandaş medyanın yalan ve iftiralarını, ‘siyahı beyaz beyazı siyah’ gösterme becerisini görseydi şapka çıkarırdı. Emin olun kıskanırdı…
Yazık! Bu ülkeye bu ülkenin güzel insanlarına yazık ediliyor!
***
Yönetim anlayışı makas değiştirince, sadece ulusal değil uluslararası hukuk da çiğnenir oldu.
MİT’in masum sivilleri yurtdışından kaçırması gibi…
Pakistan’da, Endonezya’da, Gürcistan’da, Malezya’da, Azerbaycan’da ve son olarak Kosova’da.
‘Masum’ diyorum, çoğu hakkında Türkiye’de açılmış bir dava bile yok.
Haklarında ‘kırmızı bülten’ çıkarılmamış.
Hiçbirinin iadesi, yasal yollardan istenmemiş.
Kaldı ki, söz konusu ülkeler yasal yollardan istense de ortada sağlam suçlama delilleri bulunmadığı, Türkiye’de işkence olduğu ve yargı bağımsız olmadığı için iade etmek zorunda değiller.
Türkiye, hukuken eli zayıf olduğu için ‘haydut devlet’ olarak nitelenen bir uygulamayı, bulunduğu ülkede yasal oturumu olan suça bulaşmamış, çoğu yıllarca yurt dışında gönüllü hizmet vermiş öğretmenleri kaçırıyor.
***
Sıcak gündem olduğu için Kosova’da en son yaşanan ‘adam kaçırma’ işte böyle bir ‘haydut devlet’ operasyonu…
Kaçırılan öğretmenler orada hukuki oturumları olan şahıslar.
15 Temmuz sonrası da değil, kimisi 13 yıldır orada yaşıyor.
Türkiye’de haklarında bir dava yok.
Haklarında ‘kırmızı bülten’ yok. İadeleri hukuki yollarla talep edilmemiş.
Talep edilenler de ilgili savcılık tarafından incelenip reddedilmiş.
Türkiye buna rağmen Kosova hükümetine haber vermeden, ‘suç birliği’ yaptığı istihbaratçılar ile sokak ortasında bu 6 kişiyi kaçırdı.
Yetmedi, ülkesinde hukuksuz ‘adam kaçıranlar’ hakkında işlem yapan Kosova Başbakanı’nı da açıktan tehdit ediyor iktidar, ‘hesap verecek’…
‘Haydut devlet’ işte uluslararası hukuku bu şekilde çiğnemeye deniyor.
Kaldı ki, Prof. Dr. İzzet Özgenç yazdı Türkiye’de cari hukuka göre, bulundukları ülkeden zor kullanılarak kaçırılan insanlar Türkiye’ye getirilseler bile yargılanamazlar.
O halde sadece ‘işkence’ ve ‘kötü muamele’ kalacak ellerinde…
Kötü şöhret ve kabadayılık kalacak geriye…
İktidar, ‘haydut devlet’ yönteminin bumerang gibi gelip kendisini vuracağından bihaber…
***
Eğer bu insanlar iddia edildiği gibi ‘silahlı terör örgütü’ mensubu olsalardı, iddia ediyorum, değil kaçırmak yanlarına yaklaşamazlardı.
Neden mi bu kadar iddialıyım? Çünkü Türkiye’nin karnesi ortada…
Bugüne kadar, MİT’in Avrupa’dan kaçırıp Türkiye’ye getirdiği tek bir PKK yöneticisi, tek bir DHKP-C militanı var mı?
MİT kendi müsteşar yardımcıları dahil PKK silahlı terör örgütü tarafından kaçırılan elemanlarını bile kurtarmaya yeltenemezken, karıncayı bile incitmekten içtinap eden insanları kaçırmaktadır.
MİT silahlı terör örgütleri karşısındaki yetersizliğini, masum insanları kaçırıp propaganda yaparak örtmeye çalışmaktadır.
***
Uluslararası hukuku hiçe sayarak ‘adam kaçırma ve suikast yapmak’ şeklindeki ‘haydut devlet’ yöntemini Rusya ve İsrail uygulamaktadır.
Kuzey Kore ve İran’ın da zaman zaman bu yöntemlere başvurduğu biliniyor.
Rusya’nın arkasında olduğu düşünülen İngiltere’deki son suikast, Soğuk Savaş’tan bu yana Batı’nın en kapsamlı diplomatik yaptırımlarına sebep oldu.
Türkiye’nin kendisine evrensel hukuku değil de ‘haydut devletleri’ örnek alması ne kadar acı verici.
İfade ve fikir hürriyetine, çalışma ve seyahat özgürlüğüne, adil yargılanma hakkına OHAL ve KHK’lar ile keyfi sınırlamalar getiren iktidar, şimdi de aynı keyfiliği uluslararası hukuka karşı ortaya koyuyor.
***
İktidar, Türkiye’yi ileri demokrasi liginden otoriter bir üçüncü dünya ülkesi haline getirmesi yetmedi, şimdi de Türkiye’yi ‘haydut devletler’ ligine sürüklüyor.
Türkiye’nin adı yakında Kuzey Kore ile birlikte anılmaya başlarsa şaşırmayın…
İlginç olan iktidara ‘adam kaçırma’ ve ‘suikast’ yöntemlerine başvurması için gaz verenlerin, ‘derin devlet’ olarak bilinen ‘ulusalcı’ eski askerler veya onların kulaklarına fısıldadığı ‘istihbarat elemanı gazeteci’ olarak bilinen kesimlerden geliyor olması…
Bir taraftan ‘yolsuzluk’ batağında kündeye gelmiş iktidarı ‘perde yapıp’ kendilerince bir sosyal gruptan ‘intikam’ alıyorlar, diğer taraftan da iktidarı uluslararası suçlara bulaştırıp kendi sonunu hazırlatıyorlar.
Ne var ki, bu kirli ortaklık ve ‘haydut devlet’ icraatlarıyla, ülkeyi de bir uçuruma götürüyorlar…
***
Yazının girişinde dikkat çektiğim, son dönemde uluslararası medyada Türkiye’nin adının ve iktidarın dozajı artan oranda hep menfi haberlere konu olması rastlantı değil.
İktidarın gönüllü olarak ‘taşeronluğunu’ üstlendiği, ülkeyi ‘haydut devlet’ haline getirip uçuruma sürükleme görevinin sonucu.
‘Demedi’ demeyin!
‘Haydut devlet’ sınıfına düşmek Türkiye’nin gücünün göstergesi veya bir ‘diriliş muştusu’ değil, yaklaşan feci akıbetin acı acı çalan ikaz sirenleridir!
(TR724)