ERMAN YALAZ | HABER İNCELEME
“31 Mart günü çocuğumu Ankara’nın Ayvalı mahallesindeki okulundan almaya gidiyordum ki biri arkamdan “abla” diye seslendi. Arkama dönüp baktığımda seslenenin Önder Asan olduğunu gördüm. Kocam onu tanırdı. “Şentepedeydik, kocanı kaçırdılar,” dedi. “Bize berbere gidiyorum dedi, ama geri gelmedi.” Kocamla arkadaştılar ama ben onu pek tanımazdım. Ne gördüğünü veya kocamı kimin aldığını düşündüğünü bilmiyorum. Sonra onun da kaybolduğunu öğrenince hemen polise suç duyurusunda bulundum.”
Ülkü Asan, Turgut Özal Üniversitesi çalışanı eşi Turgut Çapan’ın kaçırılmasından ilk böyle haberdar olmuştu. Uluslararası raporlara giren bu ifadesinde anlattığı gibi eşinin arkadaşı Önder Asan olayı haber vermiş, birgün sonra Asan da kaçırılmıştı. Önder Asan ve Turgut Çapan’ın kaçırılmaları birbiriyle irtibatlıydı. Önce Turgut Bey hedef alınmış, sonra onun kaçırıldığından haberdar olan Önder Asan kaçırılmıştı. İki ismi de kaçıranlar aynı ekipti. Asan, 42 gün sonra Ankara Emniyeti’nde ortaya çıkmıştı. Ancak Turgut Çapan’dan o gün bugün haber alınamadı. Turgut Bey’in çalıştığı Turgut Özal Üniversitesi KHK ile kapatıldı. O güne kadar işsiz olan Çapan 31 Mart 2017 Cuma günü, saat 11.00 gibi Ankara Şentepe’de kaçırıldı.
Evden çıktığında önce berbere uğrayacağını, sonra Cuma namazına gideceğini, alışveriş yapıp döneceğini söylemişti Turgut Bey. Eşi Ülkü Hanım’ın yanına öğleden sonra gelen Önder Asan, Turgut Çapan’ın kaçırıldığını haber verdi. Kafası allak bullak olmuştu Ülkü Hanım’ın. Çocuğunu okuldan aldı. Evine döndü. Eşinin işinin çıktığını düşünmüştü. Bir gün sonra kendisine bu haberi veren Önder Asan’ın da kaybolduğunu duyunca doğru karakola gitti.
POLİS SAVUŞTURDU, APARTMAN KAMERALARINDAKİ DELİLLERİ EŞLER BULDU
İkisinin de eşleri Turgut Özal Üniversitesi çalışanıydı. Fatma Asan ve Ülkü Çapan eşlerini araştırmak için polisten gerekli desteği göremeyince kendi imkanlarıyla apartman apartman, dükkan dükkan dolaşarak kameralardan eşlerinin izini sürmeye başladı. Bir apartmanın ön kamerasından Turgut Bey’in geçişi görülüyordu. Aynı anları kaydetmiş bir başka açıdaki kamera ise siyah bir Transporter aracı gösteriyordu. Minibüs önce hızla olay yerine geliyordu. Bir müddet oyalanmıştı bu siyah minibüs. Bu aralıktan sonra Turgut Bey hiçbir kameranın açısından görülemiyordu.
KOSKOCA ADAM SOKAK ORTASINDA KAYBOLUYOR…
Ülkü Çapan o onları şöyle anlatmıştı: “Bir apartmanın ön kamerasından eşimin geçişini gördük, fakat istikametindeki yolu kesen diğer bir kamerada geçişini göremedik. Tam o aralıkta, bölgeyi farklı açıdan gören bir kameradan eşimin olduğu yere siyah bir Transporter minibüsün hızla geldiğini görüyoruz. O siyah minibüs orada 15 saniye kadar oyalanıyor. Eşim ise gidebileceği hiçbir yönden geçmiyor. Sokak ortasında güpegündüz koskoca adam yok oluyor.”
‘TURGUT ZATEN ELİMİZDE, BİZ AĞZINI BURNUNU KIRDIK!’
Turgut Çapan yok olmamıştı. Bir gün sonra Önder Asan’ı da kaçıracak olan ekip ilk onu gözüne kestirmişti. O da ‘Transporter çetesi’ tarafından kaçırılmıştı. 42 gün sonra ortaya çıkan Önder Asan’ı eşi Fatma Asan ilk önce 16 Mayıs’ta Ankara Adliyesi’nde gördü. Sonra Sincan Cezaevinde. Fatma Hanım o görüşmeleri şöyle anlatmıştı:
“Kendisi de oradan çıktığına inanamıyor. Sakalları uzamış, müthiş zayıflamış ve korkmuştu. Elini tuttum ve bir anda ürkek bir şekilde elini çekti. O gün mahkemesi oldu ve ‘İnşallah tutuklu yargılanırım’ dedi. Eşim tutuksuz yargılanmak istemedi çünkü dışarda olmaktan korkuyordu. 1,5-2 metrekare simsiyah bir odanın içerisinde elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir şekilde kaldığını söyledi. Alındığı ilk anda başına torba geçirilmiş, gidene kadar dövülmüş. Ve o dayağın etkisiyle böbrek ağrısından ötürü yatamamış. Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı bir şekilde tuvalete gidiyormuş, kimseyi görmemiş.
Ona hep birilerini sormuşlar, bazı kişilerle ilgili bilgi almaya çalışmışlar. Eşimin kaldığı odanın karşısında işkence yapılan bir oda gibi bir şey varmış, orada hep başkalarının sesini de duymuş. Ve orada sürekli kendisini sorguya çekmişler. ‘Ne biliyorsun?’ diye sormuşlar. Eşim tam anlatmadı o kısımları ama ‘Sen söyle, söyleme. Turgut zaten elimizde, biz ağzını burnunu kırdık, ondan her şeyi öğrendik’ gibi bir ifade kullanmışlar.”
Önder Asan’ın korku dolu gözlerle eşine anlattığı bu bilgiler Turgut Çapan’ın da kendisi gibi Transporter çetesince kaçırıldığını, aynı hücre ve işkencehanelerde rehin tutulduğunu gösteriyordu.
ANKARA VALİSİ TOPACA KAÇIRILMA GÖRÜNTÜLERİNİ İZLİYOR!
Bu bilgiler ortaya çıkana kadar Turgut Çapan’ın eşi Ülkü Hanım canhıraş mücadele etmişti. 10, 22 ve 26 Nisan olmak üzere üç ayrı tarihte polis tarafından sorgudan geçirilmişti. Kayıp eşini ararken adeta ailecek baskı altına alınmıştı. Eşinin görüntü kayıtlarını bulmuş önce emniyete daha sonra 18 Nisan’da valilik makamında görüştüğü Ankara Valisi Ercan Topaca’ya ve özel kalemine teslim etti. Vali ile görüşmesi 1 saate yakın sürmüştü. Topaca, ısrarla Ülkü Hanım’a kocasının kaçtığına ya da bir yere saklanmış olabileceğine dair sözler söylüyordu. Siyah minibüsün görüntüleri Vali Bey ve özel kalemine de teslim edildi. Bir başkentin en büyük idari amiri, kaçırılma ve kayıp kişilere ilişkin bizzat mağdur eşinden gelen delil ve görüntülere rağmen işlem yapmamıştı. Bilerek ve isteyerek Transporter çetesi vali tarafından korunmuştu.
BM UYARISINA DA CEVAP VERMEDİLER
Sadece valilik mi? BİMER, CİMER, MİT, savcılık, emniyet, yerel karakollar…. Olayı neredeyse duymayan kalmamıştı. Emniyet, savcılıklar kılını kıpırdatmadı. Konu uluslararası insan hakları derneği olan Advocates of Silenced Turkey (AST) ile paylaşılınca, AST, Turgut Çapan hakkında Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde müracaatta bulundu. BM Zorla Kaçırılma Komitesi, 24 Nisan 2017 günü Çapan’ın kaçırılması ile ilgili devlet makamlarından acil kodu ile bilgi istedi. İnsan hakları derneklerinin taleplerinin savsaklanması gibi bu konuyu da geçiştirdi AKP hükümeti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch-HRW) raporuna göre Turgut Asan’ın kaçırılmasıyla ilgili somut delillere ilişkin işlem yapılmazken, Ülkü Çapan da bir müddet sonra susmayı seçmişti. Twitter hesabındaki paylaşımlar Mayıs ayı sonu itibariyle durdu. Turgut Çapan ve eşi Ülkü Çapan’dan o gün bugün haber alınamıyor.
TRANSPORTER ÇETESİ YİNE ŞENTEPE YOLLARINDA
Ankara Şentepe’deki Transporter çetesinin icraatları burada bitmemişti. Turgut Özal Üniversitesi çalışanı bir başka isim Avukat Mustafa Özben, yaklaşık bir ay sonra, 9 Mayıs’ta aynı yöntemler ve aynı ekip tarafından kaçırıldı. Öğlen saatlerinde kızını okula bırakmak üzere evinden çıkmıştı Özben. O gün evine geri dönemedi. Avukat Özben Turgut Özal Üniversitesi’nde hukuk derslerine giriyordu. Ankara Barosu avukatlarındandı. Önder Asan’ın Eymir Gölü’ne bırakılmasından 3 gün önce siyah minibüslü çete yine yollara düşmüştü. İşkence ve hücredeki insanlık dışı müdahalelerle Asan, Çapan ve başka isimler itirafçı ya da iftiracı olmaya ikna ediliyordu anlaşılan. Ya da suçları üstlenmeleri isteniyordu. Özben de bu sürecin içinde hedef haline geldi. Avukat Özben’in siyah Transporter’lı aynı çetenin kurbanı olduğu da görgü şahitleriyle de ispatlandı. Avukat Özben’in kaçırılması, o sırada Güventepe Mahallesi’ndeki evine girmekte olan bir kişinin olaya şahitliği ve Şentepe Polis Merkezi Amirliği’ne verdiği ifadesiyle kesinleşti.
Kaçırılma gününe ilişkin Eşimin aracı ve eşimi takip eden siyah transporterla birlikte takip ekibine ait görüntü 1 (sol şeritten akan yol) pic.twitter.com/xYhXqszE1a
— ÖZBEN AİLESİ (@OzbenAilesi) June 21, 2017
SİYAH TRANSPORTER PLAKASINA KADAR TESPİT EDİLİYOR, 155 KAYITLARINA GİRİYOR
Ailesi tarafından Mustafa Özben’e ulaşmak için yapılan araştırmada Ankara Yenimahalle Şentepe Güventepe Caddesi Kıvanç Sokak’ta köşe konumda olan bir ayakkabıcı önünde aracı terk edilmiş halde bulundu. Özben bu sokak üzerinde bulunan Ziraat Bank ATM’sinden para çekmiş, akabinde bir dükkândan alışveriş yapmıştı. Alışverişten sonra biri kar maskeli üç kişi tarafından kaçırıldı. Olayı okul (Mevlana Ortaokulu) bahçesinden izleyen kız öğrenciler korku içinde kalmıştı. Bağrışmalar sonrası olayı fark eden esnaflar 155 Polis İhbar hattını aradı.
Kaçırılma saati olan 13.33'de olay yerinin 10 metre gerisinde eşimi kaçırmak için sağa sinyal veren siyah transporterla birlikte takip ekibi pic.twitter.com/bc0uBNeAXZ
— ÖZBEN AİLESİ (@OzbenAilesi) June 21, 2017
GÜPEGÜNDÜZ BİR AVUKAT KAÇIRILIYOR; SAVCILAR KILINI KIPIRDATMIYOR!
Kaçırma eyleminde kullanılan Transporter araç plakasına kadar tespit edilmişti. Görgü tanıklarının anlattığına göre, Mustafa Özben’i kaçıran kişiler 34 plakalı Volkswagen Transporter model bir araç kullanıyordu, olay saat 13.30 sıralarında meydana gelmişti. Polis Merkezine olayla ilgili bilgi vermek için gidenlere de “zaten FETÖ”den aranıyor iyi olmuş” denilmişti. Polis Merkezi’nin, bilgi sahibi şahısların beyanlarını kayda alıp almadığı, ihbarla ilgili tutanak tutup tutmadığı bilinmiyor. Ancak tutanak tutulduysa da konuyu soruşturduğunu söyleyen Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın bu gerçeklerin peşinde olmadığı apaçık ortaya çıkıyordu.
YASAL GÖZALTI YERİNE KAÇIRMA PLANLARI YAPAN ÇETE VE ORTAKLARI…
İlerleyen günlerde Şentepe Mahallesi’nde kaçırılan bu 3 isimle ilgili olarak farklı tarihlerde açılan ‘F..ö’ soruşturmaları kapsamında arama kararlarının bulunduğu ortaya çıktı. Bir gizli el yasal gözaltı yapmak yerine kaçırma planları yapmış ve teker teker uyguluyordu. Çetenin basın ayağında da destekçileri vardı. Üç ismi de alan Transporter çetesi özel bir görev yürütüyordu. Aynı üniversite çalışanı bu isimler, MİT ya da istihbarat teşkilatındaki memur ya da bürokratlarla yakınlığından dolayı hedef haline gelmişti. Kılıfını da çetenin emniyet ve medyadaki ayakçıları uydurmuştu: Mahrem İmamlar! 26 Nisan tarihinde yapılan operasyonlar için binlerce emniyet ve güvenlik mensubunun devre dışı bırakılması operasyonunun altyapısı hazırlanıyordu.
AİHM BİLGİ İSTEDİ: KAYITLARA RAĞMEN NE YAPTINIZ?
Özben ailesi önce 7 Temmuz’da Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Sonra 28 Temmuz’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yaptı. Başvuruda, AİHM İçtüzüğü’nün 39. maddesi gereğince Özben’in bulunması için devreye girmesi ve etkili bir soruşturma için Türk hükümetine baskı kurmasını istedi. AİHM, 4 Ağustos’ta aldığı bir kararla Türkiye’nin bazı bilgilere cevaplandırmasını yazılı olarak talep etti. AİHM, hükümetten, aşağıdaki sorulara ilişkin cevapların ve soruşturma dosyasının bir örneğini 10 Ağustos 2017’ye kadar göndermesini istiyordu:
– Kaybolan ve kaybolduğu sırada görgü tanıkları tarafından fark edilen ve anında acil servise (155) haber verilen Mustafa Özben’in bulunması için polis memurları tarafından hangi işlemler yapıldı?
– Başvurucu Emine Özben’in eşinin bulunması için soruşturma birimleri ve özellikle de ilgili savcılar tarafından hangi işlemler yapıldı?
Bu meyanda,
-Kaçıranlar tarafından kullanılan ve başvurucunun eşinin bindirildiği siyah aracı bulmak için adımlar atıldı mı?
-Kaçıranların kimliğini tespit etmek için adımlar atıldı mı?
-Başvurucunun 11 Mayıs 2017 akşamında arandığı mobil telefonun dosyadaki bilgilere göre, sahibi olan M.M.A. sorgulandı mı?
– Olaydaki tüm görgü tanıklarını belirlenip, sorgulandı mı?
-Başvuranın kocası o araca yerleştirildikten sonra, olayın bulunduğu yerde ve kara taşıt yolu boyunca MOBESE’ler ve diğer güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerin yerleri belirlendi mi, görüntülerin güvenliği sağlandı mı?
-Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan talebe ilişkin olarak atılan adımlar nelerdir?
BAŞBAKAN YILDIRIM ‘TRANSPORTER ÇETESİ’ İLE İLGİLİ SORULARA NEDEN CEVAP VERMİYOR?
CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, kaçırılma olaylarını en yakından takip eden isimlerden biri. CHP’li milletvekili hem Meclis kürsüsünde hem soru önergeleriyle hem de basın açıklamalarıyla adeta başkentteki siyah Transporter insan kaçırma çetesinin peşine düştü. Tanrıkulu, 26 Nisan 2017 tarihinde Başbakan Binali Yıldırım’ın cevaplaması istemi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) bir soru önergesi verdi. Aşağıda sıralanan önemli tespit ve bu sorulara bugüne kadar cevap verilmedi.
TRANSPORTER VE 7 KİŞİNİN KAYITLARI ORTADA NEDEN SORUŞTURULMUYOR?
Tanrıkulu soru önergesinde şunları dile getirmişti:
“Ankara’da ilki 15 Temmuz Darbe Girişiminden önce, altısı ise darbe girişiminin ardından yedi kişi birçok benzerlikler içeren yöntemlerle kaçırılmıştır. Bu kişilerden bir daha haber alınamamış, kaybolanların, kaçırılanların yakınları topladıkları delillere, güvenlik kamerası kayıtlarına, görgü tanıklarına karşın soruşturma açılmadığını, kolluk güçlerinin olayları soruşturmada açıkça “isteksiz” davrandığını belirtmektedirler. Kaçırılma, kaybolma olayları sosyal medyada ve basında dile getirilmiş durumdadır. Kaçırılma olayları, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch-HRW) gündemindedir ve uluslararası internet sitelerinde de yer bulmuş durumdadır. Kaçırılan kişilerin ortak noktası haklarında F..ö/PDY’ye yönelik soruşturma yürütülmesi ve KHK ile işsiz kalmalarıdır. Ayrıca, güvenlik kameralarının kayıtlarına, görgü tanıklarının anlatımlarına göre, olayların hepsinde siyah renkli Volksvvagen Transporter minibüs kullanılmış ve 7 kişi kamera kayıtlarında yüzleri seçilebilen kişiler tarafından izlenmiştir…”
AYNI ARAÇ BÜTÜN OLAYLARDA GÖRÜLÜYOR; EYLEMLER PROFESYONEL
Sezgin Tanrıkulu 23 soru yöneltmişti Başbakan Yıldırım’a. En kritik şu iki soru gibi o sorular ve soru işaretleri de cevapsız kaldı. Tanrıkulu şöyle sormuştu:
“Bu kişilerin kaçırılmalarına ilişkin güvenlik kamerası kayıtları ve görgü tanıklarının anlatımlarının bulunmasına karşın etkili bir soruşturma neden yürütülmemektedir?
Aynı aracın bütün olaylarda görünmesi, takip ve kaçırma eyleminin profesyonelce yapılması, polisin delil toplamaktaki isteksizliği, başvuruları kabul etmemesi, kaçırılan kişilerin F..ö/PDY soruşturmasına konu olması, kaçırılmaların kolluk güçleri ya da kolluk ile bağlantılı kişiler tarafından gerçekleştirildiği izlenimi vermektedir. Söz konusu takip ve kaçırma eylemleri kimler tarafından yapılmıştır?”
YARIN: TRANSPORTER ÇETESİ İZMİR’DE NELER YAPTI? ANKARA’DAKİ KAÇIRILMALARIN MERKEZİ NERESİYDİ?