YORUM | DENİZ AYHAN
19-20 Ekim tarihlerinde Avrupa Birliği üye ülkelerinin devlet/hükümet başkanları Brüksel’de toplanacak. On günden az bir zamanın kaldığı AB devlet başkanları zirvesinin resmi ajandasına baktığımızda gündemde yasadışı göç ile mücadele için ek tedbirlerin tartışılması, Avrupa ortak iltica sisteminin reformu, Avrupa Birliği ‘daimi savunma yapısı’ ile alakalı başlatılan tartışmanın devam ettirilmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılma (Brexit) kararı sonrası başlatılan müzakere aşamalarının konuşulması var. Resmi ajandada olmasa da son bir aydır başta İspanya olmak üzere Avrupa Birliği’nin gündeminden düşmeyen Katalunya’nın bağımsızlık referandumu da kuvvetle muhtemel konuşulacak meseleler arasında.
TÜRKİYE İÇİN EN ÖNEMLİ AVRUPA LİDERLER ZİRVESİ
Bununla birlikte, resmi ajandada özellikle dış ilişkiler başlığı altında yerini alan ve tartışılacak en önemli meseleler arasında şüphesi Türkiye var. Aslında, 19-20 Ekim tarihlerinde yapılacak bu liderler zirvesi Türkiye için geçtiğimiz iki yılda yapılan hemen hemen tüm diğer zirvelerden dört önemli sebebe istinaden farklı olacak.
İlk olarak, bugüne kadar Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri, demokrasinin ağır darbeler alması ve bağlantılı olarak Avrupa değerlerinden uzaklaşılması özellikle Almanya gibi AB’nin dinamosu sayılan ülkeler tarafından hafif tonlu eleştiriler ile idare edilmişti. Bu düşük profilli siyasetin Almanya özelinde en önemli sebebine baktığımızda, Almanya Şansölyesi Merkel’in seçimlere giderken Erdoğan ile Almanya’daki Türk diasporası üzerinden bir takım sıkıntılar yaşamak istemediği düşünülüyordu. Fakat, seçimleri geride bırakan Almanya’nın özellikle Erdoğan yönetimine karşı daha sert bir tutum aldığını görmenin yanı sıra gün geçtikçe bu tavrın devam ettiğini de izlemekteyiz. Bununla birlikte, Merkel’in Alman Yeşiller Partisi ile olası bir koalisyon kurması durumunda dışişleri bakanı koltuğuna Erdoğan ile yıldızı hiç barışmayan Cem Özdemir’in gelecek olması, Brüksel’de yapılacak bu AB liderler zirvesinin Türkiye için son derece farklı bir hal alabileceğine işaret etmekte.
MÜLTECİ KRİZİNE ERDOĞAN’SIZ ÇÖZÜM
İkinci bir faktör, ‘Erdoğan ile ilişkilerimiz problemsiz devam etmeli çünkü mülteci krizini Erdoğan’sız çözemeyiz’ diyenlerin sayısının özellikle son dönemde AB’nin mülteci dosyası ile ilintili aldığı ek tedbirler neticesinde ciddi anlamda azalması. Son altı aylık süreçte yüzbinlerce mültecinin Suriye krizi patlak verdiğinden bu yana Batı Avrupa’ya gelebilmek için kullandıkları Balkan Yolu’nun (Balkan Route) kapatılması, Yunanistan ve İtalya gibi kıyı şeridinden mültecilerin Avrupa’ya girdikleri ülkelere NATO ile bağlantılı olarak donanma sevkiyatı yapılması ve Frontex (Avrupa Sınır Koruma Kurumu) marifetiyle AB’nin çevre sınırlarının daha da güvenli hale getirilmesi mülteci meselesinde Erdoğan’a duyulan ihtiyacın doğal olarak azalmasına sebep olmuşa benziyor. Dolayısıyla, bu faktörün AB liderlerinin Erdoğan’a karşı elini güçlendireceğini şimdiden ifade edebiliriz.
FONLARIN İDARESİ TÜRKİYE’DEN ALINABİLİR
Üçüncü olarak ise, bu liderler zirvesinde Avrupa Birliği Konseyi’nin ilk kez üyelik sürecinde bulunan bir ülkeye tahsis ettiği katılım öncesi fonları (IPA Fund) o ülkenin hükümetinin kontrolünden çıkararak tekrar Brüksel’deki kendi kurumlarının yetkisi altına alması bekleniyor. Bilindiği üzere, başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere birçok AB kurumu bugüne değin Türkiye’ye verilen fonların yalnızca hükümete yakın vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşlarına tahsis edildiğini fakat hükümetin çizgisine muhalif olan hemen hemen hiçbir sivil toplum örgütünün bu fonlara ulaşamadığını Türk tarafına defaatle iletmişti. Bu hususa dair Türkiye’nin hiçbir müspet adım atmaması, AB’nin bu fonların yönetimini Türk hükümetinden alıp Brüksel’deki kendi kurumlarına devri ile neticelenecek kararı 19-20 Ekim tarihlerinde yapılacak zirvede büyük ihtimalle onaylayacak. Böylece, AB’nin Türk sivil toplum örgütlerine sunduğu bu fonların Brüksel tarafından daha hakkaniyetli bir biçimde dağıtılması hedeflenmekte.
ÜYELİK SÜRECİNİN SONLANMASI BEKLENMİYOR
Son olarak, özellikle 2017 yaz aylarında Erdoğan’ın açıktan Hollanda, Avusturya ve Almanya devlet ve hükümet başkanlarını ırkçılık ve benzeri ithamlarla suçlaması, bu ve bu ülkelere müttefik olan bir takım AB üyesi ülkelerin 19 Ekim’deki zirvede Türkiye’nin üyelik sürecini askıya alma teklifi yapacaklarına dair söylentileri tetiklemiş durumda. Fakat bu söylentilere rağmen, bahsi geçen ülkelerin zirve öncesi yaptıkları muhtelif açıklamalara ve beyanatlara baktığımızda Türkiye’nin üyelik sürecinin askıya alınması ya da sonlandırılması neticesi doğuracak bir kararın çıkmasının son derece düşük olduğunu görmekteyiz. Ancak, fiili olarak donmuş olan ilişkilerin daha da kötüye gitmesi durumunda AB’nin sırasıyla iyi, kötü ve çok kötü senaryolar için elinde hangi araçların olduğu, bu araçların hangi zamanlarda ve hangi şartlarda kullanılacağına dair bir tartışmanın olabileceği AB’ye yakın olan birçok kaynağın ifade ettikleri hususlar arasında.
(TR724)