Romanya Haber

Rıza Sarraf’ın Gerçek Patronu Bağırıyor, Ama Kurtulma Şansı Yok…

FARUK MERCAN

Tam bir yıl önceydi. Saraydaki şahıs Amerika’daydı ve şöyle diyordu: “Reza Zarrab vatandaşımız, suçsuz ama 6 aydır ABD’de tutuklu… Zarrab’ı Cemaat’in yedirip içirdiği isimlere teslim ediyorlar…” (25 eylül 2016).
Saraydaki şahsın Amerika seyahatlerinin çoğunda Rıza Sarraf bir numaralı gündem maddesiydi. Onu kurtarmak için herşeyi yaptı. New York eski Belediye Başkanı Rudy Giuliani ile anlaştı. Giuliani’yi Türkiye’ye davet etti, sarayında görüştü.
Çünkü Rıza Sarraf, Türkiye’deki hapishaneden çıkmak için onu tehdit edince Rıza’yı kurtarmaya mecbur kalmıştı. Şimdi New York hapishanesindeki Rıza’nın itirafçı olması halinde, neler anlatacağını çok iyi biliyor.
Rıza’yı tutuklatan Savcı Preet Bharara için neler söylemedi ki Saraydaki şahıs… Bharara görevden ayrılınca çok umutlandı. Ama onun bıraktığı dosyalara bakan savcılar Rıza davasını daha da genişlettiler.

Su testisi su yolunda kırılır. Bu kirli saray iktidarını bizzat kendi suçları yıkacak. Rıza davası, bu suçlardan sadece biri… Suriye’deki illegal faaliyetleri, Türkiye’yi IŞİD için güvenli bir liman haline getirmeleri, Flynn dosyası, Washington’daki korumalar olayı, Almanya’daki casusluk faaliyetleri gibi daha nice suçları var. İçeride ve dışarıda, illegalite ile özdeş hale geldi bu yolsuz ve dengesiz Saray iktidarı.. Sonu çok uzak değil..

New York mahkemesindeki Rıza Sarraf davasını yakından izleyen gazetecilere göre, Rıza davasında halen üç dosya üzerinde gizlilik kararı var. Türkiye’den çok üst düzey hükümet yetkilileri Rıza ve Dubai’deki babasının yönettiği bu kara para şebekesini bizzat yönetmekle suçlanıyorlar.
Elbette, bu çok üst düzey hükümet yetkilisi Zafer Çağlayan değil… Zafer Çağlayan, sadece bir ara eleman… Tıpkı, “Rıza, senin önüne yatarım” diyen Muammer Güler gibi…
Rıza’nın istisnai bir Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılması bizzat Saraydaki şahsın kararıydı. Küçük tetikçinin dediği gibi, Rıza başından itibaren Saraydaki şahsın bir projesiydi.
New York Times gazetesinde 6 Eylül 2017 günü Benjamin Weiser imzasıyla yayınlanan habere göre, İran’a yapılan milyar dolarlık para transferlerinde paravan şirketler ve sahte dökümanlar kullanıldı, başta ABD olmak üzere, uluslararası finans sistemi aldatıldı.
Zafer Çağlayan ile ilgili 53 sayfalık iddianamede çok açık ve net bilgiler var. Rıza şebekesinin faaliyetlerini uluslararası finans sistemi ve Amerika’dan gizlemek için herşey yapılmış. ABD’nin 2012 yılı şubat ayında yaptığı uyarıya rağmen… ABD Hazine Bakanlığı’nın Türkiye’yi uyardığı tarih 12 Şubat 2013…  Yani 17-25 aralık operasyonundan tam 10 ay önce…
Olayın çok ilginç bir hikayesi var. 2013 yılı ocak ayında, Gana’dan İstanbul’a gelen bir uçakta 1,5 tondan fazla altın olduğu halde, uçağın malzemesi gümrüğe değersiz mineral numunesi olarak beyan ediliyor. Bu sahtecilik ortaya çıkınca Rıza’nın uçağı sadece 114 lira para cezası ile Dubai’yi gönderiliyor. Uçaktaki 292 kilo altın da gizlenerek…
“Türkiye’nin cari açığının yüzde 20’sini ben kapattım” diyordu Rıza… Bunu Zafer Çağlayan da söylüyordu. 17-25 aralık’tan önce Rıza ile ilgili çıkacak bir haberi engellemek için görüştüğü medya patronuna, “Cari açığı nasıl kapattığımızı sanıyorsunuz?” diyordu Çağlayan…
Havuzcular hala, ABD’deki Rıza dosyasını Cemaate bağlasınlar. Oysa, FBI, 17-25 Aralık’tan çok önce Rıza’yı takibe almış. Türkiye’deki hapishaneden çıkınca da, onu bir “aldatma operasyonu” ile Miami’ye çekip tutukladılar.  FBI, yüz binlerce bilgi ve belgeyi dosyaya eklemiş durumda…
Halk Bankası’nın bütün yöneticileri ile birlikte dönemin ekonomi bakanı hakkında tutuklama kararı alınan bir dosyada, Saraydaki şahsın kurtulma şansı yok. Üstelik Rıza’nın eşine ve oğluna verdiği paralar, rakamları ile birlikte dosyada… Kim bilir, üzerinde gizlilik olan üç dosyada daha ne bilgiler var…
Zafer Çağlayan’ın aldığı 100 milyon euro, Muammer Güler’in 10 milyon doları çerez parası… Saraydaki şahıs, 17 Aralık’tan hemen sonra gittiği Pakistan’da, “Rıza bir hayırsever” diyordu. Rıza’nın bütün hayır işleri işte bunlar…
Rıza olayının çok ilginç bir boyutu daha var: Bu dönemde İran’da Ahmedinejad iktidarda…  Olayın İran tarafında enteresan gelişmeler yaşandı. Yeni Cumhurbaşkanı Ruhani, Ahmedinejad dönemindeki bu yapıyı tasfiye etti. Rıza’nın ortağı Babek Zencani tutuklandı ve idama mahkum edildi. Zencani, Türkiye’de milyarlarca dolar rüşvet dağıttıklarını itiraf etti.
Rıza aynı zamanda İran vatandaşı… Ama nedense hergün Rıza için hoplayan ve bağıran Saraydaki şahıs… Çünkü Rıza’nın Türkiye’deki gerçek patronu o… İran’la iş yapan başka bir işadamının verdiği rüşveti az bulunca, sıfırlama tapelerinde oğluna, “Nasıl olsa kucağımıza düşecek” diyordu Saraydaki şahıs… Bu işadamından aldıkları paralar Malta dosyalarında çıktı.
Türkiye’yi bu vahim sürece getiren olaylar serisi biraz da 2013 yılı aralık ayında Rıza davası ile başladı. Öyle görünüyor ki, kirli Saray iktidarını çökertecek olaylar serisinin başlangıcı New York’taki Rıza dosyaları olacak…
Havuzcuların 17 aralık manşetlerini hatırlayın. “Dış güçler, milli bir banka olan Halk Bankası’nı çökertmek istiyor. Ayakkabı kutusundaki paralarla imam hatip yapılacaktı” diyorlardı.
Hırsızlıklarına, pisliklerine buldukları kılıf buydu. Şimdi Saraydaki şahıs, çanların kendisi için çaldığını bildiği için, Çağlayan’ın tutuklanması kararını hemen devlet meselesi yaptı. Tetikçileri, “ABD ile savaştayız” diye bağırıyor. Kefen edebiyatı gibi, bunların hepsi arkasına aldığı kitleleri tutma gayreti…
Ama ne sınır tanımayan 15 temmuz istismarcılığı, ne gündemi değiştirmek için Cemaate yaptığı saldırılar ne de Rıza’yı kurtarma teşebbüsleri mukkader sona engel olabilecek…
Su testisi su yolunda kırılır. Bu kirli saray iktidarını bizzat kendi suçları yıkacak. Rıza davası, bu suçlardan sadece biri… Suriye’deki illegal faaliyetleri, Türkiye’yi IŞİD için güvenli bir liman haline getirmeleri, Flynn dosyası, Washington’daki korumalar olayı, Almanya’daki casusluk faaliyetleri gibi daha nice suçları var.
İçeride ve dışarıda, illegalite ile özdeş hale geldi bu yolsuz ve dengesiz Saray iktidarı…
Sonu çok uzak değil.
(Kaynak: Samanyoluhaber)