Romanya Haber

Bayram Gelmiş Neyime Yazı Denemesi- Barbaros Kartal

Safım ya, illa tutturdular bayram gazetesi yapıyoruz sen bayram yazısı yaz diye. Şöyle kalemin kuvvetli, böyle içten yazarsın falan filan. Bir sürü ihtiyar varken bana mı düşer demeden ihale bana kaldı? “Hepiniz ülkeyi, dünyayı, hizmeti kurtarırken bana bu iş öyle mi?” diyemedim. Malum TR724’te yazılar ‘yazdırılıyor’. Öyle kimse kafasına göre takılamıyor. Müstear da bol, atış serbest.
Eski zamanlarda bayram günlerinin en tilt olduğum şeyiydi ağdalı bayram yazıları, Süleymaniye’de bayram sabahı öykünmeleri, uzun uzun sms’ler. Yazılmış olmak için yazılan, yazanın bile tamamını okuduğundan şüphelendiğim duyar kasan mesaj yüklü notlar. Bayram bu işte illa düğüne konuşmaya gelmiş abi gibi düğün yerini cenaze evine çevirmeye ne gerek var? Yahu ara 30 saniye konuşalım, daha samimi olacak. Yok, illa yazacak arkadaş. Seni hatırladım işte. Benden çıktı, top sende. Şimdi iyi gün dostları gidince birer birer, kalanlara atın ya ne varsa yollayın diyor insan :).
O mesajlar içerisinde bir tanesi var ki hiç değerini bilememişiz, hiç anlayamamışız esrarını. Alvarlı Efe’nin enfes ifadesiyle:
Can bula cânânını
Bayram o bayram ola
Kul bula Sultanı’nı
Bayram o bayram ola.
 
Hüzn-ü keder def ola
Dilde hicap ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola.

Bayramların aslında dini birer gün ve çok özel zaman dilimleri olduğunu unutalı çok olmuş. Her şeyin araç, amacın sadece Allah’ın rızasını kazanmak ve mağfirete mazhar olmak olduğunu da.
“Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok” deyip geçebilecek, kimseye takılmadan ayakta dimdik duracak kuvvette olmalıymışız.
Ama hayat hatırlatıyor insana.
Samimiyetle mesleği rıza-ı ilahi olduğunu söyleyip O’nu unutanlara Allah ilahi bir lütuf misali, “Allah, Allah” diye kıvrandırıyor sonunda.
Yine bir bayram günü…
En hüzünlü bayramlarımızı idrak ediyoruz bir süredir. Her gün bir diğerinden karanlık. Sadece takvimde gelen günün adı bayram.
Bayramdan birkaç gün önce annesi ya da babasını kaybeden ailelerin bütün herkesin bayram sevinci yaşadığı anlarda hissettiklerini bu sefer bütün bir camia ve biraz vicdanı kalmış insanlarla yaşıyoruz.
‘Ateş düştüğü yeri yakar’ misali değil bu sefer, herkesin içinde bir burukluk, kalbinde bir yumru dokunsan ağlayacak ama bayram diye yine de tebessüm etmeye çalışan yüzler.
Kiminin yakını içeride, kimi anasından, babasından, eşinden çocuklarından uzak, kimi gurbet ellerde mahsun, kimi işsiz hayata tutunmaya çalışıyor, kimi bir evin içerisinde mahpus.
Cenazesi olan komşuya ayıp olmasın diye televizyonu açmayan, çocukları susturan o eski komşular da yok etrafta. Onlar bu halinizden son derece keyifli.
Her şey düzelse kaç yazar, bütün dünyada insanların yaşadıklarını hele hele Müslümanların yaşadığı zulümleri görünce epey gamsız dolaşmışız. Ülkede din adına bir şey bırakmamaya yeminliler.
“Allah var, gam yok!” diyenlerin imtihanı bu. Bakalım bu söz heyecanla atılmış bir slogan mıymış yoksa kalpten gelen bir hissiyat mıymış? Testi çok ağırmış. Yaşamadan bilinmiyormuş.  “O gün bana mı güvenmiştiniz böyle dik dururken yoksa kurumlarınıza mı?”. Bak aldım işte hepsini.
Bu dünyanın, bu halkanın böyle bir yer olduğunu söylüyorlardı halbuki. Unutmuşuz.
Bu yol uzaktır menzili çoktur,
Geçidi yoktur derin sular var.
Gözyaşına, acıya, dertlenmeye talip insanlar aranmamış gibi geçmiş. Sanki sadece bunlar vaat edilmemiş gibi. Bu dünyada her şeyin her zaman yolunda gideceğine iman etmiş gibi. “Sizden öncekilerin yaşadıklarını yaşamadan…” ilahi ikazını hiç duymamış gibi. “Bir yanlış olmasın, bize böyle anlatılmadı” der gibi.
15 Temmuz’dan önce hepimizi bir salona toplasalar ve deseler ki:
Burs verdiğiniz için sizi hapse atacaklar, işkenceler yapacaklar. Şimdi çıkıp giden kurtarsın kendini…
Ben bir kişinin bile salonu terk edeceğini sanmıyorum.
Deseler ki Zaman Gazetesi abonesi olduğunuz için sizi hapse atacaklar, oradakilerin bir abone daha olacaklarına şüphem yok.
Yurt yaptırdığınız, okul yaptırdığınız için başınıza çok kötü şeyler gelecek. Ben bir kişinin milim kımıldayacağını sanmıyorum.
Hocaefendi’yi sevdiğiniz için size zulüm edecekler dense bütün herkesin içinden ne dualar okuyacağını tahmin ederim.
Evler açtığınız, fakir gençlere sahip çıktığınız için sizi ters kelepçe ile ekranlarda teşhir edecekler deseler, “gururla” derdi insanlar.
Himmet verdiğiniz için malınıza mülkünüze el koyacaklar, beş parasız kalacaksınız deseler “malım mülküm bu uğurda feda olsun” demeyecek esnaf tanımıyorum.
Sizi işlerinizden atacaklar, pazarda sebze satacaksınız, ayakkabı boyayacaksınız dense ki dendi kimsenin umurunda olacağını da sanmam.
Ama yaşamak başkaymış… Yaşamadan da bilmek yokmuş.
Çağrı filminde sırtına koca kaya parçasını koydukları sahabiye ağlamak gibi değilmiş yaşamak. Üstad ile hapis yatan abiyi görüp ne talihli demek gibi de değilmiş. “Bütün malım bu ya Resulullah” deyip evde hiçbir şey bırakmayan Ebu Bekir’i dinleyip hislenmek gibi de değilmiş.
Hala başımıza gelenlerin “gazete bunu yazdı”, “televizyon şunu dedi”, “o mahrem hizmetteki bunu yaptı”, “Adil Öksüz”, “Kamuya girmeye ne gerek vardı”, “Zamanında AKP’yi çok destekledik”, “Zamanında cemaat…” gibi sebepler yüzünden geldiğini düşünenlere çok içerliyorum. Arkadaş sen o zaman hiç anlamamışsın meseleyi. Elbette zahir de bir sebebi olacak masal dünyasında değiliz ama gerçekten hala bunlar yüzünden mi başımıza geldiğini sanıyorsun? Çok yazık.
Metafizikle açıklama her şeyi, artık tatmin etmiyor, daha da tepki topluyor.
Yahu senin varoluş sebebin metafizik. Başına dertler gelince mi tatmin etmez oldu. Kaldı ki 15 Temmuz denen kabusla ilgili yüzlerce gerçek ortaya çıktı bir tanesine bile denk gelmedin mi? O zaman Ahmet Altan neden içerde? O zaman Demirtaş neden hapiste? Neden onlarca yer yıkıldı, yakıldı. Cumhuriyetçiler neden hapiste? Enis Berberoğlu’nun suçu ne? Cemaatle ilgisi olmayan insanlar neden atıldı? Bir tek biz miyiz zulüm gören?
 
“AKP’yi ülkenin başına biz bela ettik”
Bu yalanı vura vura soktular kafalara. Cemaatin AKP’yi desteklediği zamanda kim desteklemedi ki? AB diyen, reformlar-özgürlük diyen, özgürlükçü anayasa diyen, Kürt açılımı, Alevi açılımı yapan kimdi? Kim değişti? O zaman destek verip şimdi muhalif olanlar aydın da bir tek sen misin karanlık? Bu kadar eziklik çok fazla, yapma bunu kendine.
 
“Aleyhlerine hiç yazmadık.”
Onun için gelir gelmez arşivleri yaktılar değil mi? Aman suçumuz bir bu olsun. Bir de onlara sor bakalım bunu? Gazetecilik, televizyonculuk dersi verenlerin o zaman ve bu zaman nasıl yayın yaptığı görünce. Neyse. Bugün hiç bir kanala çıkamayanlar cemaatin AKP’ye en çok destek verdiği zaman ve sonrası bir tek nereye çıkabiliyormuş, nereye konuşabiliyormuş bir sor istersen.
 
“Devletle savaşılmaz kaybedileceği belliydi”.
O zaman Nuriye-Semih güzellemeleri neden yapıyorsun twitter’ında. Demirtaş’a özgürlük falan. Zalim devlete boyun mu eğseydi Cemaat. Eğmedi bedeli neyse ödüyor.
 
“Senin tuzun kuru”
Bunu diyenin kafasına bir şişe tuz ruhunu boşaltıp şişeyi de… Kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez. Boşuna girme günaha güzel kardeşim.
 
“Mazlumlar hapiste ağa babaları kaçtı”
Yok öyle bir şey güzel kardeşim inanma her denene. Bak benim geldiğim yerde olanları sana sayayım. Ekseriyetle Hizmet’in en fedakar tabakası öğretmenler, öğrenciler, memurlar, çalışanlar, esnaflar var. Gidilen birçok ülkede durum aynı. Çıkabilen çıkabildi, keşke herkes çıkabilse.
 
“Büyük abiler dışarıda”
Evet dışarıdalar. Çünkü 15 Temmuz’dan çok çok önce onlar için başlayan cadı avından dolayı yurt dışına zaten çıkmışlardı. O zaman ne böyle toplu tutuklamalar ne de zulüm vardı. Onlar dönünce kimseyi serbest bırakmayacaklar. Onlar dışarıda diye de kimse tutuklu değil.
 
“Parası olan kurtuldu, olan fakirlere oluyor”
Bu da yanlış. Hapisteki esnaf ve iş adamlarının sayısı dediğinin yanlış olduğunu gösteriyor. Kaldı ki binlerce iş adamının bütün mallarına çöktüler, aile üyelerini hapse attılar. Bir ömür birikimleri bir gecede gasp edildi. Medyada duyduğun haberlerde adı geçenler AKP’liler ve onların yakınları.
 
“Cemaatin hiç mi hatası yok hala kuyruk havada”
Olmaz olur mu. Tonlarca. İnsanlardan müteşekkil bir yapının içinde hatanın olmaması mümkün mü? Cemaatin hiçbir hatası bu zulmün karşılığı değildir. Bu zulme gerekçe gösterilemez. “Ama cemaat…” diye başlayanlara sıktın artık kes sesini de. Cemaate eskiden beri düşmanlık yapanların esasında neye düşman oldukları bellidir. Şimdinin psikolojik harbi ile ülkedeki bütün kötülükleri sana ihale edip ellerini yıkamak isteyenlerin kim olduğunu yakında herkes görecek. Hizmet daha çok insana ulaşılsın daha çok olsun diye manen binlerce bina yapmaya kalkmış. Bu binaların bazısında çimento, bazısında demir hiç olmamış. Her binayı da işin ehli yapmamış. İnsan faktörünü unutulmuş. Sayılardan ibaret kalmış her şey. Hataları görürsün bir daha aynı hatayı yapmazsın. Aynı hatayı yapacak insanlar eninde sonunda zaten bir seleksiyona uğrayacak için rahat olsun.
 
“Cemaat darbe yaptı, başaramayınca bedelini ödüyor.”
En çok için bu konuda rahat olsun arkadaşım. FETÖ diye 24 saat yayın yapılan yapı darbe yapmaya kalksaydı ne o sarayın bir tek tuğlası yerinde kalırdı ne de o gece sırıta sırıta gülücük saçanlar piyasada olurdu. Ne de IŞİD bozuntusu tipler kafa kesebilirdi. Belli ki uzun bir süredir planlanan, Cemaate sempatisi bilinen insanlar üzerinden bir senaryo planlanmış ve nasıl öldükleri ısrarla açıklanamayan sivillerin sayesinde amaçlarına ulaşmışlar. Bu kadar kendilerine güveniyorlarsa mahkemeleri canlı yayınlasınlar. Akar ve Fidan gidip bir ifade versin görelim bakalım kim neyi planlamış. Darbeyi hangi saatte öğrendiğini bile on kere farklı söyleyen zat hiç ifade verdi mi? Medeni bir ülkede ilk onu dinlerdi savcılar.
 
“Hizmette fitne çıktı. Herkes birbirini eleştiriyor”
Hizmet büyük bir deprem yaşadı. Doğal olarak bu iş neden başımıza geldi diye herkes kafa yoruyor. Kimisi birbirini suçluyor. Kimisi de bundan sonra aynı hataların yapılmaması için önerilerini söylüyor. Kimi çok sert, Hocaefendi’ye vefasızlık yapıldığı hissiyle duygusal davranıyor kimisi de kaderin bu işlerde hiç hissesi yokmuş gibi davranıyor. İfrat tefrit arasında düşünceler paylaşıla paylaşıla bir orta yol sıratı müstakim oluşacak. Umutsuzlanma. En haşin birbirini eleştirenler bile asgari müştereklerde hem fikir. Hizmetin mayası sağlamdır. Mayayı vurana güven.
Bayram yazısından nereye geldik. Böylece “sen bayram yazısı yaz” diyenlerin hem gönlü oldu hem de yine ülkeyi hizmeti kurtardık çok şükür.
Allah hepimize en hakiki bayramları yaşatacağı günlere kavuşmayı nasip etsin. İçerideki mazlumları tez zamanda özgürlüğüne kavuştursun inşallah. Ülkemizi bütün şer planlardan muhafaza etsin. Bütün milleti hakikatlere uyanmayı nasip etsin. Zalimleri kahretsin, perişan etsin.
Bütün zihni berrakların ve kafası karışıkların büyüklerinin ellerinden küçüklerinin gözlerinden öperim. Başta gıcık olduğumu söylediğim ama kıymetini şimdi bildiğim bayram mesajlarından biriyle bitirelim:
 
O’nu bulan neyi kaybeder
O’nu kaybeden neyi bulur
 
Hayırlı bayramlar.