YAZI DİZİSİ | VEYSEL AYHAN |
15 Temmuz akşamı katledilen çoğunluğu sivil 249 kişi hakkında detaylı herhangi bir rapor hazırlanmadı. MOBESE kameraları, kamu binalarındaki kameralar ve diğer görüntüler yayınlanmadı. Kurşunların hangi silahlardan çıktığı tam olarak tespit edilmedi.
O gece asker, sivil halka uyarı ateşi açtı. Yüz binlerce insan sokağa çıkmıştı. Asker halka öldürme amaçlı ateş açsaydı binlerce insan ölürdü. Mutlaka asker kurşunuyla şehit olanlar da vardır. Ama diğer sivillerin ne kadarı böyle bilmiyoruz.
Bilemiyoruz çünkü hiçbirine otopsi yapılmadı.
KİMSE NİYE SOKAKTA OLDUĞUNU BİLMİYOR
16 Temmuz 2016 sabahı Genelkurmay Başkanvekili olarak atanan Orgeneral Ümit Dündar resmi açıklamasında 104 ‘darbeci asker’in öldürüldüğünü açıklamıştı. Bu doğruysa o gece ölen insan sayısı 353 oluyor. Başbakan Binali Yıldırım ise bu rakamı 36 olarak duyurmuştu. Hangisi doğru o bile belli değil.
O gece Erdoğan ve Hulusi Akar’dan kaynaklanan tam bir belirsizlik hakimdi. Bir kısım asker “Biz gece eğitimindeyken, Genelkurmay Karargahı’na siviller saldırıyor, dediler ve bizi buraya helikopterlerle getirdiler” diyor. Bir kısmı, “Komutanımız Genelkurmay Karargahı’na bir IŞİD saldırısı olduğunu söyledi, onun için geldik” diyordu. Köprüye getirilen askerler ve harbiyeliler gece tatbikatına çıktıklarını sanıyordu. Bir kısmı da terör alarmı nedeniyle sokaktaydı. Büyük çoğunluğunun silahında şarjör bile yok.
Ve bu 104 askerin çoğu teslim olmasına rağmen katledildi. Halk teslim olan askere dokunmaz. O gece karanlık güçler sahadaydı. SADAT milisleri, ellerinde silahla koşuşturan karanlık gruplar hep o gece katliam peşindeydi.
Youtube’dan iki video:
https://www.youtube.com/watch?time_continue=43&v=2mWTpbzZVQM
GİZLİ BİR EL…
Meclis Darbe Girişimini Komisyonu üyesi CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu:
“15 Temmuz gecesi neler yaşandı, bir pazarlık oldu mu, darbe önceden biliniyor muydu? Bu yüzden ilk olarak MİT Müsteşarı, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının dinlenmesini istedik. İkinci olarak darbeci komutanların dinlenmesini istedik. Bunlardan alacağımız bilgilere göre darbe girişimi öncesi ve sonrasına doğru araştırılmanın genişletilmesini istedik. Bu kapsamda henüz sonuç alamadık. Sanki gizli bir el komisyonun çalışmasını engelliyor gibi hissediyorum.”
OLAYLARIN ÜSTÜ HIZLA ÖRTÜLDÜ
CİNAYETLER TAMAMEN ASKERLERE YIKILDI
249 şehidin yanında bir de sokağa sürülen ve teslim olan masum er ve harbiyeliler var. Linç edilen 104 masum askeri linç edenlerle ilgili işlem yapıldı mı? Hayır.
Ahmet Nesin’in aktardığına göre tutuklu bir üst düzey komutan mahkemede şu sözleri söylemişti: “Köprüde ya da başka yerlerde kullanılan mermilerin balistik incelemesi neden yapılmıyor. Bu mermilerin balistik incelemesi yapılsa, tutuklu bulunan askerlerin silahlarıyla örtüşmeyeceği görülecektir.”
O gece sabaha karşı Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığı’nda teslim olan askerlere, polis özel harekât tarafından öldürmek maksadıyla operasyon düzenlenmiş ve bu operasyonda darbeci olduğu iddia edilen ve teslim olmaya çalışan 18 subay öldürülmüştü.
Bu olaylar araştırılmadı, aksine üzerleri örtüldü.
CİNAYETLERİN MAKUL ŞÜPHELİLERİ:
ZİMMETSİZ DAĞITILAN MP-5 TİPİ SİLAHLAR
Valilik, 15 Temmuz gecesi darbe girişimine karşı koymak amacıyla silah dağıtıldığını doğruladı ama silahların yalnızca emniyet personeline verildiğini açıkladı. Fakat nasıl bir komiklikse son derece tehlikeli seri ateş edebilen otomatik bir silahı dağıtıyorsunuz ve zimmet kaydı tutmuyorsunuz. Ve bu silahlardan tekinin bile iade edilmediğini açıklıyorsunuz. Zimmet kaydı olmadığı için de rahatça “onlar polisti” diyebiliyorsunuz. Polislere dağıtıldıysa normal bir köylüde ne arıyor?
Ankara valiliğine sivillere silah dağıtma talimatını kim verdi? O gece zimmet kaydı tutulmaksızın dağıtılan MP-5 marka seri ateş yapabilen otomatik silahla kaç kişi katledildi?
NEVZAT TARHAN: 1000’İN ÜZERİNDE SUBAY-ASTSUBAY
SADAT’ın psikolojik harp sorumlusu Prof. Nevzat Tarhan, Habertürk’te 15 Temmuz’la alakalı neler demişti hatırlayalım:
“28 Şubat’ta YAŞ diye bir mekanizma vardı, yüzlerce, binlerce insanı tasfiye etti… Bu yaşanan süreçte -1000’in üzerinde subay astsubay- bu kişiler ne yaptılar? Bunlar tankın paletini takozlamayı biliyorlar. Bunlar periskopun üzerine çıkıp köreltmeyi biliyorlar. Bunlar tankın mazot hortumunu kesmeyi biliyorlar. Bunların hepsi o gece sahaya çıktı… Tankın üstüne çıktılar. Yaralananlar var aralarında.”
Tarhan’ın sözlerinin tercümesi şu: Silahlı bin kişi o gece sokaktaydı.
CİNAYETLERİN BİR BAŞKA ŞÜPHELİSİ: MİT
MİT’in anayasal görevi ne? İstihbarat toplamak. MİT, bunu dair tek bir şey yapmıyor. İstihbarat yapmayan MİT o gece muharip olarak sahaya çıkıyor.
MİT’in kendi raporuna göre teşkilat çalışanları o gece silahlı olarak sokakta.
15 Temmuz raporuna göre şu işleri yapıyorlar:
“Etkili silahlarla, caydırıcı atışlar yapılmış.”
“Teşkilat personeline ‘hava savunma unsuru içeren yeni silah kombinasyonu ile sahada bulunması/görev yapması’ talimatı verilmiş.”
“Anti-tank silahları ve uçaksavarlar ile birlikte 24 saat esasına göre tertibat alınmış.”
Raporda ana başlıklar bunlar ama bu silahlarla kimlere ateş edildi, kimler “etkisiz hale” getirildi bilmiyoruz.
Kritik soru şu: 249 insan 15 Temmuz’u destanlaştırmak için karanlık odaklara yem mi edildi?
Meclis Darbe Komisyonu’nun CHP’li üyesi Aytun Çıray, çok önemli bir teklif yapmıştı: “15 Temmuz gecesi Millî İstihbarat Örgütünün konuşlandığı yerdeki tüm kayıtları -makam dâhil- güvenlik kayıtlarını, Genelkurmay Başkanlığının bütün güvenlik kayıtlarını istememiz gerektiğini düşünüyorum, kamera kayıtlarını. Ve Genelkurmay Başkanlığındaki kayıtlarda özellikle 18.00-20.00 arası çok önemli.”
Tabii bu teklif komisyonun AKP’li üyelerince değerlendirilmedi. Komisyon, illüzyonun bozulmaması için elinden geleni yaptı.
SNİPER’LARIN GECESİ
Sniper ya da uzun namlulu, uzun mesafeli ateş yapan silahlar ile cinayet işlemek eskiden beri devlete yamanmış karanlık odakların adeti olmuştur. 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda kutlanan İşçi Bayramı’nda 34 kişi hayatını böyle kaybetmişti. O gün Intercontinental Oteli’nin (The Marmara) üst katlarından da ateş açılmış korkunç bir katliam yaşanmıştı.
Bu olay 12 Eylül 1980 darbesinin gelişini “olgunlaştıran” ilk önemli olaydı.
15 Temmuz akşamı ile ilgili pek çok sniper tanıklığı var.
O gece sosyal medyadan pek çok ‘sniper’ iddiası yer almıştı. Köprü trafiği içerisinde Periscope yayını yapan bir genç, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla vurulmuştu. AKP profili taşıyan Mansur Işık isimli şahıs, Twitter hesabından bu görüntüleri paylaşarak, “Sniper hain, elinde telefon olan bir sivili vuruyor! Türk askerinin üniformasını ele geçirmiş bir hain yapıyor bunu!” diye yazmıştı.
Bir başka görgü tanığı Hasan Mollaoğlu, gece saat 01.09’da “Harbiye Orduevi’nin çatısından 1 veya 2 sniper halka ateş açıyor. 2 kişinin vurulduğunu gördüm” diye yazdı.
Bir başka tanık şunu anlatıyor: 15 Temmuz günü Acıbadem Telekom’a bakan binalardan birinde bir daireye Özel Harekât polisleri geliyor. “Akşam burada bir operasyon olacak, daireyi boşaltın” diyerek ev ahalisini gönderiyor. O gece o bina önünde 6 kişi vurularak şehit ediliyor. Bu bilginin kaynağı, bizzat orada şehit olanlardan birinin yakını.
16 Temmuz saat 14.51’de gözünden vurulmuş bir vatandaşın fotoğrafını paylaşan ‘mctellioglu’ “Acıbadem’de gözünün üstünden sniper ile vurulan Emin Ekşioğlu” diye yazmıştı.
O gece hayatını kaybeden gençlerden Mahir Ayabak’ın annesi, Ülke TV mikrofonlarına şunları söylemişti:
“Hainler orada pusuda yatıyorlarmış. Siyah bir transit, keskin nişancılar varmış içinde. Halkın üzerine ateş açıyorlar ve maalesef sırtından girip oğlumun kalbini parçalayarak… Oğlum orda şahadet şerbetini içiyor.”
Köprüden bir başka görgü şahidi 15 Temmuz sonrası canlı yayında heyecanlı bir şekilde şunları anlatıyordu:
“Köprüde askerlerin olduğu taraf değil de diğer taraftan, yani köprüden Anadolu yakasına geçiş tarafından, polis insanların üzerine ateş açtı. Bak, polis insanlara ateş etmediyse şerefsizim. Açsınlar, kameralara baksınlar ya! Mini Cooper’lı iki tane şerefsiz, baktı böyle, ateş etti takır takır!”
EROL OLÇOK CİNAYETİ
15 Temmuz akşamı köprüde oğluyla birlikte şehit edilen Erol Olçok’un eşi Nihal Olçok, 11 Temmuz 2017’de Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın sorularını cevaplarken şunları diyor:
“Eşimi ve oğlumu sniper vurdu, O kurşun öyle kurşun değildi biliyorsunuz. Deldi geçti, değil, yardı geçti. Erol Bey vuruluyor, Abdullah o gece sussa, ‘Baba’ diye bağırmasa vurulmayacak”
Daha ilginç bir şey daha diyor:
“Biliyor musunuz ben Emir ve Şamil’e (diğer oğulları), ‘Babanızı ve abinizi vuran kişiler vuruldu’ dedim. Tek nedeni vardı. İntikam hisleri olmasın diye… Ama sabah 06.30-07.00 gibi haber geldi ki gerçekten vurulmuşlar.”
Sniper’lara ait şüpheleri artıran bir başka argüman her ikisinin de sırtından vurulmasıydı. Erol Olçok, askerleri iknaya doğru ilerlerken, askerler tarafından arkadan vurulması imkansızdı.
Karar gazetesi bu cinayetlerle ilgili daha sonra sitesinden kaldırdığı şu haberi yayınladı:
Haber, resmi tezi yalanlıyordu. 6 Ağustos’ta yayınlanan bu haber derhal siteden kaldırıldı ve 7 Ağustos’ta Karar gazetesi kendini kurtarmak için “sırtından vurmayı”ı gizleyerek manşet yaptı.
Olçok’ların katillerinin infaz edildiğini kim söyledi?
Katiller nasıl ve neye göre tespit edildi? İsimleri ne? Ve bu infaz nasıl yapıldı?
Peki o gece köprüde yaşananların aydınlanması için tüm mobese kameraları incelendi mi? Metrobüslerin arıza, kaza gibi durumlar ve duraklardaki yığılmalar “Metrobüs Komuta Merkezi”nden takip edilip anında müdahale ediliyor. Peki 15 Temmuz ile ilgili Metrobüs İzleme Merkezi’ndeki kayıtlar incelendi mi? Tabi ki hayır.
BİR BAŞKA İTİRAF SARAY TROLÜNDEN
AKP’nin “kanaat önderi” isimlerden Fatih Tezcan geçenlerde önemli bir şey söyledi: “… Beri taraftan da silahlı bir şekilde… ağzımla söylüyorum. 15 Temmuz’da Emniyet’e gelip kurtaran İHH’nın bazı isimleri idi. İlk inenler Bülent Yıldırım ve yanındakilerdi.”
Bu sözlerin tercümesi şu: Silahlı başka gruplar da vardı.
O gecenin görüntülerinde yer alan silahlı karanlık şahıslar kimdi ve nereden organize edildiler?
KALABALIĞI PROVOKE EDENLER…
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz “Vesayet Savaşları” adlı yeni çıkan kitabında yaşadığı kritik bir olayı anlatıyor:
“Sokağın köşesindeki meydanda yoğun bir kalabalık ve askerler gördüm. ‘Eyvah’ dedim içimden. Çatışmayı önlemem ve askeri kışlaya geri göndermem gerektiği hissiyle kendimi sokağa bıraktım. Meydandaki kalabalık 300-400 kişi, dar sokaktaki askerler 40 kadardı. Sivil ve asker karşı karşıyaydı. Kendimi emekli general olarak tanıttım. Darbeye karşı bir kişilik olduğumu vurguladım. Askerlere döndüm. Komutanlarını sordum. Arkadaydı. Geldi. Yasadışı bir iş yaptıklarını, derhal kışlalarına dönmeleri gerektiğini söyledim. Bir yandan sivillerle, diğer yandan binbaşıyla konuşuyordum. Kalabalık içinden iki kişiyi zapt etmek sorunu yaşadık. Sonradan, bunlardan birinin sivillere ‘Asker ateş açacak!’, askere yaklaşıp ‘Ateş açın!’ dediğini öğrendim.”
‘SİVİLLERİ SARAY’A BAĞLI SADAT MİLİSLERİ VURDU’
Pentagon’da Türkiye, İran ve Irak konularında danışmanlık yapmış olan ve Middle East Quarterly (Ortadoğu Bülteni) dergisinin editörlüğünü yapan ABD’li Michael Rubin “Türk Ordusunu Kontrol Etmenin Hesaplaşması” başlıklı yazısında önemli şeyler diyor:
“SADAT’ın başındaki ve Erdoğan’ın ordu danışmanı olarak atadığı Adnan Tanrıverdi 1997 darbesinin ardından İslamcı bağları nedeniyle ordudan tasfiye edildi ve görünen o ki son 20 yıldır bunun intikamı üzerine yoğunlaşmış. SADAT’ın binlerce emekli ordu mensubu ve İslamcı personeli bulunmakta. Yakında kendilerini resmi olarak NATO’nun en güçlü ikinci ordusunun içinde bulabilirler.
Tanıklıklara göre SADAT, başarısız 15 Temmuz darbe girişimi akşamında, birçok insanın ölümünün de arkasında.”
Bu videodaki kişi kim, tabi ki savcılık araştırmadı!
https://www.youtube.com/watch?v=Fhw2sX-nXcI
‘POLİSİ ÖLDÜREN MERMİ BİZİM SİLAHIMIZDAN DEĞİL!’
Erdoğan’a suikast davası sanıklarından Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yapan Üsteğmen Mehmet Demir’in mahkemede söyledikleri de aynı odakları işaret ediyor: “Bizden önce bir grup Marmaris’e gelmiş ve ölümler onların girdiği çatışmada olmuşt
Yarın: 8.Bölüm, DARBEYİ HALK MI ENGELLEDİ?
(TR724)