Türkiye’de cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele her geçen gün artıyor. OHAL dönemindeki hukuksuzluklar ise cezaevlerinde kendini daha çok hissetiriyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana ve Mersin şubelerinin yeni açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporda tutuklulara, asker ve gardiyanlar tarafından “Sizi burada öldürsek kimsenin ruhu bile duymaz” denildiği kaydedildi. Raporda cezaevindeki kadınların darp edildiği belirtildi.
Raporda, Tarsus C Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan yaklaşık 80 tutuklu kadının 21 Haziran günü Tarsus ilçesine bağlı Alifakılı köyü mevkiinde yapılan ve kampüs diye tabir edilen Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiği belirtildi. Sevk işlemleri sırasında bir kısım tutukluların gerek jandarma gerekse de gardiyanların hakaret, tehdit ve fiziksel şiddetine maruz kaldıkları, sosyal ve fiziksel ihtiyaçların karşılanmadığı konusunda İHD Adana Şubesi’ne yapılan başvuru üzerine 29 Haziran’da cezaevine gidilerek tutuklular ile görüşüldüğünün aktarıldığı raporda, görüşmenin birebir yapıldığı ifade edildi.
‘Sizi burada öldürürsek kimsenin ruhu bile duymaz’
Dihaber’in yayınladığı rapora göre, tutuklu Evin Şahin ile yapılan görüşmede, Tarsus C Tipi Kapalı Cezaevi’nde sevk işlemleri sırasında Fadime Demir adlı tutuklunun elindeki saatin X-ray cihazından geçerken ses çıkardığı için jandarma tarafından alınarak, kendisine geri verilmediğini ve buna itiraz edince jandarmanın darbına maruz kaldığını belirttiği yer aldı.
Şahin’in devam eden ifadelerinde şunlar yer aldı: “İtiraz tartışmaya dönünce 5 asker Fatma Demir’i sürükleyerek ite kaka saçlarından tutup ring arabasına bindirmeye çalıştılar. Ring aracının içinde sürekli bize cinsiyetçi küfürler, hakaretler etmeye başladılar.
Askerler bize, ‘sizi burada öldürürsek kimsenin ruhu bile duymaz’ diye tehdit ettiler. Yeni kalacağımız T Tipi Cezaevine vardığımızda, askerler saçlarımızdan ve boynumuzdan tutarak ring arabasından çıkarıp aşağı attılar. Yere hepimiz yüzüstü ve sırt üstü düştük. Selvi Yılan isimli arkadaşımız sert bir şekilde yere çarpıp yaralandı.
Elleri kelepçeli olduğu için ters döndü ve kollarından kan gelmeye başladı. Sonra infaz koruma memurları iki kolumuza girerek, bizi alıp arama odasına götürdüler. O sırada askerler gelip kelepçemizi çıkardı ve infaz koruma memurları odada bizi dövmeye başladılar.
İnfaz koruma memuru Aslıhan, beni yere yatırıp 2 ayağı ile sırtıma çıkıp yerde iken vurmaya başladı. Zayıf yapılı ve böbrek hastası olduğum için yerden kalkamadım. Sonra erkek gardiyanlar boğazımızı sıkmaya başladılar. Bizi darp eden memurlar Aslıhan, Emine, Demet, Gülşen, Teslime ve Ayşe’dir. Soyadlarını bilmiyorum. Bizi dövme nedenleri arama yaparlarken ince arama yapmaları X-ray cihazından sorunsuz bir şekilde geçmemize rağmen çoraplarımıza kadar çıkarmamızı istemeleri ve bizim de buna itiraz etmemizden kaynaklanmaktadır.”
‘Su ve yemek yok’
Çenesinde ve vücudunun değişik yerlerinde yaralanmalar olduğunu ve revir için dilekçe yazmalarına rağmen doktora çıkarılmadığını söyleyen Şahin, yaralama nedeniyle koğuşta iki kez baygınlık geçirdiğini ve darp olayına ilişkin Cezaevleri Genel Müdürlüğü’ne dilekçe yazdığını belirtti. Şahin, “Cezaevi yeni yapıldığı için su yok. 2 gündür musluktan su gelmeye başladı; ancak su çamur şeklinde akıyor ve pis kokuyor.
Eski cezaevindeki tüm eşyalarımız alındı ve bize geri vereceklerini söylediler. Ancak şimdiye kadar vermediler. Koğuşta 15 kişi kalıyoruz. Ancak yemek çok az geliyor. Bu nedenle kimse doymuyor. Sürekli açlık çekiyoruz. Şu anda buzdolabı ve televizyonumuz yok. Tüm kitaplarımıza el konuldu, mektuplarımız alındı. Gazete alamıyoruz. Sabah akşam ayakta sayım yapılmaya zorlanıyoruz” diye aktardı.
‘Bunlar iyi günler’
Tutuklu Ayşe Bozkurt ise, 16 kişilik koğuşta 17 kişi kaldıklarını ve musluktan su içemediklerini belirterek, “Şu anda sıcak su yok. Yemekler çok az veriliyor. Her talebimize ‘yeni taşındık bu cezaevine idare edin’ denilmektedir. Diğer cezaevinde nakil sırasında saçlarımızdan tutup başımızı eğip, sürükleyerek koğuşa götürdüler. Özellikle ring aracında küfür, hakaret ve tehditlerde bulundular. Bize, ‘bunlar iyi günleriniz’ dediler. Yeni yerde kendilerince yeni düzen kurmayı tehdit ve baskı ile kurmaya çalışmaktadırlar” dedi.
‘Size bir damla su yok’
Wernicke Korsakoff hastası Yıldız Gemicioğlu da, kötü muameleye maruz kaldığını ve koğuşta su olmadığını, bunu gardiyanlara söylediklerinde ise kendilerine “Gökten yağmur yağsa size bir damla su vermeyeceğiz” denildiğini aktardı.
Tutuklu Helin Kaya ise; gardiyanların sürekli provoke edici şekilde arama yaptığını belirterek, “Cezaevi yeni yapıldığı için sadece taş bina var. Onun dışında hiçbir sosyal faaliyet yok. Sular kirli, sıcak su yok. Soğuk su ile duş almaya çalışıyoruz. Elbiselerimiz nakil sırasında alındığı için elbise sıkıntısı yaşıyoruz. Yemekler çok az veriliyor. Kendi aramızda yemekleri eşit bir şekilde paylaşmaya çalışıyoruz” diye belirtti.
Raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
“1. Tarsus’ta yeni açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı cezaevine mahpusların 20.06.2017 tarihinde jandarma tarafından ring aracıyla sevk edilmeleri sırasında, mahpuslara araç içinde hakaretler, sinkaflı sözler söylenildiği, cezaevine getirildiklerinde araçtan tek tek indirilerek cezaevi müdür ve jandarma komutanının huzurunda ‘teslim oldum’ demeleri yönünde tehdit edildikleri, ‘teslim oldum’ dememeleri üzerine askerler tarafından şiddet gördükleri, yerlere yatırılıp kafalarına postallar ile basıldığı ve saçlarından yerlerde sürüklendikleri beyan edilmiştir.
Bu darp ve işkencenin, soyadları bilinmeyen ancak cezaevi müdürleri olan Şeyma ve Mahmut huzurunda askerler tarafından yapıldığı, akabinde aynı muamelenin bu kez mahpuslar içeriye alındıktan sonra da gardiyanlar tarafından uygulandığı ifade edilmiştir.
2. Mahpuslar koğuşlara dağıtıldıktan sonra, darp sonrası doktora veya revire sevklerinin yasaklanmış olduğu ve rapor almalarının engellendiği ifade edilmiştir.
3. Mahpuslara kağıt ve kalem verilmeyerek, kendilerine yapılan muameleye ilişkin yapacakları başvurular için dilekçe yazmaları engellenmiştir.
4. Mahpuslara su verilmeyerek bu suretle kötü muamele devam ettirilmiştir.
5. Mahpusların sevk edilmeden önce kaldıkları Tarsus C Tipi cezaevinde kalan tüm eşyaları kendilerine 4 gün boyunca verilmemiş, temel ihtiyaçların bir çoğu, cezaevinin yeni olduğu bahanesiyle sürekli şekilde karşılanmamıştır.
6. Mahpuslar yeni yapılan cezaevine sevk edilmeden önce defalarca tehdit edildiklerini ve ‘yenisi böyle olmayacak, siz göreceksiniz gününüzü’ şeklinde sürekli söylemlerde bulunulduğunu, bu darp ve kötü muamelelerin de tehditlerin devamı niteliğinde olduğunu ifade etmişlerdir.”
Sincan 1 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi’nden Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen 15 kadının da darp edildiği ileri sürülmüştü. Şehriban Çoban isimli tutuklu kadın, ailesi ile gerçekleştirdiği görüşmede darp sırasında vücutlarında morluklar oluştuğunu belirtmişti.
Raporda, Tarsus C Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan yaklaşık 80 tutuklu kadının 21 Haziran günü Tarsus ilçesine bağlı Alifakılı köyü mevkiinde yapılan ve kampüs diye tabir edilen Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiği belirtildi. Sevk işlemleri sırasında bir kısım tutukluların gerek jandarma gerekse de gardiyanların hakaret, tehdit ve fiziksel şiddetine maruz kaldıkları, sosyal ve fiziksel ihtiyaçların karşılanmadığı konusunda İHD Adana Şubesi’ne yapılan başvuru üzerine 29 Haziran’da cezaevine gidilerek tutuklular ile görüşüldüğünün aktarıldığı raporda, görüşmenin birebir yapıldığı ifade edildi.
‘Sizi burada öldürürsek kimsenin ruhu bile duymaz’
Dihaber’in yayınladığı rapora göre, tutuklu Evin Şahin ile yapılan görüşmede, Tarsus C Tipi Kapalı Cezaevi’nde sevk işlemleri sırasında Fadime Demir adlı tutuklunun elindeki saatin X-ray cihazından geçerken ses çıkardığı için jandarma tarafından alınarak, kendisine geri verilmediğini ve buna itiraz edince jandarmanın darbına maruz kaldığını belirttiği yer aldı.
Şahin’in devam eden ifadelerinde şunlar yer aldı: “İtiraz tartışmaya dönünce 5 asker Fatma Demir’i sürükleyerek ite kaka saçlarından tutup ring arabasına bindirmeye çalıştılar. Ring aracının içinde sürekli bize cinsiyetçi küfürler, hakaretler etmeye başladılar.
Askerler bize, ‘sizi burada öldürürsek kimsenin ruhu bile duymaz’ diye tehdit ettiler. Yeni kalacağımız T Tipi Cezaevine vardığımızda, askerler saçlarımızdan ve boynumuzdan tutarak ring arabasından çıkarıp aşağı attılar. Yere hepimiz yüzüstü ve sırt üstü düştük. Selvi Yılan isimli arkadaşımız sert bir şekilde yere çarpıp yaralandı.
Elleri kelepçeli olduğu için ters döndü ve kollarından kan gelmeye başladı. Sonra infaz koruma memurları iki kolumuza girerek, bizi alıp arama odasına götürdüler. O sırada askerler gelip kelepçemizi çıkardı ve infaz koruma memurları odada bizi dövmeye başladılar.
İnfaz koruma memuru Aslıhan, beni yere yatırıp 2 ayağı ile sırtıma çıkıp yerde iken vurmaya başladı. Zayıf yapılı ve böbrek hastası olduğum için yerden kalkamadım. Sonra erkek gardiyanlar boğazımızı sıkmaya başladılar. Bizi darp eden memurlar Aslıhan, Emine, Demet, Gülşen, Teslime ve Ayşe’dir. Soyadlarını bilmiyorum. Bizi dövme nedenleri arama yaparlarken ince arama yapmaları X-ray cihazından sorunsuz bir şekilde geçmemize rağmen çoraplarımıza kadar çıkarmamızı istemeleri ve bizim de buna itiraz etmemizden kaynaklanmaktadır.”
‘Su ve yemek yok’
Çenesinde ve vücudunun değişik yerlerinde yaralanmalar olduğunu ve revir için dilekçe yazmalarına rağmen doktora çıkarılmadığını söyleyen Şahin, yaralama nedeniyle koğuşta iki kez baygınlık geçirdiğini ve darp olayına ilişkin Cezaevleri Genel Müdürlüğü’ne dilekçe yazdığını belirtti. Şahin, “Cezaevi yeni yapıldığı için su yok. 2 gündür musluktan su gelmeye başladı; ancak su çamur şeklinde akıyor ve pis kokuyor.
Eski cezaevindeki tüm eşyalarımız alındı ve bize geri vereceklerini söylediler. Ancak şimdiye kadar vermediler. Koğuşta 15 kişi kalıyoruz. Ancak yemek çok az geliyor. Bu nedenle kimse doymuyor. Sürekli açlık çekiyoruz. Şu anda buzdolabı ve televizyonumuz yok. Tüm kitaplarımıza el konuldu, mektuplarımız alındı. Gazete alamıyoruz. Sabah akşam ayakta sayım yapılmaya zorlanıyoruz” diye aktardı.
Tutuklu Ayşe Bozkurt ise, 16 kişilik koğuşta 17 kişi kaldıklarını ve musluktan su içemediklerini belirterek, “Şu anda sıcak su yok. Yemekler çok az veriliyor. Her talebimize ‘yeni taşındık bu cezaevine idare edin’ denilmektedir. Diğer cezaevinde nakil sırasında saçlarımızdan tutup başımızı eğip, sürükleyerek koğuşa götürdüler. Özellikle ring aracında küfür, hakaret ve tehditlerde bulundular. Bize, ‘bunlar iyi günleriniz’ dediler. Yeni yerde kendilerince yeni düzen kurmayı tehdit ve baskı ile kurmaya çalışmaktadırlar” dedi.
‘Size bir damla su yok’
Wernicke Korsakoff hastası Yıldız Gemicioğlu da, kötü muameleye maruz kaldığını ve koğuşta su olmadığını, bunu gardiyanlara söylediklerinde ise kendilerine “Gökten yağmur yağsa size bir damla su vermeyeceğiz” denildiğini aktardı.
Tutuklu Helin Kaya ise; gardiyanların sürekli provoke edici şekilde arama yaptığını belirterek, “Cezaevi yeni yapıldığı için sadece taş bina var. Onun dışında hiçbir sosyal faaliyet yok. Sular kirli, sıcak su yok. Soğuk su ile duş almaya çalışıyoruz. Elbiselerimiz nakil sırasında alındığı için elbise sıkıntısı yaşıyoruz. Yemekler çok az veriliyor. Kendi aramızda yemekleri eşit bir şekilde paylaşmaya çalışıyoruz” diye belirtti.
Raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
“1. Tarsus’ta yeni açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı cezaevine mahpusların 20.06.2017 tarihinde jandarma tarafından ring aracıyla sevk edilmeleri sırasında, mahpuslara araç içinde hakaretler, sinkaflı sözler söylenildiği, cezaevine getirildiklerinde araçtan tek tek indirilerek cezaevi müdür ve jandarma komutanının huzurunda ‘teslim oldum’ demeleri yönünde tehdit edildikleri, ‘teslim oldum’ dememeleri üzerine askerler tarafından şiddet gördükleri, yerlere yatırılıp kafalarına postallar ile basıldığı ve saçlarından yerlerde sürüklendikleri beyan edilmiştir.
Bu darp ve işkencenin, soyadları bilinmeyen ancak cezaevi müdürleri olan Şeyma ve Mahmut huzurunda askerler tarafından yapıldığı, akabinde aynı muamelenin bu kez mahpuslar içeriye alındıktan sonra da gardiyanlar tarafından uygulandığı ifade edilmiştir.
2. Mahpuslar koğuşlara dağıtıldıktan sonra, darp sonrası doktora veya revire sevklerinin yasaklanmış olduğu ve rapor almalarının engellendiği ifade edilmiştir.
3. Mahpuslara kağıt ve kalem verilmeyerek, kendilerine yapılan muameleye ilişkin yapacakları başvurular için dilekçe yazmaları engellenmiştir.
4. Mahpuslara su verilmeyerek bu suretle kötü muamele devam ettirilmiştir.
5. Mahpusların sevk edilmeden önce kaldıkları Tarsus C Tipi cezaevinde kalan tüm eşyaları kendilerine 4 gün boyunca verilmemiş, temel ihtiyaçların bir çoğu, cezaevinin yeni olduğu bahanesiyle sürekli şekilde karşılanmamıştır.
6. Mahpuslar yeni yapılan cezaevine sevk edilmeden önce defalarca tehdit edildiklerini ve ‘yenisi böyle olmayacak, siz göreceksiniz gününüzü’ şeklinde sürekli söylemlerde bulunulduğunu, bu darp ve kötü muamelelerin de tehditlerin devamı niteliğinde olduğunu ifade etmişlerdir.”
Sincan 1 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi’nden Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen 15 kadının da darp edildiği ileri sürülmüştü. Şehriban Çoban isimli tutuklu kadın, ailesi ile gerçekleştirdiği görüşmede darp sırasında vücutlarında morluklar oluştuğunu belirtmişti.