Romanya Haber

Nagehan Alçı Yönlendirdi Ama Kılıçdaroğlu ’15 Temmuz Kontrollü Darbedir’ Dedi, Delillerini Sıraladı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Adalet yürüyüşü’nün 15. gününde canlı yayında gazetecilerin sorularını cevapladı. Habertürk TV’de moderatör Ece Üner, Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek ve Nagehan Alçı’nın sorularına cevap veren Kılıçdaroğlu, ‘15 Temmuz kontrollü darbe’ diyerek delillerini sıraladı.
Nagehan Alçı, ‘Batı medyasına nüfuz edebilen F..’nün yurt dışındaki bağlantıları ‘kontrollü darbe’ tanımlamasını kullanıyorlar. Balyoz sanıkları da bundan rahatsız. Tekrar soruyorum kontrollü darbe söyleminizin arkasında mısınız?’ şeklinde Kılıçdaroğlu’nu yönlendirmeye çalıştı. Ancak CHP lideri Alçı’nın sorusuna beklemediği bir cevap verdi: ‘Elbette. Kontrollü darbedir.’
O geceyi anlatan Erdoğan’ın sözlerine atıf yapan Kılıçdaroğlu, “Darbe gecesini anlatıyor, ‘3 ayrı yerde 3 ayrı uçak tutuyorduk’ diyor. Önceden haberiniz var demektir bu.” dedi.
İKİ 15 TEMMUZ VAR, BİRİ HALKIN  DİĞERİ SARAYIN
‘İki 15 Temmuz var’ diyen Kılıçdaroğlu, şu noktalara dikkat çekti: “Ben kontrollü darbe söylemini referandumdan çok önce kullandım. Sayın Başbakan Adil Öksüz olayı hakkında soruşturma açılmasını istedi. Adil Öksüz’ün üzerindeki GPS cihazı hangi firmadan dedim… Adil Öksüz olayı her seferinde kapatılmak istendi. İki tane 15 Temmuz var. Sokağın 15 Temmuz’u ve sarayın 15 Temmuz’u. Darbe girişiminde bulunuldu, halk sokaklara çıktı ve darbe önlendi. Bu sokağın 15 Temmuz’u. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var.
KONTROLLÜ DARBE DİYORUM ÇÜNKÜ ÇOK KARANLIK NOKTA OLDUĞUNU BİLİYORUM
Ben sorulardan yola çıkarak cevabı aramak istiyorum. O nedenle parlamento çok önemliydi. Gelip bilgi verselerdi çok önemliydi. Savcılar gerçekten serbest bırakılsaydı birçok boyut ortaya çıkacaktı. Kontrollü tanımından neyi kast ettiğimizi söylüyoruz. Siz katılmayabilirsiniz. Ben bu darbe girişiminde çok karanlık nokta olduğunu biliyorum.
SAVCILAR İDDİANAMELERİNİ ADALET BAKANLIĞINA OKUTUYOR!
Savcı iddianameyi hazırlıyor, Adalet Bakanlığı gözden geçirdikten sonra iddianame mahkemeye veriliyor. Bu, yargıya müdahale değil midir? Mesela üst akıl deniyor. Kim üst akıl. Siz savcısınız, yazarsınız bunu. Yargılama süreci sorunlu, baştaki süreç sorunlu. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanı… Darbe gecesini anlatıyor, ‘3 ayrı yerde 3 ayrı uçak tutuyorduk’ diyor. Önceden haberiniz var demektir bu. Darbeyi öğrendiği zaman bu uçaklar hemen kalkıp gelebilir mi? Bilinmeyen çok şey var. Bizim talebimiz bu işi siyasal temelde değil, ülkenin geleceği açısından masaya yatırmakta fayda var.”
ÖĞRETMENİN DARBE İLE İLGİSİ NE?
Kılıçdaroğlu, “Bakın kontrollü darbeden şunu kast ediyoruz. Bilinen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye kontrollü darbe denir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ‘Hangi önlemleri alacaksanız parlamentoya getirin’ dedik. Yapmadılar. Açlık grevi yapan iki öğretmen var, ne ilgileri var F..ö ile. Yüzlerce örnek verebilirim. Biz adaleti savunuyoruz. Siyasetçiler suçluyu belirleyemezler. Biz suçlunun kim olup olmayacağını siyasete bıraktık. Savcı hemen iddianameyi hazırlıyor, hakim hemen kararını veriyor.” dedi.
ÜÇ DARBEYİ DE YAŞADIM, BUGÜN AKP’NİN YAPTIKLARININ AYNISINI YAPIYORLARDI
‘Üç darbeyi de yaşadım’ diyen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz sonrası AKP’nin KHK ve OHAL ile yaptıklarının o darbelerle aynı olduğunu hatırlattı:  “Ben üç darbeyi yaşadım. O darbe döneminde yaşananların bir benzeri bu dönemde de var. Hepsini söyledim. 15 Temmuz’un soruşturulması lazım ama iktidar bunu araştırmayı değil, kapatmayı yeğledi. Darbeyi en iyi bilen iki kişi parlamentoya gelip bilgi vermedi.”
Kılıçdaroğlu’nun programda dikkat çektiği diğer başlıklar şöyle;
“BANA VERDİKLERİ SÖZLERİNİ TUTMADILAR”
15 Temmuz’dan sonra demokrasi konusunda güzel bir atmosfer ortaya çıkmıştı. Sonra 20 Temmuz geldi. İlk kararnameye itiraz ettik. Askeri hastanelerin kapatılması… Bunun F..ö ile ilgisi yok. Kış lastiği KHK ile… Bize verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Saraya gittik, yargı bağımsızlığı konusunda görüş birliğine vardık. KHK’ler, OHAL dolayısıyla Başbakan ile görüştüğümüzde ‘Çok kısa bir süre için uygulayacağız’ dediler. Biz ona rağmen karşı çıktık. ‘Bütün partiler darbeye karşıysa niye OHAL’ dedik. Öyle anlaşılıyor ki KHK ile ülke yönetilecek.
“BERBEROĞLU’NUN TUTUKLANMASI BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA”
Vekiller tutuklandıktan sonra Sayın meclis Başkanı’nı ziyaret ettim. Söz verdi, ‘Ben bu konuda anayasa hukukçularından görüş alacağım’ dedi. Teşekkür ettim. Sonra dedim ki ‘Bir sorun bakalım bu görüş alındı mı’ diye… Hiç görüş alınmamış. TBMM Başkanı bana grup başkanvekillerinin önünde görüş alacağını söylüyor ama görüş almıyor. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran damla oldu. Meclis’in iradesi yoki saraya bakıyorlar. Yargı da öyle.
ANAYASA MAHKEMESİ KARAR VEREMİYOR, ÇÜNKÜ SARAY’A BAKIYOR!
Anayasa Mahkemesi’nin kararı vardı, milletvekilleri tutuklanamaz diye. Bizim parti programımızda kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıklara karşı.Parti programını kurultay kabul ediyor. Benim üstümdeki bir organ kabul ediyor. Yani Genel Başkan’ı seçen bir organ diyor ki, kürsü dokunulmazlığı hariç, tüm dokunulmazlıklara karşıyız. Bugün de aynı düşüncedeyiz biz. Hiçbir Düşüncemiz değişmedi bizim. Ama yargının bağımsız, tarafsız olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi otursa masanın başına, karar verse, eski kararından vazgeçmese ‘Milletvekilleri tutuklanamaz’ diyecek. Ama Anayasa Mahkemesi aylardır karar veremiyor. Niçin? Saraya bakıyor.
TUZAĞA DÜŞMEDİK
Şuanda İktidar partisi herhangi bir vekilin dokunulmazlığını 160 oy ile kaldırabilir. Anayasa değişikliğine gerek var mı? Yok. O zaman soru şu: Niçin Anayasa değişikliği yapıldı? Referanduma hazırlık için yapıldı. Referandum için biz de bu tuzağa düşmedik bu kadar basit. Yani bir iktidar partisi herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını bugün parlemento açık olsa öğleden sonra kaldırabilir. Yetki ve sayısal çoğunluğu var zaten.
“MAHKUM OLSAK NE OLUR?”
Biz demokrasi için bedel ödemeye hazırız. İstiyorsanız kaldırın dokunulmazlığımızı dedik. Mahkum olsak ne olur? Adaletsiz bir ülkede yaşamaktansa hapse girip en azından bütün dünyaya ‘Bu ülkede adalet yoktur’u anlatmamız lazım. Siyasetçiye haksız yere bedel ödetiyorlar. Anayasa Mahkemesi neden korkuyor?
“ADALE YÜRÜYÜŞÜNE TOPLUMUN HER KESİMİNDEN DESTEK VAR”
Yürüyüşe katılanlar arasında Evet kullananlar da var. ‘AK Partiliyim ama destek veriyorum’ diyenler de var. Dolayısıyla toplumun hemen hemen her kesiminden bir şekilde destek var. Eleştiri de var, protesto da var. Ama biz şöyle bir karar aldık: Bizi eleştirseler de, protesto etseler de gerginlik yaratmayacağız. 12 maddelik bir genelge hazırladık. Gelen herkese de bunu verdik. Gerçekten de beni şaşırtan boyutlarda yürüyüşe katılan herkes buna uydu.
“ADİL BİR DÜZENDE YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Neden yürüyüş, çünkü adalet yok Türkiye’de. Adalet çok kutsal bir kavram ve bütün peygamberlerin ortak hedefi adalettir. Adaletin olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz. Adaletin olmadığı ülkede farklı düşünceler olmaz. Biz kendi ülkemizde birlikte adil bir düzende yaşamak istiyoruz. (Erbakan’ın sloganının hatırlatılması üzerine) Erbakan da adil bir düzeni savunuyor. Sonuçta adaletli bir düzen.
YÜRÜYÜŞ KARARININ ALINDIĞI MYK TOPLANTISI
O gün Çarşamba günüydü, MYK toplantımız vardı. Günlük olaylar ve ilgili genel başkan yardımcıları faaliyetlerini anlatıyorlardı. MYK bitti, Muğla ve Marmaris belediye başkanları ile toplantımız vardı. Toplantı sırasında içeri özel kalem müdürü girdi, Enis Bey’in cezasını söyledi. İnanamadım ben de. Hemen MYK’yı ikinci kez topladım. Değişik öneriler geldi, arkadaşların düşüncesini aldım. Sonunda böyle bir yürüyüşe karar verdik.
“PARTİ OLARAK DEĞİL, BİREYSEL OLARAK HERKES KATILABİLİR”
Adalet yürüyüşünde bir tane bile altı oklu CHP bayrağı göremezsiniz. Bu bir adalet yürüyüşü. Adalet kim tarafından arzu ediliyorsa ve kim haksızlığa uğradığını düşünüyorsa bu yürüyüşe katılabilir. Ben bir kişi olarak buna katılıyorum. Bir parti olarak yürüyeceğimizi asla söylemedik. Her partiden insan var. Hiç kimsenin parti kimliği ile katılmalarını doğru bulmuyoruz ve istemiyoruz. Bireysel olarak herkes gelebilir.
(TR724)