Romanya Haber

‘Lütfen Bunları Kimseye Söylemeyin, Yoksa Beni Yaşatmazlar’

[Haber-Yorum: Ahmet Dönmez]
Ankara’nın göbeğinde Devlet Su İşleri (DSİ) spor salonunun işkence merkezine dönüştürüldüğünü ortaya çıkaran Stockholm Center for Freedom (SCF), konuya ilişkin yeni ayrıntılar vermeye devam ediyor. İşkence gören kişilerden birinin avukatı, İsveç merkezli insan hakları kuruluşu SCF’ye ulaşarak yaşananları anlattı. Avukatın söyledikleri, işkencenin varlığını ve Ankara DSİ tesislerindeki spor salonunun toplu gözaltılar için kullanıldığını doğruladı. Müvekkili halen ağır işkence riski altında bulunduğu için hem kendi adının hem de müvekkilinin adının verilmesini istemeyen avukat, “Bugün mesleğimi icra ederken çok acı bir şekilde öğrendiğim ağır insan hakkı ihlali ve işkenceden dolayı bir hukukçu olarak ciddi utanç duyuyorum” sözlerini kullanıyor.
Avukat, bir öğretmen olan müvekkilinin gözyaşları içerisinde anlattığı işkenceleri, onun ağzından dünyaya duyurdu. Öğretmen, yaşananları anlattıktan sonra avukatına, “Lütfen bunları kimseye söylemeyin. Yoksa beni burada yaşatmazlar” demiş.
Söz konusu gözaltılar 26 Nisan tarihinde olmuştu. Ankara merkezli 81 ilde yapılan operasyonda, çok sayıda insan Gülen Hareketi ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Bu isimlerin önce Ankara Eskişehir Yolu üzerindeki spor salonunda birkaç gün tutulduğu, oradan da parça parça Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldükleri öğrenildi. Terör, Organize ve Mali Şube müdürlüklerinde sorgulandılar. SCF’ye mektup gönderen avukat, müvekkilini geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyeti’nde ziyaret etmiş. Müvekkilinin gözyaşları içerisinde anlattıklarını, onun ağzından şu şekilde aktarıyor:
“Gözaltına alındığımızda bizi bir spor salonuna götürdüler. 150 kişiydik. Tek lavabo ve tek tuvalet bulunan spor salonunun orta sahasında birkaç gün çok kötü şartlarda üst üste uyuyarak kaldık. Ardından Ankara Emniyeti nezarethanelerine getirildik. Şu an 6 metrekarelik bir odada 15 kişi kalmaktayız. Mesai bitiminde kurumdan herkes gidip ortam tenhalaşınca özellikle gece geç saatlerde gelip bir kişinin ismini okuyan polis memurları o kişiyi alıp götürüyorlar. Mülakat adı altında çırılçıplak soyarak karanlık bir odada bir şeyler anlatmasını suçunu itiraf etmesini, isim vermesini istiyorlar. Eğer istedikleri şekilde ifade vermezseniz başınıza poşet geçirilerek eller arkadan bağlanarak bir şişe aracılığıyla cinsel organınıza müdahalede bulunup canınızı yakıyorlar. Şahıs çaresiz kalıp birkaç isim verene kadar bu ve çeşitli yöntemlerle dayak atıp gerek maddi gerek psikolojik şiddette bulunuyorlar. Birçok kez geceleri mülakata giden arkadaşların bağırma ağlama seslerini duyduk. Giden kişi birkaç saat sonra geliyor ve genelde gelen içerde yaşadıklarını anlatmaya dahi utanıyor. Aynı nezarethanede kaldığım arkadaşlarımdan birisi yine bir gece vakti mülakat adı altında götürülmüştü ve geldiğinde bilinci yerinde değildi. İki gün boyunca başına aldığı darbeler sebebi ile defalarca kustu ancak hastaneye götürülmedi. Yalnızca ikinci gün acil servis ekiplerinden gelip birkaç müdahalede bulundular. Arkadaşım hala çok kötü durumda. Burada kalp hastası olan, bel fıtığı olan insanlar var. Fakat kimseye merhamet edilmiyor. Can güvenliğimiz yok. Her an ismim okunabilir ve ben de farklı bir dayak ve işkenceye maruz kalabilirim. Çok korkuyorum. İtiraf edebileceğim bir suçum da yok. Arkadaşlara mülakat denilen işkence ve dayak odalarında söyletilen şeyleri ifade sırasında ve avukat huzurunda söylemedikleri halde yine aynı şeylerin yapılacağını, ne de olsa tutuklanacaklarını, istedikleri şekilde ifade vermediğimiz takdirde cezaevinden gelip bizi alacaklarını ve daha beter dayak atacaklarını söylüyorlar. Burada profesyonel işkence yapılıyor. İnanın bazı arkadaşların vücutlarında iz bile bırakmamışlar birkaç ezikten başka. Lütfen bu anlattıklarımı kimseye söylemeyin. Adliyeye çıkana kadar, yoksa beni buradan sağ çıkarmazlar. ”
Avukat, mektubunda, “Müvekkilimin anlattıkları karşısında o an polis memurları ile görüşüp tutanak tutmam gerekiyordu. Ancak müvekkilime içeride çok daha ağır işkenceler yapabilecekleri endişesi ile yapamadım” diyor. Bu bile şu an Türkiye’de yaşanan ağır hukuk ve insan hakları ihlallerini gözler önüne seriyor.
HÂKİM KARŞISINDA İŞKENCELERİ ANLATTILAR
Bu arada aynı soruşturmada gözaltına alınıp 6 Mayıs günü tutuklanmaları istemiyle Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılan bazı şüpheliler, hakim karşısında işkenceleri anlattı. Bu isimlerden Öğretmen S. K. (43), tutuklanmak istemiyle mahkemeye sevk edildiğinde hakim karşısında işkenceleri anlattı. S.K, “Emniyet’te sorgulandığımız sırada Organize Şube’de bir odada 3 kişi olarak sırayla müdür odasına alındık. Burada kendilerini ‘Devlet’ olarak tanıtan kişiler beni çırılçıplak soydular. Jopla tecavüz tehdidinde bulundular. Ayrıca her türlü hakaret ve tehdidi yaptılar. Bunları ifade etmek istiyorum. Serbest bırakılmayı talep ediyorum” dedi.
Yine aynı mahkemeye ifade veren Doktor Y. S. de (46) işkenceyi şöyle anlattı: “Organize Şube Müdürlüğü’nce çarşamba gecesi gözaltına alındım. Bir karanlık odada diz üstü bekletildim. Hakaret ve şiddete maruz kaldım. Sonrasında çırılçıplak soyulup banyoya götürülerek jop, anal muayene gibi tehditlere maruz kaldım. Hakaretlere uğradım. Sonrasında gözaltına alındığım yere geri bırakıldım. Polisler tarafından bana ‘Yarın tekrar görüşeceğiz’ şeklinde sözler söylendi. Psikolojim bozuldu. Perşembe gecesi tekrar gözaltına alındım. Bana etkin pişmanlıktan yararlanmam söylendi. Ben de oradan kurtulmak için, şiddete ve hakarete maruz kalmamak için baskı altında bazı beyanlarda bulundum. Ancak bu beyanlarım doğru değildir.”
S.K. ve Y.S. de dâhil olmak üzere o gün hâkim karşısına çıkan bütün şüpheliler tutuklanarak cezaevine konuldu.
(TR724)