[Tarık Toros]
Muazzam bir kıyım yaşanıyor ve büyük bir beyin göçü var. Sadece, 15 Temmuz soruşturmaları veya OHAL kararnameleriyle tasfiye edilenler değil, yetişmiş insan gücü Batı’ya taşınıyor. Çocuğuna okul bakıyor, ev bakıyor, iş bakıyor, hazır pasaportu geçerliyken bavullarını topluyor.
28 Şubatçıların yapmadığı, yapamadığı bir kıyım bu. Tarihin tecellisine bakın ki, “28 Şubat ürünü” denilen AKP eliyle, o gün başladıkları işi güya tamamlıyorlar. O günkü Hürriyetçiler, Sabahçılar, Milliyetçiler, “düğmeye basıldı” gibi başlıklarla operasyonları destekliyor. Her gün mü düğmeye basılır? Millet, üzerine basıla basıla bir hal oldu yahu!
Her şey aslına rücu edermiş, yani dönermiş. İzliyoruz. 28 Şubat’ın keskin medyası ve kalemleri, isim isim, rütbe rütbe görevde. Çekirge’ler, Bila’lar, Özkök’ler, Ergin’ler, Şafak’lar, Batı Çalışma Grubu (BÇG) unsurları ve dahası.
HANGİ TERAZİ TARTAR BUNU?
İçerideki bazı gazetecileri nazara verip “İkinci Silivri Trajedisi” diyenlere itirazım var. Doğru, büyük bir trajedi yaşanıyor lakin sadece Silivri’de değil, Sincan’da, 81 vilayetin tamamında ağır insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk, işkence vs. gibi kötü muamele var. Geçmiş darbe soruşturmalarında birkaç yüz tutuklunun Silivri güncesi ile bu bir mi? O günlerde kimsenin kurumuna, medyasına, şirketine, akrabalarına bir şey olmadı. Tutukluların hiçbiri işini, maaşını, lojmanını dahi kaybetmedi. Kesinleşmiş, onanmış yargı kararlarına rağmen Genelkurmay bir kısmını normal yollardan emekli etti, bir kısmına da tekrar kadro verdi. Cezaevindeyken gazetesine yazı yazan, aday olup milletvekili seçilenler var. Tutuklu yakınlarına ve avukatlarına, başta Doğan Grubu olmak üzere, medyanın yarıdan çoğu, TV’lerini, gazetelerini açmadı mı? Neyi kıyaslıyorsunuz? Yüzbinlerce insanın malına, mülküne el konulmuş, çalışma hürriyetleri, pasaportları iptal edilmiş, canına kast ediliyor! Egemenlerin dediği gibi, adeta “bizi gebertin” diye yalvarması bekleniyor! Hangi terazi tartar bunu?
ZARARSIZ ALANDA TEPİNME
İki tane edepsiz çıkıyor, ülkenin kurucu liderini dillerine dolamış, konuşuyorlar. Sersem sepelek tartışmayla gündemi meşgul ediyorlar. Hurraaa, herkes peşine düşüyor. Belki de amaç bu… Ülkede aydın kalmadı. Analizi dinlenecek isim yok. Öngörü bitti. Eskiden havuz kanalları tek tek dökülürdü. Şimdi bakıyorsunuz, solu-sağı, muhafazakarı-siyahı-beyazı, iz’anını yitirmiş. Toptan akıl tutulması yaşıyor. Neyi tutacaksın, neresini eleştireceksin, nasıl düzelteceksin. Hiç mi müktesebatı yok bu ülkenin, hiç mi birikimi diye düşünüyorum, son bir buçuk senedir. Olan bir avuç münevveri de zannediyorum yerin dibine girdi, kalanlar ruh gibi dolanıyor. Yazık bu halka, bunlara muhatap oldukları için!
DOSTLARINI BİLE GÖRMÜYORLAR
Yahu, onu bunu bırakın, kendi arkadaşlarını bile unuttular. OHAL kararnameleri ile atılan 5 bin akademisyen, içeride tutuklu yüzlerce gazeteci, yazar, hoca, siyasetçi var. Arkadaşları, ahbapları, dostları, kankileri, sahip çıkmak adına üç-beş tweet attılar, bir makalenin içinde lûtfen geçirdiler, sonra Bodrum’a tatile gittiler. Ülkede her sabah birileri götürülüyor, yüzer yüzer üstelik. Hepsi de cemaatten değil. Ragıp Zarakolu’nun yayınevi basılmış. Hani onu tutuklayan Cemaat’ti? Bugün yayınevini basan kim?
GERİYE DOĞRU TÜM İŞLEMLER DÜŞER
Bir de şu moda oldu. Geçmişte yargıyla başı belaya giren, “Bizim müfettiş, savcı, hâkim, şube müdürü vs. terör örgütünden açığa alındı. Davamız düşmeli” diyor. Bu mantıkla, ülkede açığa alınan yargı mensuplarının geriye dönük baktığı davalar için herkes harekete geçsin o zaman. Açığa alınan akademisyenlerin sınıfta bıraktığı öğrencileri de ders tekrarı istesinler! Salaklaşmamak lazım. Yargı zaten çökmüş. Tuz buz olmuş. Bugün ülke nüfusu 80 milyon ise, vatandaşların tamamı, geriye doğru kendine dokunan bir şeyde açığa alınan birini bulabilir.
ZİL ÇOKTAN ÇALDI!
Yapanın yanına kâr kaldığı bir ülke Türkiye. Kulüp başkanı, hoş geldin demeye gelen rakip kulüp başkanını kameralar önünde tokatlıyor, sonra çıkıp “Gereğini yaptım. Bundan sonra daha çok yapacağım” diyor, tık yok. Hoş, “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” diyen Sedat Peker’e, “Mart’ta alev alev olacak Türkiye” diyen Doğu Perinçek”e, “TSK emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyacaktır” diyen Ahmet Zeki Üçok’a laf söyleyeni de görmedik. Daha sayayım mı… Binlerce örnek var böyle. Atatürk’e laf uzatılınca ayağa kalkmak kolay. Zararsız alan orası. Bunlara bir şey desenize. Ülkeyi sala koyup sele vermişler, suyun kenarında “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye ant içiyorsunuz. Zil çoktan çaldı hanımlar beyler!
(TR724)
28 Şubatçıların yapmadığı, yapamadığı bir kıyım bu. Tarihin tecellisine bakın ki, “28 Şubat ürünü” denilen AKP eliyle, o gün başladıkları işi güya tamamlıyorlar. O günkü Hürriyetçiler, Sabahçılar, Milliyetçiler, “düğmeye basıldı” gibi başlıklarla operasyonları destekliyor. Her gün mü düğmeye basılır? Millet, üzerine basıla basıla bir hal oldu yahu!
Her şey aslına rücu edermiş, yani dönermiş. İzliyoruz. 28 Şubat’ın keskin medyası ve kalemleri, isim isim, rütbe rütbe görevde. Çekirge’ler, Bila’lar, Özkök’ler, Ergin’ler, Şafak’lar, Batı Çalışma Grubu (BÇG) unsurları ve dahası.
HANGİ TERAZİ TARTAR BUNU?
İçerideki bazı gazetecileri nazara verip “İkinci Silivri Trajedisi” diyenlere itirazım var. Doğru, büyük bir trajedi yaşanıyor lakin sadece Silivri’de değil, Sincan’da, 81 vilayetin tamamında ağır insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk, işkence vs. gibi kötü muamele var. Geçmiş darbe soruşturmalarında birkaç yüz tutuklunun Silivri güncesi ile bu bir mi? O günlerde kimsenin kurumuna, medyasına, şirketine, akrabalarına bir şey olmadı. Tutukluların hiçbiri işini, maaşını, lojmanını dahi kaybetmedi. Kesinleşmiş, onanmış yargı kararlarına rağmen Genelkurmay bir kısmını normal yollardan emekli etti, bir kısmına da tekrar kadro verdi. Cezaevindeyken gazetesine yazı yazan, aday olup milletvekili seçilenler var. Tutuklu yakınlarına ve avukatlarına, başta Doğan Grubu olmak üzere, medyanın yarıdan çoğu, TV’lerini, gazetelerini açmadı mı? Neyi kıyaslıyorsunuz? Yüzbinlerce insanın malına, mülküne el konulmuş, çalışma hürriyetleri, pasaportları iptal edilmiş, canına kast ediliyor! Egemenlerin dediği gibi, adeta “bizi gebertin” diye yalvarması bekleniyor! Hangi terazi tartar bunu?
ZARARSIZ ALANDA TEPİNME
DOSTLARINI BİLE GÖRMÜYORLAR
Yahu, onu bunu bırakın, kendi arkadaşlarını bile unuttular. OHAL kararnameleri ile atılan 5 bin akademisyen, içeride tutuklu yüzlerce gazeteci, yazar, hoca, siyasetçi var. Arkadaşları, ahbapları, dostları, kankileri, sahip çıkmak adına üç-beş tweet attılar, bir makalenin içinde lûtfen geçirdiler, sonra Bodrum’a tatile gittiler. Ülkede her sabah birileri götürülüyor, yüzer yüzer üstelik. Hepsi de cemaatten değil. Ragıp Zarakolu’nun yayınevi basılmış. Hani onu tutuklayan Cemaat’ti? Bugün yayınevini basan kim?
GERİYE DOĞRU TÜM İŞLEMLER DÜŞER
Bir de şu moda oldu. Geçmişte yargıyla başı belaya giren, “Bizim müfettiş, savcı, hâkim, şube müdürü vs. terör örgütünden açığa alındı. Davamız düşmeli” diyor. Bu mantıkla, ülkede açığa alınan yargı mensuplarının geriye dönük baktığı davalar için herkes harekete geçsin o zaman. Açığa alınan akademisyenlerin sınıfta bıraktığı öğrencileri de ders tekrarı istesinler! Salaklaşmamak lazım. Yargı zaten çökmüş. Tuz buz olmuş. Bugün ülke nüfusu 80 milyon ise, vatandaşların tamamı, geriye doğru kendine dokunan bir şeyde açığa alınan birini bulabilir.
ZİL ÇOKTAN ÇALDI!
Yapanın yanına kâr kaldığı bir ülke Türkiye. Kulüp başkanı, hoş geldin demeye gelen rakip kulüp başkanını kameralar önünde tokatlıyor, sonra çıkıp “Gereğini yaptım. Bundan sonra daha çok yapacağım” diyor, tık yok. Hoş, “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” diyen Sedat Peker’e, “Mart’ta alev alev olacak Türkiye” diyen Doğu Perinçek”e, “TSK emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyacaktır” diyen Ahmet Zeki Üçok’a laf söyleyeni de görmedik. Daha sayayım mı… Binlerce örnek var böyle. Atatürk’e laf uzatılınca ayağa kalkmak kolay. Zararsız alan orası. Bunlara bir şey desenize. Ülkeyi sala koyup sele vermişler, suyun kenarında “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye ant içiyorsunuz. Zil çoktan çaldı hanımlar beyler!
(TR724)