Romanya Haber

Efsane’nin Sonu..

[Vehbi Şahin]

Türkiye sonu belirsiz bir macera içinde…
Nereye gittiğini bilmeden tek bir adamın peşinden sürüklenip duruyor.
Ne demek istediğimi kısa cümlelerle anlatmaya çalışayım.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2014’e cumhurbaşkanı seçildi.
AKP ve Erdoğan için 10 Ağustos bir “milat” idi.
Neden?
Cumhurbaşkanını ilk kez millet seçmişti çünkü…
Erdoğan, seçmenin yüzde 52’sinin oyunu almıştı.
Türkiye, 2023 hedeflerine ulaşmak için çağ atlamaya hazırdı artık…
FETRET DEVRİ SANKİ
Yaklaşık 3 yıl önce AKP ve yandaşları bu halet-i ruhiye içindeydi.
Aradan tam 996 gün geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan salı günü partisi AKP’ye yeniden üye oldu.
21 Mayıs’ta da partinin başına geçecek.
Bakıyorum yine aynı terane…
Yeni bir başlangıçtan söz ediliyor.
“Efsane geri döndü” deniliyor.
Türkiye artık istikrara kavuşacakmış…
Sanırsın ki 996 gündür Türkiye’yi Erdoğan yönetmiyor.
Arada bir fetret devri yaşandı sanki…
Algı böyle maalesef…
Peki ya gerçekler?
ÜÇ KEZ SANDIK KURULDU
Bakınız Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin üzerinden geçen 2 yıl 8 ay 24 günde neler oldu Türkiye’de…
1) Millet iki kez genel seçim bir kez de referandum için sandık başına gitti.
“Milli irade ne derse o” diyen Erdoğan ve AKP, 7 Haziran 2015’te yapılan seçimde sandıktan çıkan sonuca razı olmadı.
Tek başına hükümeti kurma yetkisi alamadı milletten…
Bunun üzerine ne yaptı Erdoğan?
Ayak oyunlarıyla muhalefetin hükümet kurmasını engelledi.
Sonra erken seçim kararı aldı.
1 Kasım 2015’te yapılan seçim istediği gibi sonuçlandı.
AKP yeniden tek başına hükümet kurdu.
Bununla yetinmedi Erdoğan…
Bu kez hedefinde partisinin başına dönmek vardı.
Bu amaçla Meclis’te anayasa değişikliği yaptırdı.
Partili cumhurbaşkanı olabilmek için bu kararı 16 Nisan’da halk oylamasına sundu.
YSK marifetiyle kazandı!
AKP’ye yeniden üye olarak sonunda muradına erdi.
Burada soru şu:
Sık sık seçim yapmak istikrarsızlık diyen Erdoğan niye 3 yılda 3 kez millete başvurmak zorunda kaldı?
Bu sorunun cevabı ikinci maddede gizli…
İĶİ BAŞBAKAN HARCADI
  2) Devlette iki başlılık olmaz diyen Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra hükümetin çalışmalarını engellemeye başladı.
Kendisinden sonra Başbakan olan Ahmet Davutoğlu ile perde arkasında kavga etti.
Davutoğlu’nun, anayasadan aldığı yetkiyle kullanmaya çalıştığı başbakanlık görevini yapmasına fırsat vermedi.
Saray’da bakanlar kurulu topladı.
Başbakanın haberi olmadan bakanlara talimatlar verdi.
Bürokraside ikilik meydana getirdi.
Tek liderin kendisi olduğunu her fırsatta gösterdi.
Davutoğlu’nun, AB ve ABD ile yakın temas kurmasından rahatsız oldu.
Baktı ki tam manasıyla hükmedemiyor.
AKP eliyle Davutoğlu’nu azletti.
Yerine daha muti olacağına inandığı Binali Yıldırım’ı getirdi.
Başbakan Yıldırım onu yanıltmadı.
Yurt dışı seyahat bile yapmadan bir yıl canla başla Erdoğan’ın AKP’ye geri dönmesi için çalıştı.
GÜL’Ü İNDİRİRDİ
Burada sorulması gereken soru şu:
-Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Yıldırım’a reva gördüğü muamelenin aynısını 11. Cumhurbaşkanı Gül’den görseydi, dönemin başbakanı olarak nasıl tepki verirdi?
Yeri göğü inletirdi.
Gül’ü Çankaya’dan indirmek için harekete geçerdi.
Nerede kaldı dava arkadaşlığı?
Hani siz kardeştiniz?
Geçiniz…
Hepsi palavraymış meğer…
Her şey Erdoğan için…
Gerisi sadece teferruat…
PARA PARA PARA
  3) Erdoğan için iktidarda kalmanın sırrı parada…
Peki 10 Ağustos’tan bu yana ekonomide neler oldu?
Dolar fırladı.
Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde 2,15 TL’den işlem gören dolar bugün 3,55 lira civarında.
Enflasyon son 9 yılın zirvesine çıktı.
Tek haneden çift haneye sıçrayan enflasyon 11,87’ye yükseldi.
İşsizlik arttı. Genç işsizler çoğaldı.
Esnaf kepenk indirdi. Fabrikalar kapandı.
Benzinin litresi 5,22 TL oldu.
Çeyrek altın 150 liradan 250 TL’ye çıktı.
Millet borca battı.
Kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemez hale geldi.
İğneden ipliğe her şeye zam yapıldı.
Vatandaşın alım gücü azaldı.
Erdoğan ve AKP iktidarı ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın mali tablolar kötü…
Ciddi bir ekonomik kriz kapıda…
Hükümet kamu maliyesini ayakta tutarak, iç tüketimi teşvik ederek, sosyal yardımları artırarak ekonomide işlerin yolunda gittiği mesajını veriyor.
Ama mızrak çuvala sığmıyor artık…
TERÖR TIRMANDI
  4) Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi doğu ve güneydoğudan oy alabilmek için Kürt meselesini çözmek için harekete geçti.
İmralı ve HDP ile masaya oturdu.
AKP hükümeti, HDP temsilcileriyle birlikte kameraların karşısına geçip Dolmabahçe mutabakatını kamuoyuna açıkladı.
Ancak bu birliktelik 7 Haziran seçimlerinden önce bozuldu.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü üzerine Erdoğan, barış masasını devirdi.
Ardından terör tırmandı.
Seçimden iki gün önce Diyarbakır’da HDP mitingine saldırı oldu.
O tarihten sonra da şiddetini artırdı.
7 Haziran 2015’ten bu yana 596 sivil, 579 asker, 311 polis hayatını kaybetti.
Binlerce insan yaralandı.
Evler yıkıldı, ocaklar söndü.
El Bab’daki operasyonlarda 70’in üzerinde asker şehit oldu.
Bu kara bilanço Erdoğan’ı hiç rahatsız etmedi.
Sürekli yeni askeri harekatlardan ve şehitlerden söz edip durdu.
16 Nisan’da bitecek dedi, ama terör bitmedi.
Bölgeden yeni şehit haberleri gelmeye başladı.
YOLSUZLUĞU ÖRTMEK İÇİN…
 5) Erdoğan liderliğindeki AKP 2002’de iktidara geldiğinde Avrupa normlarını hayata geçirmek için söz verdi.
Vesayetle mücadele adına AB çıpasına sıkı sıkı sarıldı.
Hukukun üstünlüğünü sağlayacak, özgürlükleri garanti edecek, ifade hürriyetine genişlik kazandıracak düzenlemeler yaptı.
Ancak 2011 seçimlerinden sonra başlayan “ustalık” döneminde Erdoğan, kendini “muktedir bir lider” olarak görmeye başladı.
İktidarını kalıcı hale getirmek için harekete geçti.
17-25 Aralık 2013’te ortaya saçılan yolsuzluk dosyaları için gereğini yapmadı.
Üstünü kapatmayı tercih etti.
Devletin altını üstüne getirdi.
Yüz binlerce memuru işinden etti.
200 binden fazla insanı ‘Cemaat’ şüphelisi olarak soruşturmadan geçirdi.
Genç ihtiyar, kadın erkek demeden 50 binden fazla kişiyi zindana attı.
Cemaate ait okulları, dershaneleri, hastaneleri gasp etti.
İş adamlarının mallarına el koydu.
Medya kuruluşlarını kapattı.
KÜMEYE DÜŞEN DEMOKRASİ
Bugün Türkiye basın özgürlüğü konusunda dibe vurmuş durumda…
Freedom House’ın 2017 Raporu’na göre Türkiye, 199 ülke arasında dünyada 163’üncü sırada…
2012-2016 yılları arasında notu 20 puan düşerek bu tarih aralığında basın özgürlüğü en fazla gerileyen ülke oldu.
Artık Türkiye “özgür olmayan” devletler kategorisinde…
Demokrasi karnesi de çok zayıf…
15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’lar Türkiye’nin demokratik değerlerini yerle bir etti.
The Economist’in her yıl yayınladığı Demokrasi Endeksi’ne göre Türkiye, 165 ülke arasında 97. sırada.
Listede birlikte sınıflandırıldığı Batı Avrupa’daki 21 ülke arasında “demokrasi” olmayan tek ülke konumunda…
ERDOĞAN’IN AŞİL TOPUĞU
Sonuç olarak…
Erdoğan, taraftarlarına göre bir efsane…
Fakat bu ‘efsane’ 15 yılda kazandığı krediyi şu anda  tüketmekle meşgul…
Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014’ten bu yana ülke yangın yerine dönmüş durumda…
Türkiye iyi yönetilmiyor.
Sorunlar birikti.
Toplum içten içe kaynıyor.
Ekonomik kriz her an çıkabilir.
Sosyal patlamalar meydana gelebilir.
Erdoğan farkında…
Belediye başkanlığı döneminden itibaren kurduğu sistem başkasına emanet edilemeyecek kadar büyük ve gizli…
Bu sistemi deşifre edecek “aşil topuğu” ise havuzdaki paranın bitmesi…
Erdoğan ‘efsane’yi bitirecek ekonomik ve siyasi bir kriz gelmeden tedbirini almaya çalışıyor şimdi.
Hem AKP’nin hem de devletin başına geçerek yeniden saadet günlerine dönme planı yapıyor.
Ama çok geç…
Seçmenin yüzde 50’si Erdoğan’ın numaralarını yutmuyor artık…
“Efsane” mukadder sona doğru hızla yol alıyor.