[Erhan Başyurt]
Ey ‘siyasal islamcılar’ yarım asırlık mücadelenin ardından tek başına iktidar oldunuz. Muktedir de oldunuz. Artık ne derseniz o oluyor…
Meclis elinizde, hükümet elinizde, yargı elinizde, ordu elinizde, polis elinizde, istihbarat elinizde, diplomasi elinizde, eğitim elinizde, hazine elinizde, medya elinizde…
GÜÇ SARHOŞU MU OLDUNUZ?
Ey siyasal islamcılar muradınıza erdiniz…
Peki bu muydu ülkünüz? Bu muydu gaye-i hayalınız?
‘Tek Parti’ ve ‘Tek Adam’ dönemine geri döndünüz…
Ülkeyi sürüklediklediğiniz uçurumdan memnun musunuz?
Yoksa ‘güç sarhoşu’ mu oldunuz?
Para ve koltuk hırsı gözlerinizi de gönüllerinizi kör mü etti?
YALAN VE İFTİRA ‘STRATEJİ’ OLDU
Ey siyasal İslamcılar, iktidarınızda ‘İslam’ın altın çağını’ değil, kendine Müslüman diyenlerin en kokuşmuş günlerini yaşıyoruz…
Hırsızlar baştacı, rüşvet mübah…
Hesap vermek yok, hesap sormak mümkün değil.
Yargı, zulmünüzün aracı haline geldi.
Hukukun üstünlüğünü tesis etmediniz, sadece ‘üstünlerin hukuku’ el değiştirdi.
Yalan ve iftira ‘siyasetin dili’ oldu. ‘Strateji’ deyip baş üstünde gezdiriliyorlar.
‘Beyaz cam’dan kanal kanal kir, ocaklara akıtılıyor.
ORTALIK TETİKÇİDEN GEÇİLMİYOR
Ey siyasal islamcılar, muktedir olduğunuz bu dönemde, insan hakları da can ve mal güvencesi de kalmadı.
Bırakın ‘Fırat’ın kenarında kurt kuzuyu kapsa…’ söylemini, insanlar sokak ortasında ‘siyah minibüsler’ ile kaçırılıyor.
Hesap soran da olayı araştıran da yok. Şikayetçi olanın evi basılıyor.
İşkence geri döndü. Sistematik ve yaygın uygulanıyor.
Artık cezaevinden tutukluyu alıp, işkence edip perişan halde geri getirip hücreye atıyorlar.
Beyaz toroslar ve faili meçhuller devrine geri dönüldü.
Ortalık elinde kalem ‘Yeşil’ tetikçiden geçilmiyor…
İnsanların helal kazançlarına el konuyor, masum iş adamları ses çıkarmasınlar diye ‘rehin’ olarak hapiste tutuluyor.
DİNİN İZZETİNİ ÜLKENİN İTİBARINI BİTİRDİNİZ
Ey siyasal İslamcılar, Müslümanların izzetini de ülkenin itibarını da bitirdiniz.
Evrensel ortak değerlerden uzaklaştınız. Altına imza koyduğunuz tüm anlaşmaları ihlal ediyorsunuz.
Avrupa Konseyi sizi ‘izlemeye’ aldı. Avrupa Birliği, üyelik sürecini askıya almaya çalışıyor.
ABD ve Rusya sizi ‘şamar oğlanı’na çevirdi.
Ortadoğu’da da Orta Asya’da da bir etkiniz kalmadı.
Komşunuzdaki gelişmelerin bile dışında tutuluyorsunuz.
İktidarınız, ‘radikal İslamcı’ örgütlerle anılıyor. Deliller dünya basınına saçılıyor.
‘Sokak ağzıyla’ diplomatik kabadayılık yapıp, sonra kapı kapı resmi özür beyan ediyorsunuz.
Düşmana gerek kalmadı…
Ordumuzu biçtiniz. Generallerin yarısını ‘darbeci’ diye hapse attınız. Savaş pilotu sıkıntısı yaşadığınız artık yandaş gazetelerin manşetlerinde…
YAPMAK DEĞİL YIKMAK ŞİARINIZ
Ey siyasal islamcılar, ‘ulusalcılar’ ile birlik olup, MGK’da ‘gizli’ imzalar atıp, ‘din kardeşlerinizi’ sattınız.
İranlı Zarrab’a ‘vatandaşımız’ diye sahip çıkarken, elinizde dosyalar inançlı vatandaşları ‘terörist’ diye ülke ülke lanse şikâyet ettiniz.
Rüşvetçi Zarrab’ı kurtarmak için avukat tuttunuz, dindarları ‘yok etmek’ için çuval çuval halkın parasını lobi şirketlerine ödediniz.
Türk bayrağını dalgalandıran, dünyaya Türkçe öğreten okulları kapattırmak övünç kaynağınız oldu…
Yapmak değil, yıkmak şiarınız haline geldi.
Yenisini inşa etmek yerine, halkın emeğine çöküp, üniversitelere, özel okullara, yurtlara el koydunuz ve yandaşlarınıza pay ediyorsunuz.
Şifa üniversitesine el koyup, hastane binasını AK Parti İl Merkezi yaptınız. Zulmünüzün abidesi gibi ayakta dimdik herşeyi tek başına anlatıyor…
SOSYAL BİR GRUBA SOYKIRIMI İCRA EDİYORSUNUZ
Ey siyasal İslamcılar, Sisi’nin Mısır’da Müslüman Kardeşler’e yaptığı her türlü kötülüğün mislini, Türkiye’de Müslüman kardeşlerinize yapıyorsunuz.
Türk tarihinin en büyük, İslam tarihinin de gördüğü ender kitlesel zulmü, icra ediyorsunuz.
130 binden fazla insanı kamudan attınız.
110 binden fazla insanı gözaltına aldınız.
50 binden fazla insanı, kumpas iddialarla delilsiz hapse koydunuz.
Çoğu başörtülü, 15 bin kadını yavrularından ayırıp demir parmakların arkasına attınız.
‘Karanlık işlerinize ve zulmünüze alet olmadılar’ diye din alimlerini, aydınları, gazetecileri, hakimleri, savcıları, avukatları, doktorları, iş adamlarını, öğretmenleri, polisleri tutukladınız…
Hepsi masum. Siz de biliyorsunuz. O yüzden tahliye kararı veren hakimleri bile hapse atıp, zulmünüzü sürdürüyorsunuz.
Sosyal linç değil, apaçık bir sosyal gruba yönelik soykırımı icra ediyorsunuz ve tüm bu zülümlerinizi ‘siyasal islamcı’ siyasetçi kimliğiniz ile yapıyorsunuz.
YA ISLAH OLUN YA DA AYNISINI YAŞAMADAN ÖLMEYİN!
Ey siyasal İslamcılar, bu muydu ülkünüz?
Bu muydu gaye-i hayaliniz?
Bunun için mi bunca yıl mücadele ettiniz…
‘Kardeş katli kanunnamesi’ gibi, KHK’lar çıkarıyorsunuz.
‘Kurunun yanında yaş da yanabilir’ diye kendinizi avutuyorsunuz.
‘Ne yaptıysak devlet için yaptık’, ‘haklıyız’ diyorsanız sizlere sadece bir şey söyleyebilirim;
Devlet, milletin huzurunu, güvenliğini ve refahını sağlamak için vardır. Halka zulm etmek için değil…
Allah en kısa sürede sizleri ıslah etsin. Aklınızı başınıza devşirsin…
Şayet ıslahınız mümkün olmayacaksa, ‘haklıyız’ diyerek icra ettiklerinizi misliyle yaşamadan bu dünyadan göçmek sizlere nasip olmasın!
(TR724)
Ey ‘siyasal islamcılar’ yarım asırlık mücadelenin ardından tek başına iktidar oldunuz. Muktedir de oldunuz. Artık ne derseniz o oluyor…
Meclis elinizde, hükümet elinizde, yargı elinizde, ordu elinizde, polis elinizde, istihbarat elinizde, diplomasi elinizde, eğitim elinizde, hazine elinizde, medya elinizde…
GÜÇ SARHOŞU MU OLDUNUZ?
Ey siyasal islamcılar muradınıza erdiniz…
Peki bu muydu ülkünüz? Bu muydu gaye-i hayalınız?
‘Tek Parti’ ve ‘Tek Adam’ dönemine geri döndünüz…
Ülkeyi sürüklediklediğiniz uçurumdan memnun musunuz?
Yoksa ‘güç sarhoşu’ mu oldunuz?
Para ve koltuk hırsı gözlerinizi de gönüllerinizi kör mü etti?
YALAN VE İFTİRA ‘STRATEJİ’ OLDU
Ey siyasal İslamcılar, iktidarınızda ‘İslam’ın altın çağını’ değil, kendine Müslüman diyenlerin en kokuşmuş günlerini yaşıyoruz…
Hırsızlar baştacı, rüşvet mübah…
Hesap vermek yok, hesap sormak mümkün değil.
Yargı, zulmünüzün aracı haline geldi.
Hukukun üstünlüğünü tesis etmediniz, sadece ‘üstünlerin hukuku’ el değiştirdi.
Yalan ve iftira ‘siyasetin dili’ oldu. ‘Strateji’ deyip baş üstünde gezdiriliyorlar.
‘Beyaz cam’dan kanal kanal kir, ocaklara akıtılıyor.
ORTALIK TETİKÇİDEN GEÇİLMİYOR
Ey siyasal islamcılar, muktedir olduğunuz bu dönemde, insan hakları da can ve mal güvencesi de kalmadı.
Bırakın ‘Fırat’ın kenarında kurt kuzuyu kapsa…’ söylemini, insanlar sokak ortasında ‘siyah minibüsler’ ile kaçırılıyor.
Hesap soran da olayı araştıran da yok. Şikayetçi olanın evi basılıyor.
İşkence geri döndü. Sistematik ve yaygın uygulanıyor.
Artık cezaevinden tutukluyu alıp, işkence edip perişan halde geri getirip hücreye atıyorlar.
Beyaz toroslar ve faili meçhuller devrine geri dönüldü.
Ortalık elinde kalem ‘Yeşil’ tetikçiden geçilmiyor…
İnsanların helal kazançlarına el konuyor, masum iş adamları ses çıkarmasınlar diye ‘rehin’ olarak hapiste tutuluyor.
DİNİN İZZETİNİ ÜLKENİN İTİBARINI BİTİRDİNİZ
Ey siyasal İslamcılar, Müslümanların izzetini de ülkenin itibarını da bitirdiniz.
Evrensel ortak değerlerden uzaklaştınız. Altına imza koyduğunuz tüm anlaşmaları ihlal ediyorsunuz.
Avrupa Konseyi sizi ‘izlemeye’ aldı. Avrupa Birliği, üyelik sürecini askıya almaya çalışıyor.
ABD ve Rusya sizi ‘şamar oğlanı’na çevirdi.
Ortadoğu’da da Orta Asya’da da bir etkiniz kalmadı.
Komşunuzdaki gelişmelerin bile dışında tutuluyorsunuz.
İktidarınız, ‘radikal İslamcı’ örgütlerle anılıyor. Deliller dünya basınına saçılıyor.
‘Sokak ağzıyla’ diplomatik kabadayılık yapıp, sonra kapı kapı resmi özür beyan ediyorsunuz.
Düşmana gerek kalmadı…
Ordumuzu biçtiniz. Generallerin yarısını ‘darbeci’ diye hapse attınız. Savaş pilotu sıkıntısı yaşadığınız artık yandaş gazetelerin manşetlerinde…
YAPMAK DEĞİL YIKMAK ŞİARINIZ
Ey siyasal islamcılar, ‘ulusalcılar’ ile birlik olup, MGK’da ‘gizli’ imzalar atıp, ‘din kardeşlerinizi’ sattınız.
İranlı Zarrab’a ‘vatandaşımız’ diye sahip çıkarken, elinizde dosyalar inançlı vatandaşları ‘terörist’ diye ülke ülke lanse şikâyet ettiniz.
Rüşvetçi Zarrab’ı kurtarmak için avukat tuttunuz, dindarları ‘yok etmek’ için çuval çuval halkın parasını lobi şirketlerine ödediniz.
Türk bayrağını dalgalandıran, dünyaya Türkçe öğreten okulları kapattırmak övünç kaynağınız oldu…
Yapmak değil, yıkmak şiarınız haline geldi.
Yenisini inşa etmek yerine, halkın emeğine çöküp, üniversitelere, özel okullara, yurtlara el koydunuz ve yandaşlarınıza pay ediyorsunuz.
Şifa üniversitesine el koyup, hastane binasını AK Parti İl Merkezi yaptınız. Zulmünüzün abidesi gibi ayakta dimdik herşeyi tek başına anlatıyor…
SOSYAL BİR GRUBA SOYKIRIMI İCRA EDİYORSUNUZ
Ey siyasal İslamcılar, Sisi’nin Mısır’da Müslüman Kardeşler’e yaptığı her türlü kötülüğün mislini, Türkiye’de Müslüman kardeşlerinize yapıyorsunuz.
Türk tarihinin en büyük, İslam tarihinin de gördüğü ender kitlesel zulmü, icra ediyorsunuz.
130 binden fazla insanı kamudan attınız.
110 binden fazla insanı gözaltına aldınız.
50 binden fazla insanı, kumpas iddialarla delilsiz hapse koydunuz.
Çoğu başörtülü, 15 bin kadını yavrularından ayırıp demir parmakların arkasına attınız.
‘Karanlık işlerinize ve zulmünüze alet olmadılar’ diye din alimlerini, aydınları, gazetecileri, hakimleri, savcıları, avukatları, doktorları, iş adamlarını, öğretmenleri, polisleri tutukladınız…
Hepsi masum. Siz de biliyorsunuz. O yüzden tahliye kararı veren hakimleri bile hapse atıp, zulmünüzü sürdürüyorsunuz.
Sosyal linç değil, apaçık bir sosyal gruba yönelik soykırımı icra ediyorsunuz ve tüm bu zülümlerinizi ‘siyasal islamcı’ siyasetçi kimliğiniz ile yapıyorsunuz.
YA ISLAH OLUN YA DA AYNISINI YAŞAMADAN ÖLMEYİN!
Ey siyasal İslamcılar, bu muydu ülkünüz?
Bu muydu gaye-i hayaliniz?
Bunun için mi bunca yıl mücadele ettiniz…
‘Kardeş katli kanunnamesi’ gibi, KHK’lar çıkarıyorsunuz.
‘Kurunun yanında yaş da yanabilir’ diye kendinizi avutuyorsunuz.
‘Ne yaptıysak devlet için yaptık’, ‘haklıyız’ diyorsanız sizlere sadece bir şey söyleyebilirim;
Devlet, milletin huzurunu, güvenliğini ve refahını sağlamak için vardır. Halka zulm etmek için değil…
Allah en kısa sürede sizleri ıslah etsin. Aklınızı başınıza devşirsin…
Şayet ıslahınız mümkün olmayacaksa, ‘haklıyız’ diyerek icra ettiklerinizi misliyle yaşamadan bu dünyadan göçmek sizlere nasip olmasın!
(TR724)