[Analiz: Sefer Can]
Siyasi hayatımızın hayli önemli sonuçlar doğuracak referandumu geride kaldı. Yüksek Seçim Kurulu’nun son dakikada aldığı ‘mühürsüz zarflar da geçerlidir’ kararı güne damgasını vurdu. Hukuk tartışmaları süredursun, 17 Nisan sabahı ile birlikte siyasi sonuçları daha fazla konuşulacak. Referandumun kazananları ve kaybedenleri netleşmeye başladı. AKP-MHP bloku her halukârda kaybedenler sınıfında. Resmî olmayan ilk sonuçlara göre kabul oyu iki partinin son seçimde aldığı oyun aritmetik toplamı kadar bile çıkmadı. Bindelik oranda bile olsa BBP’nin oylarını da kattığımızda evet blokunun yüzde 12 civarında oy kaybı görünüyor. 2010 referandumuyla kıyasladığımızda da önemli bir gerilemeden söz edebiliriz. O gün, CHP ve MHP dahil bütün muhalefet karşıydı ve medya dengesi de açık biçimde hayır cephesinden yanaydı; buna rağmen yüzde 57 evet çıkmıştı.
HEMEN TEDAVÜLE GİRECEK İKİ YASA
AKP, kaybın faturasını sadece MHP’ye yıkıp kurtulmak isteyecektir. Fakat bu gerçekçi ve inandırıcı görünmüyor. Kurumsal başarısızlığın ötesinde kaçınılmaz olarak kişisel başarısızlıklar da gündeme gelecek. Çok açık biçimde AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım, selefi Ahmet Davutoğlu’nun gerisinde kaldı. MHP ve BBP’nin payını düştüğümüzde AKP’nin 1 Kasım oylarını koruyamadığı çok açık. Hem de Olağanüstü Hal ortamının katkısına rağmen, devletin bütün imkanlarının kullanılmasına karşın ortaya çıkan sonuç bir başarı değil. Orantısız medya kullanımı ve eşi görülmemiş propaganda gücü AKP’lileri bile ikna etmeye yetmemiştir.
Bugüne kadar anayasayı çiğneyerek partili cumhurbaşkanı gibi davranan Tayyip Erdoğan artık resmen AKP’li olacak. Başarısızlığın faturasını keseceği günah keçileri arayacak. Partide yapmayı planladığı tasfiye için referandum sonucunu fırsata dönüştürecek. Başta Davutoğlu ve ona yakın isimler ile eski ağır toplardan bu vesileyle kurtulacak. 15 Temmuz gibi referandumu da planları için ‘Allah’ın lütfu’ olarak kullanacak. Teşkilatlarda yeniden yapılanma adı altında uzaklaştırmalar yaşanacak. Erdoğan daha önce partinin içinden çıkabilecek yeni parti endişesiyle bazı şeyleri rahat yapamıyordu. Parlamentonun dolaylısıyla siyasal partilerin önemsizleştiği yeni dönemde eli rahatladı.
Oylanan anayasanın sadece iki maddesi hemen yürürlüğe giriyor. Biri, partili cumhurbaşkanı, diğeri de Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) tamamen değiştirilmesi. Erdoğan yargıda ve partide tasfiye yapabilmek için bu iki maddeyi öncelikle istedi. HSYK, cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden şekillendirirken başka bir kapışmanın fotoğrafını görebileceğiz. Yargıda koalisyona mecbur olduğu ulusalcıların ne kadarını tasfiye edecek sorusu önemli gösterge olacak.
BAHÇELİ KAYBETTİ, CHP KAZANDI
Referandumun asıl kaybedeni MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli desek yeridir. Desteği sadece Meclis’le işe yaradı. Sahada en iyimser tahminle tabanın yüzde 70’i genel başkandan farklı düşünüyor. 1 Kasım, MHP’nin ödünç oylarının asıl adreslerine döndüğü bir seçimdi. Yani Bahçeli sadık seçmen diyebileceğimiz kitleyi evet için ikna edemedi. Bir anlamda bu referandum Bahçeli’nin oylanmasına dönüştü. Parti içi muhalefet bütün engellemeleri alarak tabanı hayır vermeye ikna etti. Genel merkezin, kadro ve ihale imalı özendirici mesajları bile etkili olmadı.
Büyük bütçelerle kampanya yapan Pelikan Yalısı sakinleri ve lejyonerler de kaybedenler listesine yazılabilir. Harcadıkları paralarla boşa gitti; kurdukları siteler ve hazırladıkları broşürler toplumdan uzak fantezilerini yansıtıyordu. Ama onların koruyucusu aile içinden ve söylediğim eleştiriler yüksek sesle dile getirilmez.
Ali Bayramoğlu ve Etyen Mahçupyan gibi isimler de kaybedenlerdendi. Firavun imanı gibi, iş işten geçtikten sonra yaptıkları eleştiriler hiç bir işe yaramadı. Üstüne üstlük Ali Bayramoğlu sandık başında saldırıya uğradı. Besledikleri canavar nihayet onların kapısına dayandı. Söz konusu isimler demokrasimize Cem Küçük’gillerden daha fazla zarar verdi. 17-25 Yolsuzluk Soruşturmaları ve onları kapatmak için getirilen antidemokratik düzenlemeleri görmezden gelerek bugünün harcına çimento oldular.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu sürecin kazananı görünüyor. AKP’nin ona abartılı yüklenmeleri ve HDP liderlerinin tutuklu olması onu ön plana çıkardı. Yüzde 25 oyu olan bir parti yüzde 49’un lokomotifi haline geldi. Yeni düzen iki partili yapıya dönüşecekse, MHP’nin de yaşadığı erozyonla birlikte CHP avantaj kazandı.
(tr724)
HEMEN TEDAVÜLE GİRECEK İKİ YASA
AKP, kaybın faturasını sadece MHP’ye yıkıp kurtulmak isteyecektir. Fakat bu gerçekçi ve inandırıcı görünmüyor. Kurumsal başarısızlığın ötesinde kaçınılmaz olarak kişisel başarısızlıklar da gündeme gelecek. Çok açık biçimde AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım, selefi Ahmet Davutoğlu’nun gerisinde kaldı. MHP ve BBP’nin payını düştüğümüzde AKP’nin 1 Kasım oylarını koruyamadığı çok açık. Hem de Olağanüstü Hal ortamının katkısına rağmen, devletin bütün imkanlarının kullanılmasına karşın ortaya çıkan sonuç bir başarı değil. Orantısız medya kullanımı ve eşi görülmemiş propaganda gücü AKP’lileri bile ikna etmeye yetmemiştir.
Bugüne kadar anayasayı çiğneyerek partili cumhurbaşkanı gibi davranan Tayyip Erdoğan artık resmen AKP’li olacak. Başarısızlığın faturasını keseceği günah keçileri arayacak. Partide yapmayı planladığı tasfiye için referandum sonucunu fırsata dönüştürecek. Başta Davutoğlu ve ona yakın isimler ile eski ağır toplardan bu vesileyle kurtulacak. 15 Temmuz gibi referandumu da planları için ‘Allah’ın lütfu’ olarak kullanacak. Teşkilatlarda yeniden yapılanma adı altında uzaklaştırmalar yaşanacak. Erdoğan daha önce partinin içinden çıkabilecek yeni parti endişesiyle bazı şeyleri rahat yapamıyordu. Parlamentonun dolaylısıyla siyasal partilerin önemsizleştiği yeni dönemde eli rahatladı.
Oylanan anayasanın sadece iki maddesi hemen yürürlüğe giriyor. Biri, partili cumhurbaşkanı, diğeri de Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) tamamen değiştirilmesi. Erdoğan yargıda ve partide tasfiye yapabilmek için bu iki maddeyi öncelikle istedi. HSYK, cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden şekillendirirken başka bir kapışmanın fotoğrafını görebileceğiz. Yargıda koalisyona mecbur olduğu ulusalcıların ne kadarını tasfiye edecek sorusu önemli gösterge olacak.
BAHÇELİ KAYBETTİ, CHP KAZANDI
Referandumun asıl kaybedeni MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli desek yeridir. Desteği sadece Meclis’le işe yaradı. Sahada en iyimser tahminle tabanın yüzde 70’i genel başkandan farklı düşünüyor. 1 Kasım, MHP’nin ödünç oylarının asıl adreslerine döndüğü bir seçimdi. Yani Bahçeli sadık seçmen diyebileceğimiz kitleyi evet için ikna edemedi. Bir anlamda bu referandum Bahçeli’nin oylanmasına dönüştü. Parti içi muhalefet bütün engellemeleri alarak tabanı hayır vermeye ikna etti. Genel merkezin, kadro ve ihale imalı özendirici mesajları bile etkili olmadı.
Büyük bütçelerle kampanya yapan Pelikan Yalısı sakinleri ve lejyonerler de kaybedenler listesine yazılabilir. Harcadıkları paralarla boşa gitti; kurdukları siteler ve hazırladıkları broşürler toplumdan uzak fantezilerini yansıtıyordu. Ama onların koruyucusu aile içinden ve söylediğim eleştiriler yüksek sesle dile getirilmez.
Ali Bayramoğlu ve Etyen Mahçupyan gibi isimler de kaybedenlerdendi. Firavun imanı gibi, iş işten geçtikten sonra yaptıkları eleştiriler hiç bir işe yaramadı. Üstüne üstlük Ali Bayramoğlu sandık başında saldırıya uğradı. Besledikleri canavar nihayet onların kapısına dayandı. Söz konusu isimler demokrasimize Cem Küçük’gillerden daha fazla zarar verdi. 17-25 Yolsuzluk Soruşturmaları ve onları kapatmak için getirilen antidemokratik düzenlemeleri görmezden gelerek bugünün harcına çimento oldular.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu sürecin kazananı görünüyor. AKP’nin ona abartılı yüklenmeleri ve HDP liderlerinin tutuklu olması onu ön plana çıkardı. Yüzde 25 oyu olan bir parti yüzde 49’un lokomotifi haline geldi. Yeni düzen iki partili yapıya dönüşecekse, MHP’nin de yaşadığı erozyonla birlikte CHP avantaj kazandı.
(tr724)