[Analiz: Semih Ardıç]
Türkiye’ye esrarengiz biçimde gelen milyarlarca doların menşei hakkında farklı rivayetler var. Bu rivayetlerde Katar’ın, Malezya’nın ve Singapur’un yeri bambaşka. Ne vakit bir şirket satılsa alıcı olarak bu üç adresten birinin ismi geçiyor. En son Digitürk, Finansbank Katar’a gelin gitti.
Son üç senede dünya devi fon, banka ve şirketler Türkiye’den hızla uzaklaştığı için senede 35-40 milyar doları bulan döviz açığı ancak sisler bulvarından gelen paralarla kapatılabiliyor. Doğrudan satın almaların üzeri kalın bir örtüyle kaplı. Bu yolla gelen para 2013’ten evvel gelen tutarların yarısı bile değil. Diğer taraftan Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi tablosunda izaha muhtaç bir kalem var ki oradaki hareket yine bizleri sisler bulvarına götürüyor. Net hata/noksan kalemi AKP’nin devr-i iktidarında (2003-2016) 45 milyar dolar gibi afakî bir rakama ulaştı.
BU KADAR YÜKSEK HATA NORMAL Mİ?
İsmi üzerinde bütün kalemler alt alta yazıldıktan sonra fazla ya da eksik kalan birkaç yüz milyon dolar net hata/noksana atılır. Türkiye için bu dikkate alınmayacak bir işlem hatası olmaktan ziyade ekonominin temel dinamiği haline geldi. Hiçbir iktisatçı TCMB’nin ilan ettiği net hat/noksanı, tarifi içinde bir veri olarak mütalaa etmiyor. 2016’da 11,5 milyar doların karşılığında reel bir işlem yok. Bu kadar yüksek bir rakamın yolunu şaşırıp Türkiye’ye geldiğini siz açıklasınız bile buna kimseyi inandıramazsınız. “Bizim kaynağı meçhul para tutarımız, dünya ortalamasına yakın.” diyenler dünyadan bîhaber…
Türkiye’nin kredi notunun çöp seviyesine indiği bir senede doğrudan yatırımın fevkinde bir döviz gelmiş, amma velakin menşei meçhul! İhracat ya da turizm geliri değil. İşçi dövizi hiç değil. Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden gelen para desek, o rakam senelik milyar doları aşmadı kı hiç. Reel karşılık bulmak için nafile uğraşmayın. Bavullarla, MİT uçakları ile geldiği yazıldı çizildi. Aktörler mütemadiyen yeni metotlar geliştiriyor.
PARA GELSİN DE NASIL GELİRSE GELSİN…
AKP inşaat ve tüketimi destekleyerek ekonomiyi belli bir müddet hızlandırmaya muvaffak oldu. Hızlı büyüme sanayi yatırımı çekmese de dünyanın en önemli oyuncuları tüketim harcamalarından pay alabilmek için ya bizzat kendisi geldi ya da ortaklıklar kurarak Türkiye’de olmaya karar verdi. AB reformları ve hızlı büyüme en önemli motivasyondu.
Son dönemde ise ne büyüme ne de AB çıpası mevcut. Borçlar arttı, kaynak girişi durdu. Mamafih ucuz kredilerle borçlanarak harcamaya alışan hane halkının memnun etmek uğruna para girişini devam ettirmekten başka çare yoktu. Lale Devri’nin sona ermesi en fazla Saray’ın, mabeynindekilerin canını yakar. Dolayısıyla hükümet, şeffaf yolla gelmeyen paranın temininde Reza Zarrab’ın açtığı çığırı takip etmeyi tercih etti.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKMAZ SOKAK
ABD ve AB, kara para mevzuunda kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Esrarengiz yerlerden meçhul paralarla ekonomiyi fonlamanın risklerini bilmiyor olamazlar. Bile bile hatada ısrar ediyorlar. Nitekim Zarrab, Halkbank Genel Müdür Muavini Mehmet Osman Atilla, ABD’de ‘kara para aklamak’ ve ‘terörizmi finansa etmek’ gibi ağır ithamlardan hâkim karşısında hesap veriyor. Muhtemelen 10-15 sene yatıp çıkabilmek umudu ile sisler bulvarında nasıl iş yaptıklarını mahkemeye tek tek itiraf edecekler. Davanın safahatı ilerledikçe Halkbank başta olmak üzere birkaç özel banka, TCMB, Hazine ve BDDK’ya kadar en hassas müesseselerin isminin geçmesi şaşırtıcı olmaz. Cezaların Türkiye’nin itibarında yol açacağı tahribat müeyyidelerin malî külfetini aşacak.
Ahval-i umumî hatadan rücû edilmesini icap ettirdiği halde TCMB’nin son beyanatı calib-i dikkat. Merkez Bankası, 2016’da 11,5 milyar doların yabancı bayrak taşıyan Türk gemileri ile geldiğini açıkladı. Sıradan biri ya da rastgele bir banka söylemiyor. Türkiye’deki döviz ya da TL’nin mesuliyetini üstlenmiş Merkez Bankası, meselenin aslının ciddi ciddi böyle olduğuna inanmamızı istiyor.
O GEMİLERİN SAHİPLERİNİ DE AÇIKLASANIZ KEŞKE!
Hazır bu faslı açmışken TCMB keşke biraz teferruata inseydi. Mesela o gemilerden, gemilerin sahiplerinden bahsetseydi. Türk bayrağı taşımadıklarına göre bu armatörlerin ‘yerli ve millîci’ AKP için sağlam pabuç olmaması lazım. Merkez Bankası’nın bu izahatına dâir AKP ne düşünüyor acaba? Dolar taşıyanla teröristi bir tutan zihniyet, herhalde gemisinde yabancı bayrak dalgalandıranlarla iş tutmuş olamaz. TCMB’nin ‘gemilerle geldi’ sözleri kazaen sarf edilmiş gibi görünmüyor. Tenkitlerden bunalan Merkez, sır perdesini aralamak isteyenlere küçük bir ipucu vermiş olabilir. Adeta, “Benim elimden gelen bu kadar. Kaynağını bilmiyorum, gidin onlara sual edin” diyor…
ABD Başkanı Donald Trump’ın Beşar Esed rejimine ait askerî hava üssü için vur emri vermesi, Suriye eksenli siyasî hâdiselerin bu sene hızlanacağı anlaşılıyor. Suriye’de sular durulduğunda Türkiye’ye şu ana dek gelen esrarengiz paraların, siyah bavulların sırrı da açığa çıkacak.
TCMB mesuliyeti üzerinden atmak için küçük bir hamle yaptı. Neyi kast ettiğini anlayan anladı…
(TR724)
Son üç senede dünya devi fon, banka ve şirketler Türkiye’den hızla uzaklaştığı için senede 35-40 milyar doları bulan döviz açığı ancak sisler bulvarından gelen paralarla kapatılabiliyor. Doğrudan satın almaların üzeri kalın bir örtüyle kaplı. Bu yolla gelen para 2013’ten evvel gelen tutarların yarısı bile değil. Diğer taraftan Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi tablosunda izaha muhtaç bir kalem var ki oradaki hareket yine bizleri sisler bulvarına götürüyor. Net hata/noksan kalemi AKP’nin devr-i iktidarında (2003-2016) 45 milyar dolar gibi afakî bir rakama ulaştı.
BU KADAR YÜKSEK HATA NORMAL Mİ?
İsmi üzerinde bütün kalemler alt alta yazıldıktan sonra fazla ya da eksik kalan birkaç yüz milyon dolar net hata/noksana atılır. Türkiye için bu dikkate alınmayacak bir işlem hatası olmaktan ziyade ekonominin temel dinamiği haline geldi. Hiçbir iktisatçı TCMB’nin ilan ettiği net hat/noksanı, tarifi içinde bir veri olarak mütalaa etmiyor. 2016’da 11,5 milyar doların karşılığında reel bir işlem yok. Bu kadar yüksek bir rakamın yolunu şaşırıp Türkiye’ye geldiğini siz açıklasınız bile buna kimseyi inandıramazsınız. “Bizim kaynağı meçhul para tutarımız, dünya ortalamasına yakın.” diyenler dünyadan bîhaber…
Türkiye’nin kredi notunun çöp seviyesine indiği bir senede doğrudan yatırımın fevkinde bir döviz gelmiş, amma velakin menşei meçhul! İhracat ya da turizm geliri değil. İşçi dövizi hiç değil. Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden gelen para desek, o rakam senelik milyar doları aşmadı kı hiç. Reel karşılık bulmak için nafile uğraşmayın. Bavullarla, MİT uçakları ile geldiği yazıldı çizildi. Aktörler mütemadiyen yeni metotlar geliştiriyor.
PARA GELSİN DE NASIL GELİRSE GELSİN…
Son dönemde ise ne büyüme ne de AB çıpası mevcut. Borçlar arttı, kaynak girişi durdu. Mamafih ucuz kredilerle borçlanarak harcamaya alışan hane halkının memnun etmek uğruna para girişini devam ettirmekten başka çare yoktu. Lale Devri’nin sona ermesi en fazla Saray’ın, mabeynindekilerin canını yakar. Dolayısıyla hükümet, şeffaf yolla gelmeyen paranın temininde Reza Zarrab’ın açtığı çığırı takip etmeyi tercih etti.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKMAZ SOKAK
ABD ve AB, kara para mevzuunda kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Esrarengiz yerlerden meçhul paralarla ekonomiyi fonlamanın risklerini bilmiyor olamazlar. Bile bile hatada ısrar ediyorlar. Nitekim Zarrab, Halkbank Genel Müdür Muavini Mehmet Osman Atilla, ABD’de ‘kara para aklamak’ ve ‘terörizmi finansa etmek’ gibi ağır ithamlardan hâkim karşısında hesap veriyor. Muhtemelen 10-15 sene yatıp çıkabilmek umudu ile sisler bulvarında nasıl iş yaptıklarını mahkemeye tek tek itiraf edecekler. Davanın safahatı ilerledikçe Halkbank başta olmak üzere birkaç özel banka, TCMB, Hazine ve BDDK’ya kadar en hassas müesseselerin isminin geçmesi şaşırtıcı olmaz. Cezaların Türkiye’nin itibarında yol açacağı tahribat müeyyidelerin malî külfetini aşacak.
Ahval-i umumî hatadan rücû edilmesini icap ettirdiği halde TCMB’nin son beyanatı calib-i dikkat. Merkez Bankası, 2016’da 11,5 milyar doların yabancı bayrak taşıyan Türk gemileri ile geldiğini açıkladı. Sıradan biri ya da rastgele bir banka söylemiyor. Türkiye’deki döviz ya da TL’nin mesuliyetini üstlenmiş Merkez Bankası, meselenin aslının ciddi ciddi böyle olduğuna inanmamızı istiyor.
O GEMİLERİN SAHİPLERİNİ DE AÇIKLASANIZ KEŞKE!
Hazır bu faslı açmışken TCMB keşke biraz teferruata inseydi. Mesela o gemilerden, gemilerin sahiplerinden bahsetseydi. Türk bayrağı taşımadıklarına göre bu armatörlerin ‘yerli ve millîci’ AKP için sağlam pabuç olmaması lazım. Merkez Bankası’nın bu izahatına dâir AKP ne düşünüyor acaba? Dolar taşıyanla teröristi bir tutan zihniyet, herhalde gemisinde yabancı bayrak dalgalandıranlarla iş tutmuş olamaz. TCMB’nin ‘gemilerle geldi’ sözleri kazaen sarf edilmiş gibi görünmüyor. Tenkitlerden bunalan Merkez, sır perdesini aralamak isteyenlere küçük bir ipucu vermiş olabilir. Adeta, “Benim elimden gelen bu kadar. Kaynağını bilmiyorum, gidin onlara sual edin” diyor…
ABD Başkanı Donald Trump’ın Beşar Esed rejimine ait askerî hava üssü için vur emri vermesi, Suriye eksenli siyasî hâdiselerin bu sene hızlanacağı anlaşılıyor. Suriye’de sular durulduğunda Türkiye’ye şu ana dek gelen esrarengiz paraların, siyah bavulların sırrı da açığa çıkacak.
TCMB mesuliyeti üzerinden atmak için küçük bir hamle yaptı. Neyi kast ettiğini anlayan anladı…
(TR724)