[Faik Can, yazdı]
İdlib’te kimyasal gazla zehirlenen masum yavruları görünce, Türkiye’de hapishanelerde büyüyen binlerce masum bebek geldi gözümün önüne. Cizre’de annesinin üç gün derin dondurucuda saklamak zorunda kaldığı küçük Cemile’yi hatırladım sonra. Adları, unvanları değişse de zalimler her yerde aynı. Onların kendilerinden başka hiçbir şeyi önemsemedikleri kirli dünyalarında olan hep masumlara oluyor. Özellikle Müslümanların yaşadığı coğrafyalar, cehaletin, fakirliğin ve kaosların pençesinde inim inim inliyor. Müslüman kılıklı diktatörler kendilerine mutlak itaat etmeyen insanlara karşı sistematik bir soykırım uyguluyorlar.
Suriye’de Halep’i, Şam’ı, İdlib’i yerle bir edenin de Türkiye’de Sur’u, Cizre’yi, Şırnak’ı yıkanın da tek derdi, kendi güçlerini perçinlemek! Suriye’de masum çocukları sarin gazıyla zehirleyen zalimle, Türkiye’de binlerce bebeği hapishanelere tıkan, nezarethanede bir annenin kendi kendine doğum yapmasını ahiret yokmuşçasına umarsızca seyreden zihniyetin bir farkı var mı? Kendi ihtiyaçlarını giderecek takati bulunmayan yaşlı amcaları, teyzeleri sırf burs verdikleri için zindanlarda tutan kara vicdan, emin olun fırsatını bulsa o masumlara da Suriye’deki zalimin yaptığını yapar!
Asıl acı olan ve utanılması gerekense, bu zalimlerin kendilerine hala destekçi bulmaları! Sadece Suriye’de değil, Türkiye’de, Irak’ta, Yemen’de, Libya’da ve Müslümanların yaşadığı daha pek çok yerde milyonlarca masum inim inim inliyor ve zalimlerin sözde Müslüman alkışçıları da bu inlemeleri tıpkı bir ney gibi dinliyor. Her yerde insanlıktan çıkmış, insafın zerresinden bile nasipsiz, kara vicdanlı güruhlar türedi. Bunlar, hangi tarlanın dikenidirler bilinmez ama sularının da topraklarının da haramdan olduğu belli! Suretlerine bakınca tür olarak insan deniyor bunlara. Ama cisimlerinden başka insana benzer tek bir yanları yok! Allah’ın kendilerine verdiği üstün mahiyeti şeytanca hesaplarla kirletiyorlar. Meleklere secde ettiren bir kıvama sahipken dünyalık menfaatlerin, makam ve mansıpların peşinde çamura bulanıp türlü rezaletlere dalıyorlar. Temizlenmesi zor bir kirin içinde “Ahsen-i takvim” diye ifade edilen o muhteşem mahiyete ihanet ediyorlar. Bu sebeple de “Hayvanlar gibi, hatta onlardan da aşağı.” (A’râf sûresi, 7/179) bir duruma düşüyorlar.
Kendine ihanet eden insan
Allah, insanı çok yüksek bir mevkiye koyduğundan, oradan düşenlerin çok derin bir çukura yuvarlanmaları mukadder görünüyor! Zira böyleleri işledikleri haltlarla o benzersiz mahiyetlerine saygısızlık yapıyorlar. “Elest bezminde” kendilerine biçilen role ve verilen payeye ihanet ediyor. Allah’ın enîsi olmaya namzet olarak yaratılmalarına rağmen, zalimlere payanda olmayı tercih eden insanlar dünyada da ahirette de elbette maskara olacaklar. Zulümler, haksızlıklar, kıyımlar karşısında sessiz kalan ve hatta destek verip alkışlayan insan suretindeki canavarlar günün birinde “Keşke…” leri peşi peşine sıralayacaklar.
Bunların bir kısmı dünyada işledikleri zulüm ve günahların cezasıyla karşılaşınca “Ah keşke toprak olsaydım!” (Nebe sûresi, 78/40) diye inleyecekler. Kendi çizgisini kaybedip de bir zalimin ardından koyunlar gibi sürüklenen karakter yoksunları ise Kur’an’ın ifadesiyle: “İşte o gün parmaklarını ısıracak ve: … Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim!” diyecekler. (Furkan Sûresi, 25/27-28) Ama artık iş işten geçmiştir; o bahtsızlar, kimin arkasından gideceklerini bilememenin ve yanlış tercihlerinin bedelini ödeyecekler.
Oysaki Allah, insanları hiçbir zaman rehbersiz bırakmamıştır. Hem peygamberler, hem asfiya ve evliya ile insanların yollarını hep aydınlatmıştır. İnsan, dünyada bu yanıltmayan rehberleri görmezden gelir de onları takip etmezse yolunu kaybeder. Bugün maalesef çok örneğini gördüğümüz gibi kişiliksiz, zavallı ve bütün insani erdemlerden mahrum aşağılık bir mahlûk olarak içi haramlarla, yalanlarla, zulümlerle dolu pis bir çukura yuvarlanır. Buradaki çukur da orada Cehennem gayyasına dönüşür.
Oluklar çift
Zalimler ve onlara payanda olanlar esas hüsranı defterlerin dağıtıldığı hesap gününde yaşayacaklar. O gün bazıları ömürlerinin hasılası olan defterlerini sağ taraflarından, bazıları ise sol taraflarından alacaklar. Defterleri sağ taraflarından verilenler, büyük bir sevinç ve mutlulukla “İşte alın, okuyun kitabımı! (Zaten) ben böyle bir hesapla karşılaşacağıma inanıyordum!” (Hâkka Sûresi, 69/19-20) diyecek ve alınları açık, başları dik olarak defterlerini herkese gösterecekler. Çünkü ne bir zulme ortak olmuşlar, ne de insanlıklarına ihanet etmişlerdir. Defterleri sol taraflarından verilenler ise, “Âh keşke, bana bu kitabım verilmeseydi! Keşke hesabımı da hiç görüp bilmeseydim! Ve keşke, ölüm işimi bitirmiş olsaydı! Uğruna ömrümü harcadığım malım burada hiçbir işe yaramadı. Her şeye yeteceğini sandığım güç ve hâkimiyetim ise yok olup gitti!” (Hâkka Sûresi, 69/25-29) diyerek hasretle inleyecekler. Çünkü koskoca bir ömürden ellerine zulümlerle, gasplarla, ihanetlerle ve onlara arka çıkmalarla dolu kapkara bir utanç tablosu kalmıştır.
Burada tercihini doğru yapmış, kulluktan ve insanlara kulluğu anlatmaktan başka derdi olmamış insanlara, ahirette kitapları sağ taraftan verilecektir. Yaşadıkları mazlumiyetler, mağduriyetler, muvakkat sıkıntılar, ötede onların yüzünü ağartacak ve ellerinde defterleriyle reftâre gezeceklerdir. Kitapları sol taraftan verilenler ise bütün mide bulandırıcı günahlarının orada yazılı olduğunu göreceklerdir. Hesap gününde onlar, çaldıkları malları, yolsuzluklarını, hukuksuzluklarını, zulümlerini, yalanlarını, iftiralarını, cinayetlerini, öldürdükleri, zehirledikleri, hapse attıkları masumları ve işledikleri bütün günahları o kapkara defterde bulacaklardır.
Defterlerini sağ taraftan alanlar dünyada da ahirette de hep hayırla anılacak ve birer yâd-ı cemil olarak temiz gönüllere taht kuracaklardır. Hak hukuk tanımayan, Firavun karakterli câni, katil ve zalimlerle onların yardakçıları ise Allah’ın, meleklerin ve bütün temiz insanların lânetine maruz kalacaklardır.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Oluklar çift, birinden Nur akıyor, birinden kir!” Dileyen ihlas, samimiyet, fedakârlık ve hasbilik alaşımı Nur’dan oluğun altına girer, dileyen de bebek katillerinin, zalimlerin, hırsızların, cebbarların beslendiği kir dolu oluğun altında yer tutar!
(TR724)