Romanya Haber

Soru ‘Büşra’ya Neden Tahliye’ Değil, Ahmet Şık Neden Tutuklu?

Sabah tahliye edilen 21 gazetecinin gece yarısı tekrar tutuklanmasıyla bir zamanlar ülkücü, sonradan solcu İsmail Saymaz’la akademisyen yazar Fatih Yaşlı’ların, Halime Kökçe’lerin, Fatih Tezcan’larin, Cem Küçük’lerin sözcülüğünü yaptığı kirli koalisyon kazandı.
“Sabah niye tahliye ettiniz, gece niye gözaltına alıyorsunuz?” sorusu, herkesin gözleri önünde taammüden işlenen hukuk cinayeti ile ilgili, gecenin en anlamlı sorusunu olabilirdi. Olmadı, çünkü Türkiye’nin en büyük kötülük koalisyonu kendisini ‘durağan’dan ‘aktif’ konuma almıştı.
Misal, bir zamanlar ülkücü, sonradan solcu İsmail Saymaz, 21 meslektaşının tahliye kararına çok bozulmuş, “Ekrem Dumanlı firari, Faruk Mercan kayıp, Büşra Erdal tahliye… Bu ülkede feth… da kala kala Ahmet Şık ile Cumhuriyet’çilere kaldı” diye feveran etmişti. Soru “Ahmet Şık neden özgür değil” değildi; ”Büşra Erdal’a neden tahliye” gibi, normal şartlarda insanın, insan içine çıkamayacağı, meslektaşlarının yüzüne bakamayacağı, sevdiklerine karşı mahçup olacağı bir hadsizlik ve arsızlık örneğiydi. Belli ki Saymaz’ın içerlediği göz göre göre işlenen hukuksuzluk değil, sabah gelen tahliyeydi.
Oysa vicdan sahibi insanlar “acaba” demişti; dünyada en fazla gazetecinin özgürlüğünden yoksun olduğu Türkiye’de bu adım, küçük de olsa aralanan bir kapının işareti olabilir mi? Bu genç meslektaşlarımız için aralanan kapıdan diğer Zaman ve Bugün yazarları, Cumhuriyet ekibi, Kürt medyasında çalışan dostlarımız, Deniz Yücel ve diğer arkadaşlarımız da çıkabilir miydi?

Silivri Cezaevi’ne tutuklu olarak giren gazeteciler esir alınmıştı. Gece yarısından sonra gelen hukuk darbesiyle gündüz tahliyesine karar verilen, akşam saatlerinde olması gereken tahliyeler olmadı. 21 gazeteci Silivri’den özgürlüğe adımlarını atmadan yeniden gözaltına alındı.

Umut ışığı vardı, çünkü mahkeme savcılığın taleplerinin de ötesinde 21 gazetecinin tahliyesine karar vermişti. Ama İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bazılarına çok “ağır” geldi. Bir zamanlar ülkücü, sonradan solcu, sonuna kadar Rizeli İsmail Saymaz ile ‘demokrat’ Birgün yazarı, akademisyen Fatih Yaşlı’yı, Aktroll diye nitelendirilen sağ muhafazakar ve İslamcı tayfa ile buluşturan da buydu. “Hakkında tahliye kararı çıkarılıp sonra yeniden gözaltı kararı alınanlar “gazeteci” değil bu arada, haberiniz olsun” diyen Fatih Yaşlı’nın pası hiç yere değmeden ‘ilahiyatçı yazar’ Cemile Bayraktar tarafından değerlendiriliyordu. Sağ açık Halime Kökçe “Zamanlama muhteşem” diyerek oyun içinde oyun arıyordu. Kabul etmek gerekir ki hiç biri bir Fatih Tezcan değildi elbette. “Tahliye kararı çıkarsa halkın adalete güveni biter ve kendi işini kendi görür” diyerek alenen gazetecileri ölümle tehdit edecek kadar delirmemişti.
Oysa 8 aylık tutukluluğun ardından ilk kez hakim karşısına çıkan gazetecilerin ne dediğini bile merak etmemişti bir zamanlar ülkücü, sonradan solcularla histerik sağcı gazeteci yazarlar. 5 gün boyunca süren duruşmalara gelselerdi suçlamaların ne kadar mesnetsiz, ithamların ne kadar yersiz olduğunu kendi kulaklarıyla duyacaklardı. Yargılananlar, en basit gazetecilik faaliyeti olan haberlerinden, en sıradan ifade hürriyetleri olan görüş beyanından değil, sadece ve sadece ‘retweet’ yapmaktan dolayı 8 aydır Silivri zindanındaydı. Her bir gazeteci duruşmada iddiaların ne kadar saçma, suçlamaların absürd olduğunu tane tane anlatmış ve birkaç istisna ile tahliye kararı çıkmıştı.
Nihayet, mahkemede birbirlerini görmesin diye araya uzun boylu jandarma erlerinin dizildiği aileler kavuşacaktı. Akşam Silivri’deki sevgili emanetlerini almak için yollara düşen anneler-babalar, eşler, evlatlar, arkadaşlar heyecanlıydı. Türkiye kavuşma coşkusunu yaşayan ailelerin heyecanını, olması gerektiği gibi muhabirlerin, foto muhabirlerinin aktardıklarından değil, günlük bir gazetenin Genel Yayın Müdürü’nden öğreniyordu. Evrensel’in künyesinin başındaki kelimenin tam anlamıyla ‘adam’, ‘iş başa düştü, demiş ve mağdur aileleriyle birlikte yola koyulmuştu. Silivri’ye vardıklarında gördüğü olağanüstülük işkillendirmişti Polat’ı: “Bütün diğer araçlarla TEM bağlantı noktasındayız. Şu bile aklımıza geliyor: Gerçekten bu gece bu tahliye olacak mı? (23.47)” tweet’iyle “Aileler perişan. Okudukları haberleri bize soruyorlar. Burada açıklama yapan da yok. Çok az bekleyen aile kaldı TEM bağlantı yolunda (01.37)” arasında iki saat bile olmamıştı ama ne olduysa da o arada olmuştu: “+İyi bir haber veremedik ? İyi geceler. (02.24)”
Silivri Cezaevi’ne tutuklu olarak giren gazeteciler esir alınmıştı. Önce 25. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı tahliye kararı verilen 21 kişiden 8’i hakkında bir üst mahkemeye itirazda bulundu. İtirazı kabul eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi söz konusu 8 kişinin yakalanmasına karar verdi. Ahmet Memiş, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Cuma Ulus, Habip Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal ve Muhammed Said Kuloğlu hakkında yapılan itiraz genişletildi ve gece yarısından sonra gelen hukuk darbesiyle gündüz tahliyesine karar verilen, akşam saatlerinde olması gereken tahliyeler olmadı. 21 gazeteci Silivri’den özgürlüğe adımlarını atmadan yeniden gözaltına alındı.
Meslektaşlar üzüldü, aileler yıkıldı.
Bir zamanlar ülkücü, sonradan solcu İsmail Saymaz’la akademisyen yazar Fatih Yaşlı’ların, ilahiyatçı yazar Cemile Bayraktar’la, Halime Kökçe’lerle, Fatih Tezcan’larla, Cem Küçük’lerle sözcülüğünü yaptığı kirli koalisyon kazandı.


Kaynak: http://www.kronos.news/tr/soru-busraya-neden-tahliye-degil-ahmet-sik-neden-tutuklu/