Romanya Haber

Fırat Kalkanı’ndan Geriye Ne Kaldı?

[Haber-Analiz: Kemal Ay]
15 Temmuz darbe girişiminden sonra apar topar başlatılan, o kadar ki darbe soruşturmasına dâhil edilen havacı askerlerin mecburen harekâta katıldığı, Fırat Kalkanı Operasyonu yine ‘apar topar’ bitirildi. Milli Güvenlik Kurulu’nca (MGK) yapılan ‘başarıyla tamamlandı’ açıklaması, ‘71 şehit verilerek ne elde edildi?’ sorusunu beraberinde getirdi. Münbiç ve Rakka’ya devam edeceği düşünülen Türk askerinin, ABD’nin Rakka Operasyonu öncesi Fırat Kalkanı’nı bitirmesi ve Rusya’nın Suriye’de Türkiye’yi istememesi, ‘bir maceranın daha sonuna geldik’ diye düşündürdü… Geriye oğlunun şehit haberini alan o acılı babanın gözleri ve IŞİD’in yaktığını iddia ettiği iki askerimizle ilgili yapılmayan açıklama kaldı…
Medyada çeşitli zamanlarda yer aldığı şekliyle Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başlatılma gerekçeleri şunlardı:

Bunların bir kısmı resmî açıklamalardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 15 Temmuz öncesi ‘direndiği’ söylenen Suriye’ye kara operasyonunun bu kadar ‘mütevazı’ amaçlarının olacağı öngörülseydi, muhtemelen ‘direnen askerler’ de direnmekten vazgeçebilirdi. Üstelik Fırat Kalkanı’nın ‘en büyük başarısı’ olarak gösterilen ‘PYD’nin kantonları birleştirme hamlesini bertaraf etme’ gibi bir amaca, hangi asker, neden karşı çıkmış olsundu ki?
Önceki akşam yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından sonra, Fırat Kalkanı Operasyonu’nun ‘başarıyla’ sonlandırıldığı açıklandı. Bundan sonra eğer bölgede askerî hareketlilik olursa, bunun farklı operasyonlar olarak değerlendirileceği belirtildi. Nasılsa CHP’nin ve MHP’nin her Meclis’e geldiğinde koşulsuz desteklediği tezkereler var!
NEYİ BAŞARDIK?
MGK açıklamasında, ‘başarı’ olarak sayılan kriterler arasında, ‘sınır güvenliği’, ‘IŞİD’in Türkiye’ye yönelik saldırılarının önlenmesi’ ve ‘Suriyelileri topraklarına kavuşturma’ yer alırken, PYD’ye ya da Suriye ordusuna dair bir atıf yoktu.
Fırat Kalkanı Operasyonu’yla ilgili en kafa karıştırıcı husus, Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) himâye ederek bölgede Suriyeli muhaliflere alan açan TSK’nın, bölgeden çekildikten sonra bu toprakların himâyesini kime bırakacağıydı. Zira bazı raporlara yansıyan rakamlara göre ÖSO’nun ‘savaşma kabiliyeti’ bir hayli düşük, Fırat Kalkanı çerçevesinde verdiği zayiat da bir o kadar fazlaydı. (Aslında Türkiye’nin de daracık bir bölgede 71 şehit vermesi, üzerinde düşünülmeye değer.)
REX TILLERSON, TEBLİĞE GELDİ
MGK’da konunun görüşüldüğü saatlerde ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Ankara’daydı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüştü. (Çok başlılık, başa bela! 16 Nisan’dan sonra inşallah sadece Erdoğan’la görüşülüp halledilecek bu meseleler!)
Kadir Has Üniversitesi’nden Ahmet K. Han’ın Twitter’da paylaştığı bilgiler, Tillerson’la görüşmelerin nasıl geçmiş olabileceğine dair ipuçları veriyor. Ahmet K. Han, Tillerson’ın ‘etkisiz bir dışişleri bakanı’ olduğunu savunuyor. Yani bir anlamda Tillerson ‘müzakereci’ olarak değil, ‘tebliğci’ olarak Ankara’da bulunuyor. Rakka Operasyonu’nun detayları, ‘müttefik’ Türkiye’yle paylaşılıyor (ne kadarının paylaşıldığını bilemiyoruz).
Trump’ın ABD kamuoyundaki imajını toparlamak için bir an evvel başlatmak istediği Rakka Operasyonu’nun YPG askerleriyle işbirliği içinde yürütülecek olması, Türkiye’nin en istemediği senaryoydu ancak Amerika’ya karşı elinin kolunun bağlı olduğu da, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı’nın tutuklanmasıyla bir kez daha ortaya çıktı. (Bu arada Batılı istihbarat teşkilatları ardı ardına Gülen’in darbenin arkasında olduğuna ikna olmadıklarını açıklamaları, Gülen’in iadesi konusunda da AKP’nin ümitsiz olduğunu ortaya koyuyor.)
Tevekkeli değil, Mevlüt Çavuşoğlu mevkidaşının yanında Obama’yı çekiştirip durdu. Aslında ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ demeye çalışıyordu muhtemelen ama Tillerson ‘etkisiz bir bakan’ olsa da, yıllarca Türkiye gibi otoriter ülkelerin yetkilileriyle petrol gibi hassas konularda müzakere yürütmüş kurt bir yönetici.
RUSYA, SURİYE DEFTERİMİZİ KAPATTI
Öte yandan ‘yeni müttefik’ Rusya’yla ilişkiler giderek geriliyor. Rusya’nın Türkiye’ye yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımların hâlen kriz öncesi duruma gelememiş olması bir yana, Suriye’de Türkiye’nin ‘istenmeyen adam’ hâline gelmesi ve açık açık Rusya’nın YPG ile çalışmaya başlaması, Türkiye için ikinci bir ‘kement’ hâline büründü.
Fazla hamle imkânı kalmayan Türk dış politikası, ÖSO’nun himâyesi gibi romantik bir misyonu bile yerine getiremeyebilir zira bütün işaretler Esad’la da eninde sonunda ‘barışılacağını’ gösteriyor. Suudi Arabistan’ın Yemen’e odaklanması (ve ABD ile iyi ilişkileri), Katar’ın başından beri ‘arka planda’ kalması, Suriye’yle ilgili bundan sonraki bütün suçlamaların Türkiye’ye yöneltileceğinin de habercisi.
Fırat Kalkanı Operasyonu bu durumda sadece Kürt tarafına yönelik bir ‘madik atma girişimi’ olarak hatırlanabilir. Elbette ABD de Rusya da PYD’ye ‘açık çek’ vermiyor. Hatta ABD’li bir yetkili, bölgedeki Kürt nüfusunun ‘azınlık’ olduğunu vurgulayarak, idarenin PYD’de kalmasının zor olduğunu vurguladı. Belli ki PYD de ‘gücünü bilerek’ Rakka Operasyonu’nda ABD’ye tam destek sağlayıp Rusya’yla da arasını iyi tutarak bölgede ‘dengeye ulaşma’ derdinde. Kuzey Irak’taki Kürdistan örneğinin Suriye’de de gerçekleşmesi kısa vadede zor olsa da, uzun vadede büyük güçlerin yardımıyla Suriye’de bir Kürt özerk bölgesinin oluşturulabileceği görülüyor.
AKP’nin dış politikadaki itibarı bozuk para gibi harcadığı bugünlerde, Fırat Kalkanı Operasyonu’yla ne elde edildiği yahut bir şey elde edilip edilemediği uzun vadede daha iyi anlaşılacak. Şimdilik, Fırat Kalkanı’nı anlatan bir film projesiyle filan alternatif gerçekler halka anlatılabilir… Tabi oğlunun şehit haberini alan o acılı babanın gözlerini ve IŞİD’in yaktığını iddia ettiği iki askerimize dair görüntüleri filme koymazsınız!