[Abdülhamit Bilici]
CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu, bugün twitterda hem AKP hem cemaati hedef alan şu açıklamada bulundu:
“Bir taraftan AKP Yönetiminin bir taraftan Cemaat kadrolarının hakaret, iftira ve küfürlerine maruz kalıyoruz… Artık yeter…
Artık dayanamıyoruz… Sizin cürümlerinizin günah keçisi biz değiliz… Bizden uzak durun… Allah sizi affetsin…”
“Bir taraftan AKP Yönetiminin bir taraftan Cemaat kadrolarının hakaret, iftira ve küfürlerine maruz kalıyoruz… Artık yeter…
Artık dayanamıyoruz… Sizin cürümlerinizin günah keçisi biz değiliz… Bizden uzak durun… Allah sizi affetsin…”
Bu sözler üzerine şu düşüncelerimi paylaştım:
Sanki CHP ve Kemalistlerin hiçbir hatası yok. Unutmayın, Erdoğan’ı ortaya çıkaran, Kemalist darbeler ve başörtüsü yasağı gibi saçmalıklardır.
Hatalarınızı anladıysanız tevbe edin. Samimiyetle adalet ve demokrasyi savunun. AKP’ye de Cemaate de örnek olun, hatta bu tavrınızla onları mahçup edin.
Dünden bugüne Türkiye’de farklı dönemlerde farklı kesimler gücü elde etti ve hepsi de güçle sınavı kaybetti. Bir tek İslamcılar kalmıştı, şimdi onlar da dünün mağdurları olmalarına rağmen kendilerini desteklemeyen herkese zulmederek bu sınavı feci şekilde kaybetti.
Aşağı yukarı herkes eşitlendiğine göre şimdi her kesim kendi özeleştirisini yapıp, geçmişteki hatalarıyla yüzleşip hukuka ve demokrasiye sarılmalı. Tabii eğer çözüm istiyorsak. Yoksa birbirimizi yemeye devam edebilir ve Suriye’de beter hale gelebiliriz.
Cemaat için de bu geçerli. Yani cemaat de hatalarıyla yüzleşip daha güçlü ve ilkeli şekilde hukuk ve demokrasiye sarılmalı. Ama bugün “terörist” diye yaftalanan ve çok feci bir zulme maruz kalan cemaatin günahları, Kemalist ve İslamcılarınki ile asla karşılaştırılamaz. Herkes ağız birliği etmişçesine sanki mahallenin en kötüsü cemaatmiş gibi konuşsa da bu doğru değil.
Kemalistler olarak yapılan onca başarılı(!) darbeleri, farklı kesimlerden bu darbelerin kurbanlarını, Dersim katliamını, Diyarbakır cezaevini, Kürtlere yapılanları, İstiklal mahkemelerini, Menderes’in idamını, Bediüzzaman’a yapılanları, başörtüsü yasağı gibi uygulamaları nereye koyacaksınız?
Hapsedilen gazeteciler, siyasietçiler, kayyım atanan belediyeler, malına el konulan işadamları, sokağa atılan 7 bin akademisyen, kamudan atılan yüzbinlerce insan, işkence ve işkenceyle ölümler, kapatılan 17/25 yolsuzluk dosyası, havuz medyasının iftiraları, yıkılan kasabalar ve nice zulümler de artık Siyasal İslamcıların günah galerisini oluşturuyor.
Seçim bizim: Hatalarımızdan ders çıkarıp özgür ve güçlü Türkiye’de barış içinde mi yaşayacağız, yoksa Suriye gibi mi olacağız?
Sanki CHP ve Kemalistlerin hiçbir hatası yok. Unutmayın, Erdoğan’ı ortaya çıkaran, Kemalist darbeler ve başörtüsü yasağı gibi saçmalıklardır.
Hatalarınızı anladıysanız tevbe edin. Samimiyetle adalet ve demokrasyi savunun. AKP’ye de Cemaate de örnek olun, hatta bu tavrınızla onları mahçup edin.
Dünden bugüne Türkiye’de farklı dönemlerde farklı kesimler gücü elde etti ve hepsi de güçle sınavı kaybetti. Bir tek İslamcılar kalmıştı, şimdi onlar da dünün mağdurları olmalarına rağmen kendilerini desteklemeyen herkese zulmederek bu sınavı feci şekilde kaybetti.
Aşağı yukarı herkes eşitlendiğine göre şimdi her kesim kendi özeleştirisini yapıp, geçmişteki hatalarıyla yüzleşip hukuka ve demokrasiye sarılmalı. Tabii eğer çözüm istiyorsak. Yoksa birbirimizi yemeye devam edebilir ve Suriye’de beter hale gelebiliriz.
Cemaat için de bu geçerli. Yani cemaat de hatalarıyla yüzleşip daha güçlü ve ilkeli şekilde hukuk ve demokrasiye sarılmalı. Ama bugün “terörist” diye yaftalanan ve çok feci bir zulme maruz kalan cemaatin günahları, Kemalist ve İslamcılarınki ile asla karşılaştırılamaz. Herkes ağız birliği etmişçesine sanki mahallenin en kötüsü cemaatmiş gibi konuşsa da bu doğru değil.
Kemalistler olarak yapılan onca başarılı(!) darbeleri, farklı kesimlerden bu darbelerin kurbanlarını, Dersim katliamını, Diyarbakır cezaevini, Kürtlere yapılanları, İstiklal mahkemelerini, Menderes’in idamını, Bediüzzaman’a yapılanları, başörtüsü yasağı gibi uygulamaları nereye koyacaksınız?
Hapsedilen gazeteciler, siyasietçiler, kayyım atanan belediyeler, malına el konulan işadamları, sokağa atılan 7 bin akademisyen, kamudan atılan yüzbinlerce insan, işkence ve işkenceyle ölümler, kapatılan 17/25 yolsuzluk dosyası, havuz medyasının iftiraları, yıkılan kasabalar ve nice zulümler de artık Siyasal İslamcıların günah galerisini oluşturuyor.
Seçim bizim: Hatalarımızdan ders çıkarıp özgür ve güçlü Türkiye’de barış içinde mi yaşayacağız, yoksa Suriye gibi mi olacağız?