[Vehbi Şahin]
Askerler, yüksek yargı, Aydın Doğan, Koç Grubu, Cumhuriyet Halk Partisi, ABD, İsrail, Geziciler, Cemaat…
AKP’nin, 2002’den bu yana seçim kazanmak ve seçmen kitlesini konsolide etmek için ‘düşman’ ilan ettiklerinden bazıları bunlar…
Yıllar geçtikçe listedeki düşman sayısı da artıyor.
Şimdi bunlara Almanya, Avusturya ve Hollanda eklendi.
Bir sonraki seçimde de AKP yönetimi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin’den Maçin’e dünyanın en ücra köşesinden elbet kendilerine bir düşman bulacaktır!
Şaka gibi ama acı gerçek bu maalesef…
ZALİM DE OLSA HEP MAZLUM!
15 yılda iktidarını güçlendirmesine ve Türkiye’yi tek başına istediği gibi yönetmesine rağmen Erdoğan ve AKP’nin her seçim öncesi neredeyse değişmeyen tek bir gündem maddesi var:
‘Mağdur ve mazlum AKP’ imajı…
Erdoğan ve AKP yöneticileri bu konuda çok hassas…
Bu algının kamuoyunda bozulmasına asla izin vermiyorlar.
Ne yapıp edip şapkadan yeni bir düşman çıkarmayı ve kendilerini “mağdur” göstermeyi başarıyorlar.
Şu anda Almanya ve Hollanda ile yaşanan gerilim de 16 Nisan’da yapılacak referandumda ‘evet’ oylarını artırma taktiğinden başka bir şey değil.
YENİ ONE MINUTE!
Yani…
Düz mantıkla bakınca ilk etapta öyle görünüyor.
Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’le Davos’ta canlı yayında yaptığı tartışmaya çok benziyor.
Sanki ikinci bir ‘One Minute’ şovu kurgulanmış gibi…
Ancak bu plan bu kez ters tepebilir.
Neden?
Karşılarında Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını bilen Avrupa ülkeleri var çünkü…
Seçime giden Hollanda’nın, iç kamuoyuna oynayan politikacılar eliyle olsa da, AKP’li bakanlara referandum kampanyası yapmalarına izin vermemesi, hatta ülkeye sokmaması Erdoğan’a verilen en sert mesaj niteliğinde…
Hollanda üzerinden Avrupa ülkeleri demek istiyor ki…
“Ey Erdoğan! Niyetini biliyoruz ve senin oyunlarına alet olmuyoruz…”
Ancak kısa vadeli hedef açısından atı alı alan Üsküdar’ı geçmiş durumda…
Erdoğan ve ekibi için cumartesi gecesi Hollanda’da yaşananlar, halk oylamasında hâlâ evet için kararsız olan seçmeni ikna etmek için yeterli oldu sanırım.
Erdoğan’ın bundan sonraki hamlesi, gerilimin dozajını düşürmek; ama16 Nisan’a kadar da diri tutmak şeklinde olacaktır herhalde.
AKP’NİN GİZLİ AJANDASI
Peki Avrupa ile yaşanan bu gerilim, seçim kazanmak için mi çıkarıldı yoksa başka bir amacı daha olabilir mi?
Meseleyi sadece seçim kazanmaya indirgememek lâzım…
17-25 Aralık 2013’te yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Erdoğan ve AKP, dönüşü olmayan bir yola girdi.
İşledikleri suçları ve devleti yönetirken yaptıkları yolsuzlukları örtbas etmek için Türkiye Cumhuriyeti anayasasını ve kanunlarını çiğneyerek daha büyük suçlara imza attılar.
En büyük korkuları ise Meclis’teki çoğunluğu, dolayısıyla iktidarı kaybetmek…
7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerde bu korkuyu iliklerine kadar yaşadılar.
Tekrar aynı akıbetle karşılaşmamak için şimdi Başkanlık sistemine geçmeyi deniyorlar.
HUKUKA DÖNÜŞ ZOR
İki temel amaçları var artık…
1) Varlıklarını iktidarda kalarak sürdürmek…
2) Türkiye’de normal hukuk düzenine geçilmesini önlemek…
Nitekim 15 Temmuz onlara bu fırsatı altın tepside sundu.
Ülkeyi OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile kolayca yönettiklerini test ettiler.
Ciddi bir tepki görmeyince bunu kalıcı hale getirmeye karar verdiler.
Peki nasıl olacak bu?
Tabii ki hukuku, özgürlükleri, ifade hürriyetini, mülkiyet hakkını, seyahat hürriyetini, kısacası demokrasiyi ortadan kaldırarak…
Bu amaca ulaşmanın yolu ise Avrupa Birliği ve ABD ile ipleri koparmaktan, NATO’dan çıkmaktan geçiyor.
Nitekim Erdoğan da bunun farkında…
EKSEN DEĞİŞİKLİĞİ RESTİ
Stratejisini iki ana eksen üzerinden yürütüyor.
1) Washington ve Berlin’le “kontrollü gerilim” politikası izliyor.
2) Transatlantik ilişkileri yavaş yavaş rafa kaldırıyorum mesajı verdiği Rusya ile stratejik ortaklık kurmaya çalışıyor.
Bu niyetini o kadar çok belli ediyor ki…
Nitekim son Moskova ziyareti sonrası uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada da bunun izleri açıkça görülüyor.
Atlantik’in iki yakasına verdiği mesajlar şunlar:
1) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le ekonomik ve askeri konularda çok olumlu bir görüşme yaptık.
2) Rusya’dan hava savunma sistemleri (S-400’leri kastederek) satın alınması konusunu görüştük.
Erdoğan, “NATO içinde bu imkânları yakalayamıyorsak, o zaman elbette başımızın çaresine bakmak durumundayız” diyerek bir kez daha “eksen” değişikliği sinyali verdi.
PUTİN’LE TEHLİKELİ DANS
Cumhurbaşkanı, uzun zamandır bu tür açıklamaları yapıyor aslında.
Bazen Şanghay Beşlisi’ni bazen de S-300 füzelerini gündeme getirerek Moskova’ya göz kırpıyor.
NATO, ABD ve AB’ye de “pazarlık” yapmak istediği mesajı gönderiyor.
Ancak Atlantik İttifakı şu ana kadar bunları duymazdan geldi.
Elindeki kartları açık etmedi.
Erdoğan’ın oyun planına karşılık bile vermedi.
Tek istisna Putin…
Rusya lideri, Erdoğan’ın çok fazla alternatifi olmadığını fark ettiği andan itibaren bu durumu fırsata çevirme işine soyundu.
Türkiye ile Batı ittifakı arasındaki çatlağı derinleştirme stratejisini hayata geçirdi.
Suriye’de, ABD ve koalisyon güçleri ile Ankara arasındaki görüş ayrılıklarını teşvik etti.
Erdoğan ne zaman sıkıntı yaşasa ona yardıma koştu.
ABD VE NATO NE YAPACAK?
Tek bir amacı var Putin’in…
Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’yi Avrupa’dan koparmak…
Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı bu zaten…
Girdiği çıkmaz sokaktan U dönüşü yapabilmesi için Batılı normlara ve Avrupa değerlerine değil, demir yumrukla yönetmek istediği bir dikta rejimine ihtiyacı var.
Aradığını da Rusya’da bulmuş durumda…
Şimdi Avrupa ve ABD ile köprüleri atarak son oyununu hayata geçirmek istiyor.
Tek sıkıntı ise Atlantik İttifakı’nın ne yapacağını kestirememesi…
Bu oyuna seyirci mi kalacak yoksa Erdoğan’ın son oyununu bozmak için karşı hamle mi yapacak?
Şimdilik bu belli değil…
Yüksek gerilimin sebebi de bu zaten…
Öngörememek ve ne olacağını kestirememek…
Reis son filmini vizyona koydu.
Bakalım finali nasıl bitecek.
Hep birlikte bekleyip göreceğiz.
(TR724)
AKP’nin, 2002’den bu yana seçim kazanmak ve seçmen kitlesini konsolide etmek için ‘düşman’ ilan ettiklerinden bazıları bunlar…
Yıllar geçtikçe listedeki düşman sayısı da artıyor.
Şimdi bunlara Almanya, Avusturya ve Hollanda eklendi.
Bir sonraki seçimde de AKP yönetimi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin’den Maçin’e dünyanın en ücra köşesinden elbet kendilerine bir düşman bulacaktır!
Şaka gibi ama acı gerçek bu maalesef…
ZALİM DE OLSA HEP MAZLUM!
‘Mağdur ve mazlum AKP’ imajı…
Erdoğan ve AKP yöneticileri bu konuda çok hassas…
Bu algının kamuoyunda bozulmasına asla izin vermiyorlar.
Ne yapıp edip şapkadan yeni bir düşman çıkarmayı ve kendilerini “mağdur” göstermeyi başarıyorlar.
Şu anda Almanya ve Hollanda ile yaşanan gerilim de 16 Nisan’da yapılacak referandumda ‘evet’ oylarını artırma taktiğinden başka bir şey değil.
YENİ ONE MINUTE!
Yani…
Düz mantıkla bakınca ilk etapta öyle görünüyor.
Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’le Davos’ta canlı yayında yaptığı tartışmaya çok benziyor.
Sanki ikinci bir ‘One Minute’ şovu kurgulanmış gibi…
Ancak bu plan bu kez ters tepebilir.
Neden?
Karşılarında Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını bilen Avrupa ülkeleri var çünkü…
Seçime giden Hollanda’nın, iç kamuoyuna oynayan politikacılar eliyle olsa da, AKP’li bakanlara referandum kampanyası yapmalarına izin vermemesi, hatta ülkeye sokmaması Erdoğan’a verilen en sert mesaj niteliğinde…
Hollanda üzerinden Avrupa ülkeleri demek istiyor ki…
“Ey Erdoğan! Niyetini biliyoruz ve senin oyunlarına alet olmuyoruz…”
Ancak kısa vadeli hedef açısından atı alı alan Üsküdar’ı geçmiş durumda…
Erdoğan ve ekibi için cumartesi gecesi Hollanda’da yaşananlar, halk oylamasında hâlâ evet için kararsız olan seçmeni ikna etmek için yeterli oldu sanırım.
Erdoğan’ın bundan sonraki hamlesi, gerilimin dozajını düşürmek; ama16 Nisan’a kadar da diri tutmak şeklinde olacaktır herhalde.
AKP’NİN GİZLİ AJANDASI
Peki Avrupa ile yaşanan bu gerilim, seçim kazanmak için mi çıkarıldı yoksa başka bir amacı daha olabilir mi?
Meseleyi sadece seçim kazanmaya indirgememek lâzım…
17-25 Aralık 2013’te yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Erdoğan ve AKP, dönüşü olmayan bir yola girdi.
İşledikleri suçları ve devleti yönetirken yaptıkları yolsuzlukları örtbas etmek için Türkiye Cumhuriyeti anayasasını ve kanunlarını çiğneyerek daha büyük suçlara imza attılar.
En büyük korkuları ise Meclis’teki çoğunluğu, dolayısıyla iktidarı kaybetmek…
7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerde bu korkuyu iliklerine kadar yaşadılar.
Tekrar aynı akıbetle karşılaşmamak için şimdi Başkanlık sistemine geçmeyi deniyorlar.
HUKUKA DÖNÜŞ ZOR
İki temel amaçları var artık…
1) Varlıklarını iktidarda kalarak sürdürmek…
2) Türkiye’de normal hukuk düzenine geçilmesini önlemek…
Nitekim 15 Temmuz onlara bu fırsatı altın tepside sundu.
Ülkeyi OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile kolayca yönettiklerini test ettiler.
Ciddi bir tepki görmeyince bunu kalıcı hale getirmeye karar verdiler.
Peki nasıl olacak bu?
Tabii ki hukuku, özgürlükleri, ifade hürriyetini, mülkiyet hakkını, seyahat hürriyetini, kısacası demokrasiyi ortadan kaldırarak…
Bu amaca ulaşmanın yolu ise Avrupa Birliği ve ABD ile ipleri koparmaktan, NATO’dan çıkmaktan geçiyor.
Nitekim Erdoğan da bunun farkında…
EKSEN DEĞİŞİKLİĞİ RESTİ
Stratejisini iki ana eksen üzerinden yürütüyor.
1) Washington ve Berlin’le “kontrollü gerilim” politikası izliyor.
2) Transatlantik ilişkileri yavaş yavaş rafa kaldırıyorum mesajı verdiği Rusya ile stratejik ortaklık kurmaya çalışıyor.
Bu niyetini o kadar çok belli ediyor ki…
Nitekim son Moskova ziyareti sonrası uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada da bunun izleri açıkça görülüyor.
Atlantik’in iki yakasına verdiği mesajlar şunlar:
1) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le ekonomik ve askeri konularda çok olumlu bir görüşme yaptık.
2) Rusya’dan hava savunma sistemleri (S-400’leri kastederek) satın alınması konusunu görüştük.
Erdoğan, “NATO içinde bu imkânları yakalayamıyorsak, o zaman elbette başımızın çaresine bakmak durumundayız” diyerek bir kez daha “eksen” değişikliği sinyali verdi.
PUTİN’LE TEHLİKELİ DANS
Cumhurbaşkanı, uzun zamandır bu tür açıklamaları yapıyor aslında.
Bazen Şanghay Beşlisi’ni bazen de S-300 füzelerini gündeme getirerek Moskova’ya göz kırpıyor.
NATO, ABD ve AB’ye de “pazarlık” yapmak istediği mesajı gönderiyor.
Ancak Atlantik İttifakı şu ana kadar bunları duymazdan geldi.
Elindeki kartları açık etmedi.
Erdoğan’ın oyun planına karşılık bile vermedi.
Tek istisna Putin…
Rusya lideri, Erdoğan’ın çok fazla alternatifi olmadığını fark ettiği andan itibaren bu durumu fırsata çevirme işine soyundu.
Türkiye ile Batı ittifakı arasındaki çatlağı derinleştirme stratejisini hayata geçirdi.
Suriye’de, ABD ve koalisyon güçleri ile Ankara arasındaki görüş ayrılıklarını teşvik etti.
Erdoğan ne zaman sıkıntı yaşasa ona yardıma koştu.
ABD VE NATO NE YAPACAK?
Tek bir amacı var Putin’in…
Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’yi Avrupa’dan koparmak…
Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı bu zaten…
Girdiği çıkmaz sokaktan U dönüşü yapabilmesi için Batılı normlara ve Avrupa değerlerine değil, demir yumrukla yönetmek istediği bir dikta rejimine ihtiyacı var.
Aradığını da Rusya’da bulmuş durumda…
Şimdi Avrupa ve ABD ile köprüleri atarak son oyununu hayata geçirmek istiyor.
Tek sıkıntı ise Atlantik İttifakı’nın ne yapacağını kestirememesi…
Bu oyuna seyirci mi kalacak yoksa Erdoğan’ın son oyununu bozmak için karşı hamle mi yapacak?
Şimdilik bu belli değil…
Yüksek gerilimin sebebi de bu zaten…
Öngörememek ve ne olacağını kestirememek…
Reis son filmini vizyona koydu.
Bakalım finali nasıl bitecek.
Hep birlikte bekleyip göreceğiz.
(TR724)