Romanya Haber

Bm Raporu: Güneydoğu’da 500 Bin İnsan Evlerinden Edildi. Kürt Illerinde Büyük Acılar Yaşanıyor

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesindeki Kürt illerinde son 18 ayda yürütülen askeri operasyonlar sırasında büyük insan hakları ihlalleri yaşandığını açıkladı. Raporda 2 bin kişinin hayatını kaybettiği, yarım milyon insanın ise yurdundan edildiği ve şehirlerin sistematik olarak yıkıldığı açıklandı.

BM Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein

Cizre, Nusaybin ve Diyarbakır (Sur)’daki ölüm ve hak ihlalleri raporunu açıklayan Birleşmiş Milletler, durumu ‘kıyamet’ olarak nitelendirerek “2 bin kişi öldü, yarım milyon insan yurdundan edildi, şehirler sistematik olarak yıkıldı.” denildi.  Raporda ayrıca, PKK saldırılarında da çok sayıda güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği ya da yaralandığı bildirildi.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein, Türkiye’de Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı. Burada yaşananları “bir kıyamet tablosu gibi’’ olarak değerlendiren Al Hüsseyin, “Türkiye neden insanların yakıldığını, öldürüldüğü, kentlerin silindiğini açıklamak yerine ölen kadın ve çocukları terörist ilan edip ailelerine baskı yapıyor” diye konuştu.
BM Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein, BM İnsan Hakları Komiserliği’nin hazırlamış olduğu Türkiye özel raporu ile ilgili Cenevre’de bulunan Birleşmiş Milletler binasında bir basın toplantısı düzenledi.


Hazırlanan raporun Temmuz 2015 tarihinden Aralık 2016 tarihine kadar ki süreyi kapsadığını hatırlatan Al Hussein, güvenlik güçlerinin 30’u aşkın ilde yürüttüğü askeri operasyonlar nedeniyle 2 bin kişinin hayatını kaybettiği, 335 bin ile yarım milyon bölge insanının yerinden edildiğine dikkat çekti.

ELİMİZDE UYDU GÖRÜNTÜLERİ VAR
Özellikle Mardin’in Nusaybin ilçesi ile Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde bulunan binaların yaklaşık yüzde 70’nin sistematik bir biçimde bombardımana maruz kalmasından dolayı tamamen yıkıldığını ifade eden Al Hussein, konuya ilişkin ellerinde bulunan fotoğraflarda operasyon öncesi ve sonrası durumun belgelendiğini kaydetti. “Uydu görüntüleri iki ilçedeki söz konusu bölgelerin ağır silahlarla ve yıkımla tamamen silindiğini gösteriyor’’ dedi.
BİR KIYAMET TABLOSU GİBİ
“Büyük çapta yıkımın diğer bölgelerden birisi de Cizre. Buradaki tanık ve yaşamını yitirenlerin ailelerinin anlatımları dehşet yıkımı gözler önüne seriyor. Anlatımlar bir kıyamet tablosu çiziyor” diyen Al Hüssein, konuşmasına şöyle devam etti: “Bombardıman kaynaklı yangınlarda ölmeden önce en az 189 kadın, erkek ve çocuk bodrum katlarında, susuz, elektriksiz, yiyeceksiz bir şekilde haftalarca herhangi bir tıbbi yardım alamadan yardım beklediler. Daha sonra binalar tamamen yıkılarak olası bütün deliller yok edildi. Buradaki cenazeler tanınamaz hale getirildi ve buraya gidilerek rapor tutulması engellendi.”

SORUŞTURMA YERİNE BASKI YAPILIYOR
Devletin, ağır silahların kullanılması, orantısız güç kullanımı ve ölümlere ilişkin soruşturma başlatacağı yerde buradaki insanları ‘terörist olmakla’ suçlayıp ailelerine baskı yaptığına vurgu yapan Al Hussein, “Raporda da göreceksiniz. Savcı burada öldürülen bir kadının ailesini çağırıp cenazelerini almasını istiyor. Fakat aileye verilen üç küçük parça. Tamamen kömürleşmiş ancak ve ancak DNA testi sonucu kimliği tespiti yapılabilen üç küçük parça. Aileye ölümle ilgili hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu kişi nasıl öldü izah edilmiyor. Sorumluların yargılanmasını isteyen bu kadının kız kardeşi de bu talebinden dolayı terörist olmakla suçlanıyor.”
“BM GÖREVLİLERİNİN İNCELEME YAPMASINA NEDEN İZİN VERİLMİYOR?
Devletin bütün bu yaşananları teröre bağladığını, şehirlerin yıkılmasından çocukların ölmesine kadar bütün olayların PKK tarafından yapıldığını iddia ettiğini söyleyen Al Hussein, “Fakat bir yıldır BM görevlilerimizin söz konusu bölgeye giderek ağır insan hakları ihlallerine ilişkin iddiaları incelemesine izin verilmiyor. Bu hazırladığımız rapor buradaki yaşananlara dair raporlar serisinin birincisini teşkil ediyor ve uzaktan alınan bilgi, belge, tanık anlatımları, uydu görüntüleri, kurumsal ve bireysel kaynaklar üzerinden elde edilen bilgiler ışığında hazırlandı. Raporda ayrıca işkence, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, kadınlara yönelik şiddet, nefret suçları, kişilerin su, yiyecek ve sağlık gibi temel gereksinimlerinden yararlandırılmaması gibi konular da yer almakta “diye konuştu.

 ‘YIKILAN YERLER KAMULAŞTIRILIYOR’
Yaşanan yıkım sonrasında devletin söz konusu bölgeleri kamulaştırdığına da dikkat çeken Al Hussein, Mart 2016 tarihinde, Bakanlar Kurulu’nda alınan karar sonrası Sur’un söz konusu mahallelerinin neredeyse yüzde yüzüne yakının kamulaştırdığını belirtti.
Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi sonrası bölgede kamuda çalışan On binlerce kişinin işten atıldığına da dikkat çeken Al Hüssein, 10 bin öğretmenin de herhangi hukuki bir süreç işletilmeden terörle ilişkileri olduğu iddiasıyla işten atıldığına vurgu yaptı.

Terörle mücadele yasalarının demokratik yollardan seçilmiş Kürt temsilcilerine ve sert bir biçimde gazetecilere karşı kullanıldığını ve yine derneklerin, özellikle Kürt dilinde yayın yapan basın kuruluşları ile gazetecilik meslek kuruluşlarının kapatılmasına gerekçe yapıldığını ifade eden Al Hussein, hâkim ve savcıların tutuklanması veya görevden alınmasının demokratik kontrol mekanizmalarını zayıflattığını ve temel insan haklarının korunmasını imkansızlaştırdığını belirtti.
“Burada özellikle kadın ve çocuklara karşı yaşanan yasadışı ölümlere ilişkin hiçbir soruşturmanın yapılmaması beni ciddi derecede endişelendiriyor” diyen Al Hussein, Temmuz 2015 ile Aralık 2016 tarihinde yaşananlara dair hiçbir soruşturma ve işlemin yapılmadığını söyledi.
Al Hüseyin, “Türk hükümeti bizim bölgeye gidip inceleme yapmamıza izin vermiyor. Rapora da itiraz ediyor. Ama 350 binden fazla insanın yerinden edildiği durum çok ciddi ve sağlam bir soruşturmayı gerektiriyor” diye konuştu.
 KÜRT BASININA YÖNELİK BASKILAR
Kürt gazetecilere yönelik baskılara da genişçe yer verilen raporda, özellikle Kürtçe yayın yapan Azadiye Welat, DIHA, JİNHA’nın yanı sıra Özgür Gündem ve Gün TV’ye yönelik baskılara değiniliyor. Tutuklanan gazetecilere de değinilen raporda çok sayıda gazeteci hakkında ise soruşturma ve davalar açıldığı belirtiliyor.
Raporda ayrıca akademisyenlere dönük baskılara dikkat çekilerek yaklaşık 15 üniversiteden 6.300 akademisyenin işten atıldığı hatırlatılıyor. ÖHD, ÇHD ve MHD gibi hukuk örgütlerine yönelik baskılara da yer verilen raporda HDP’ye yönelik baskılar detaylı bir şekilde anlatılıyor.
 30 MADDELİK ÖNERİ
Raporun öneriler kısmında ise 30 madde halinde kısmi olarak süren sokağa çıkma yasaklarının sonlandırılması, yaşamını yitirenlerin ailelerine yönelik baskıların son bulması, bağımsız bir soruşturmanın yapılması, Türkiye’nin kapılarını BM’ye açması, seçilmişlerin derhal serbest bırakılmasının yanı sıra Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere saygılı olması isteniyor.
Komiserlik, ilerleyen tarihlerde Bölge’de yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporlar serininin ikincisini de yayınlayacak.