[Haber-Yorum: Sefer Can]
Prof. Dr. Hayrettin Karaman’a çağın ihtiyaçlarına göre İslam Fıkhını yorumlayacak ve açılımlar getirecek kişi gözüyle bakılıyordu. Dinin yorumunu bilmek isteyen pek çok kişi ve kurum, tartışmalı meselelerde gözünü ona çevirirdi. AKP iktidarının dengesini bozduğu ve dönüştürdüğü kişilerden biri haline geldi. Tayyip Erdoğan’ın ihtiyaçlarına göre konuşmaya başladı. Siyasal İslamcı eylemlerin fetvacısı ve kılıf bulucusu olmayı tercih etti. Laiklerin Sabih Kanadoğlu’su vardı. Anayasayı eğip bükerek ihtiyaca göre laikçi fetvalar verirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 krizinin mucidiydi. Karaman da AKP’nin Sabih’i nitelemesini hak eden bir performans gösteriyor.
Dünkü yazısı Karaman’ı tekrar tartışmaların odağına oturttu. Referandumda ‘evet’ oyu verilmesi gerektiğini savunan yazısı eleştirileri haklı çıkaracak bir ‘din istismarı’ örneği.
HAYIR’CILAR İSLAM KARŞITI MI?
“Gelelim hayırcılara;
Bunların çoğunluğunu başta CHP ve HDP olmak üzere beyaz Türkler, Kemalistler, İslam karşıtları, kendi değerlerine yabancılaşmış müstağribler, Türkiye’nin güçlenmesini ve İslam dünyasının adım adım birleşmesini, Batı’nın Doğu ve Türkiye için belirlediği yörüngeden çıkılmasını istemeyenler oluşturuyor ve ‘Hayır’ın asıl sebebi budur. Bahaneler bu asıl sebebi örten demagojilerden, yalanlardan, abartılardan, maddeleri ve sözleri saptırmadan ibarettir.”
Herkesi kucaklaması gereken bir din adamı ‘hayırcıları’ böyle suçladıktan sonra miting meydanlarındaki ihanet isnatlarına diyecek söz kalmıyor. Sadece paralı asker Pelikan Yalısı çetesi bu sertlikte konuşuyordu. Organik AKP’liler, daha ılımlı bir dil öneriyordu. ‘Hayrettin Hoca’nın çıkışı, onları susturmayı ve Davutoğlu’nu deviren Pelikan Çetesi’nin önünü açmayı da sağlayacak. Erdoğan elini güçlendirmek için bütün imkanlarını seferber ediyor. Karaman’ın sahaya sürülmesi de bu anlama geliyor.
YETİŞ HAYRETTİN HOCA!
Mesela CHP Lideri Deniz Baykal ve MHP milletvekillerine yönelik kasetli komplolar sırasında ortaya çıktı ve şunları söyledi:
“Gizlenen kusur ve günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa devreye zaruret girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar teşhir edilir. Ülkemizde ve dünyada zaman zaman gizlilikler ortaya çıkarılıyor, rezaletler teşhir ediliyor. Bu teşhirler yukarıda açıklanan kurala uygun ise denecek bir şey yoktur.” (12 Mayıs 2011’de Yeni Şafak’ta yayınlanan “Günah kasetleri ve teşhiri” yazısının başlığı bile hüküm veren ve yargı içeren bir dili işaret ediyor.)
Karaman’ın Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatından sonra yazdıkları da hâlâ tartışılıyor. Şöyle demişti: “Akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp sağlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri başka bir kadro varsa -ki, bana göre yoktur- bir diyeceğim olamaz, yoksa kimse pire için yorgan yakmamalıdır.
Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir. Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nu dua ile anıyorum.”
Karaman, ‘yazısı cinayete fetva mı?’ iddiaları üzerine “Benim, onun adı anılmış olmasa bile ulu orta böyle bir fetva vermem mümkün değildir. Sayın Başbakan’ın da böyle bir cinayeti işlemek şöyle dursun, aklından geçirmek için bile ortada bir sebep yoktur” diye savunma yaptı. Yazıcıoğlu’nun millet menfaatini şahsi çıkarının üstünde görmesinden dolayı örnek gösterdiğini ileri sürdü. Fakat ilk yazının konusu ‘ümmetin menfaati için gerekirse Hizmet Hareketi feda edilebilir’ şeklindeydi ve orada bu örnek tam da iddiaları haklı çıkaracak şekilde yerleştirilmişti.
YOLSUZLUK HIRSIZLIK DEĞİLDİR!
Karaman 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra ‘yolsuzluk başka, hırsızlık başkadır’ başlıklı yazı bile yazdı. Böylece teknik ve teorik bir tartışmayla ‘hırsız AKP’ denilmesinin yanlışlığını öne sürdü. Eleştirilince de “Bir başka yazıda yolsuzluğa ‘hırsızlık’ demenin hem seküler kanun hem de İslam ceza hukukuna göre hata, yalan ve iftira olduğunu açıklayacağım. Elbette yolsuzluk da ayıptır, günahtır ve suçtur, ama bu suç, hırsızlık suçu değildir” diyecekti.
“Genelde islamcı siyasetin, özelde ise Tayyip Erdoğan’ın başarısı için her yol mübah mı?” sorusu Karaman’ın cevaplaması gereken, haklılığına kuvvetli emareler bulunan bir soru.
Karaman’ın yaptıkları Kanadoğlu’ndan daha fazla risk taşıyor. ‘Ümmetin faydası’ seküler fetvalardan daha güçlü ve tehlikeli; zira dini argümanları kullanıyor, dini araçsallaştırıyor.