İktidarın cadı avı silahı olarak kullandığı KHK’lar ile ihraç edilen akademisyenlerden Prof. Dr. Cihangir İslam, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. İslam, “Yöneticilerin, bir toplum üzerindeki hakimiyetini artırmak, dinin temel felsefesine ters düşen bir şeydir. Bu yetkileri bana verseler korkarım kabul etmem.” dedi.
Merve Kavakçı’nın eski eşi ve Saadet Partisi, Has Parti ve Mazlum-Der’in kurucularından Prof. Dr. Cihangir İslam, KRT Haber Müdürü Çağlar Cilara’nın sunduğu programda referandum sürecini değerlendirdi. İslam, iktidarların hakikatle yola çıkıp zaman içinde güce, gücün kutsallığına teslim olabildiğine dikkat çekti.
KHK ile meslekten ihraç edilenlerle ilgili, ‘postmodern toplama kampı’ benzetmesi yapan Prof. İslam, “Aşağı yukarı 100 bini aşkın KHK’dan atılan, ihraç edilen, pasaportları alınan, maaşları kesilen, şuanda gerçekten ailelerinin sefalet yaşadığını bildiğim bir güruh var. Ben bu topluluğa aslında postmodern toplama kampına alınmış bir topluluk diyorum. Başörtüsü yasakları ile ilgili ikna odalarına karşı bir akademisyen ruhların gaz odası diye tanımlamıştı. Mükemmel bir tespitti, sonuna kadar katılıyorum, bende buna bu postmodern bir toplama kampı diyorum. İnsanları bitirme, hiç etme, yok etme teşebbüsüdür.” ifadelerini kullandı.
“GÜCÜN KUTSALLIĞINA TESLİM OLDULAR!”
İktidarların hakikatle yola çıkıp zaman içinde güce, gücün kutsallığına teslim olabildiğini belirtem İslam, “Bugün de bunun çarpık bir örneğini yaşıyoruz, çözüm hukuku tekrar işler hale sokmaktır” önerisinde bulundu. “Onlar sözü işitirler ve en güzeline uyarlar” ayetini hatırlatan Prof. İslam, bu ayetin ifade özgürlüğünü savunduğunu söyledi ve şunları anlattı: “Ben bunu müslümanlara hatırlatıyorum. ‘Onlar sözü dinler ve güzeline uyarlar.’ Nedir bunun anlamı? Bütün sözleri dinleyeceksiniz. Sözün söyletilmemesi Nebilerin, Peygamberlerin, bilgelerin politikası değildir, sözün engellenmesi Firavunların politikasıdır. Bu politika, baskıcı unsurların, tarih boyunca insanlara musallat olmuş despotların politikasıdır.”
“Din sivil bir şeydir. Din, resmi bir kurumsallaşma yönünde değil, insanlardan ve toplumlardan yana olan bir çağrıdır. Bu anayasanın bizi otoriterleşmeye doğru götüreceğini, hatta yarın öbür gün hukuk cambazlarının elinde totariterleşmeye yol açabileceğini düşünüyorum. Bu yetkileri bana verseler korkarım kabul etmem. Babama verseler, kabul etme derim.”
“Biz, miras bırakmamış bir Peygamberin takipçileri olduğumuzu söylüyoruz ama insanlar zenginleştikçe daha çok itibar gösteriyorsunuz. Şu dünyayı tapusuz olarak ve mal biriktermeden terk edebilecek bir tane yiğit yok mu, hedef olarak niye bunu göstermiyorsunuz?”