[Tarık Toros]
Türkiye için güneş batıdan doğalı çok oldu. Şimdilerde pek çoğu kendi zaman dilimine göre fark ediyor. Ülke, cebindeki sürücü belgesi dışında başkaca bir ehliyeti olmayan insanların ülkesine döndü. Belki de, idare edemediğimiz şeylerden endişelenmeyi bırakmalıyız.
Önceki yazı böyle bitiyordu, üstüne yeni OHAL KHK’sı geldi, 4 bin 464 kişi daha kamudan ihraç edildi. Sayı 100 bini geçti, aileleriyle beraber en az yarım milyon insan mağdur. Buna özel sektörü de eklerseniz, milyonları buluyor. Bu kişiler sadece kamudan atılmıyor, isimleri ifşa olduğu için resmen ve fiilen yokluğa mahkûm ediliyorlar, pasaportları iptal ediliyor, vesaire.
OTURUP KALKMAK BİLE SUÇ
Son dönemde suçlamalara, tutuklama gerekçelerine, iddianamelere bakıyorsunuz, neredeyse tüm legal faaliyetler suç: Anayasal partide siyaset yapmak suç, Milli Eğitim gözetimindeki okula çocuk yollamak, yasal derneğe bağış yapmak, bankaya para yatırmak, legal gazeteyi almak, çıkarmak, gazetecilik yapmak, bir Twitter fenomeninin sizi takibe alması, Digitürk üyeliğini sonlandırmak, yarım milyon kişinin indirdiği mesajlaşma uygulamasını telefonuna indirmek, izin alınmış toplantıya katılmak, RTÜK denetimindeki TV’ye çıkıp konuşmak, sıradan insanlarla sıradan ortamlarda biraraya gelmek, şuraya veya buraya seyahat etmek, filan… Savcı bunları sormuş, cevabı mühim değil, muhatapları aylardır içeride.
SALONU GÜLDÜREN ÖRNEK
Geçen bir panele katıldım, yabancı bilim insanları konuşmacıydı, Türkiye’yi anlattılar. Bizi bizden daha iyi çözmüşler, her şeyi görüyor ve biliyorlar. Biri ülkedeki tuhaflıkları anlatırken dedi ki, “İnsanlar evlerinde bulunan dolar banknotları yüzünden tutuklandı, öyle ki seri numaraları üzerinden örgütte hiyerarşik bir yerleri varmış.” Salon kahkahalarla güldü buna. Ne yazık ki ben gülemedim ülkemin tirajikomik bu haline. Emin olun, yarın da gülemeyeceğim. Hicranla anlatacağımız öyküler olacak bunlar. Kaldı ki anlatır mıyım, bilemiyorum. Yazdık, söyledik, konuşuyoruz işte. Üzerinden bir daha ne diye geçelim, gene olsa gene aynı paranoya yaşanır bu ülkede! Akademik araştırma konusu belki ama şahsen en az iki neslin bu travmayı atlatacağını, atlatabileceğini sanmıyorum, genç ve orta kuşak! Belki üçüncü nesil, bu etkilerden sıyrılmış olarak önüne bakabilir.
KAVGA DEĞİL LİNÇ!
Cemaat-Hükümet kavgası diyorlardı. Esasen kavga falan yoktu. Hükümet, Cemaat’i önce tasfiye etmeye sonra bitirmeye kalktı. Üç-dört yıldır devletin tüm olanaklarıyla bastırıldı, medya da elinden geleni ardına koymadı. En son darbe bahanesiyle, tavan-taban kalmadı, Devlet bodoslama daldı. Yaşlı, çocuk, engelli, hamile, hasta denilmeden adeta kısmi soykırım icra edildi, ediliyor. Kavga dediğiniz şeyin bir adabı vardır, kavga yoktu, sonuçları itibariyle katliam yapıldı. Malıyla mülküyle, kanıyla, canıyla, milyonlar işkence altında! Kavga ise şimdi başlıyor. İşaret fişeğini Bahçeli attı, cephede Perinçek’i değil Erdoğan’ı tercih etti. Perinçek durur mu, “Erdoğan’ın yanında durmak benim yanımda durmaktır” dedi. Aktörler ne zamandır ısınıyordu, son raunt yaşanmadan dibe vurup sıçrama olmayacak, anlaşıldı.
KELLİM KELLİM LA YENFA!
Son KHK ile 4 bin 464 kişi daha kamudan atıldı. Sol mahalle, isyanlarda. İlk KHK’larda atılanlara ses etmeyen, iyi oldu diyen, hatta alkışlayanlar, öfke kusuyor. İnsanlar, Twitter’da içini boşaltıyor, CHP sözcüsü “demokrasiyi, özgürlükleri katlediyorsunuz” diyor, eski AKP’liler bile homurdanıyor. Öğretmenin darbe yapacağına inananlar, “akademisyenden darbeci mi olur” diye ayağa kalkıyor. O arada ihtilal, kendi evlatlarını da yiyor, atılanlardan biri şöyle tweet atmış, “Bu zamana kadar reis öl dese ölürdüm. Ancak bu gece ihraç edildim ya, sesimizi duymayan hepinizi mahkeme-i kübra’ya havale.” Profesör Sami Karahan da adeta kapak gibi cevap vermiş bu serseme, “Reis öl deyince ölen adam, Reis git deyince gitmeyi bilmiyor. Zavallı putunu kaybetmiş, Allah’tan medet bekliyor!” Dedim ya, güneş batıdan doğalı çok oldu, vatandaş kendi zaman dilimine göre fark ediyor.
YANGINDAN CANLI
İhraç edilenlerin terörle alakası yokmuş. Günaydın! Bugün ülkede hiç kimse suçlamaya veya karara bakmıyor, şüpheliye göre yorum yapıyor. Meşrebe göre mağdur ayırmayan ortak tepkilere bakın, tamamı yurt dışından! Yurt içinde her mahalle kendi adamına sahip çıkıyor. Diğerlerine sessiz kalsa iyi, içeri tıkan iradeyle birlikte onları terörize etmekten geri durmuyor! Böyle olduğu için de ülke iflah olmuyor. Egemenler boş durur mu, “terör kokteyli menüsü” çok geniş maşallah, kimse kimseyle yan yana gelemiyor. Ne diyeyim, olan bitene verilen tepki, yangın alarmı verildiğinde çıkış kapılarına koşan sıradan insanın refleksinden bile çok uzak. Alarm çalıyor, feryat figan, içeriyi duman basmış, bağrışmalar ayyuka çıkmış, ne yangını söndürmeye çalışan var, ne de çıkış kapılarına koşan. Anca bar taburesinde oturmuş, yangından canlı yayın yapıyoruz. Hepsi bir yana, üniversiteden atılan Reisçinin tweet’ine hiçbiri yaklaşamaz: Öl desen ölürdüm, git demeyecektin!
Önceki yazı böyle bitiyordu, üstüne yeni OHAL KHK’sı geldi, 4 bin 464 kişi daha kamudan ihraç edildi. Sayı 100 bini geçti, aileleriyle beraber en az yarım milyon insan mağdur. Buna özel sektörü de eklerseniz, milyonları buluyor. Bu kişiler sadece kamudan atılmıyor, isimleri ifşa olduğu için resmen ve fiilen yokluğa mahkûm ediliyorlar, pasaportları iptal ediliyor, vesaire.
OTURUP KALKMAK BİLE SUÇ
Son dönemde suçlamalara, tutuklama gerekçelerine, iddianamelere bakıyorsunuz, neredeyse tüm legal faaliyetler suç: Anayasal partide siyaset yapmak suç, Milli Eğitim gözetimindeki okula çocuk yollamak, yasal derneğe bağış yapmak, bankaya para yatırmak, legal gazeteyi almak, çıkarmak, gazetecilik yapmak, bir Twitter fenomeninin sizi takibe alması, Digitürk üyeliğini sonlandırmak, yarım milyon kişinin indirdiği mesajlaşma uygulamasını telefonuna indirmek, izin alınmış toplantıya katılmak, RTÜK denetimindeki TV’ye çıkıp konuşmak, sıradan insanlarla sıradan ortamlarda biraraya gelmek, şuraya veya buraya seyahat etmek, filan… Savcı bunları sormuş, cevabı mühim değil, muhatapları aylardır içeride.
SALONU GÜLDÜREN ÖRNEK
Geçen bir panele katıldım, yabancı bilim insanları konuşmacıydı, Türkiye’yi anlattılar. Bizi bizden daha iyi çözmüşler, her şeyi görüyor ve biliyorlar. Biri ülkedeki tuhaflıkları anlatırken dedi ki, “İnsanlar evlerinde bulunan dolar banknotları yüzünden tutuklandı, öyle ki seri numaraları üzerinden örgütte hiyerarşik bir yerleri varmış.” Salon kahkahalarla güldü buna. Ne yazık ki ben gülemedim ülkemin tirajikomik bu haline. Emin olun, yarın da gülemeyeceğim. Hicranla anlatacağımız öyküler olacak bunlar. Kaldı ki anlatır mıyım, bilemiyorum. Yazdık, söyledik, konuşuyoruz işte. Üzerinden bir daha ne diye geçelim, gene olsa gene aynı paranoya yaşanır bu ülkede! Akademik araştırma konusu belki ama şahsen en az iki neslin bu travmayı atlatacağını, atlatabileceğini sanmıyorum, genç ve orta kuşak! Belki üçüncü nesil, bu etkilerden sıyrılmış olarak önüne bakabilir.
KAVGA DEĞİL LİNÇ!
Cemaat-Hükümet kavgası diyorlardı. Esasen kavga falan yoktu. Hükümet, Cemaat’i önce tasfiye etmeye sonra bitirmeye kalktı. Üç-dört yıldır devletin tüm olanaklarıyla bastırıldı, medya da elinden geleni ardına koymadı. En son darbe bahanesiyle, tavan-taban kalmadı, Devlet bodoslama daldı. Yaşlı, çocuk, engelli, hamile, hasta denilmeden adeta kısmi soykırım icra edildi, ediliyor. Kavga dediğiniz şeyin bir adabı vardır, kavga yoktu, sonuçları itibariyle katliam yapıldı. Malıyla mülküyle, kanıyla, canıyla, milyonlar işkence altında! Kavga ise şimdi başlıyor. İşaret fişeğini Bahçeli attı, cephede Perinçek’i değil Erdoğan’ı tercih etti. Perinçek durur mu, “Erdoğan’ın yanında durmak benim yanımda durmaktır” dedi. Aktörler ne zamandır ısınıyordu, son raunt yaşanmadan dibe vurup sıçrama olmayacak, anlaşıldı.
KELLİM KELLİM LA YENFA!
YANGINDAN CANLI
İhraç edilenlerin terörle alakası yokmuş. Günaydın! Bugün ülkede hiç kimse suçlamaya veya karara bakmıyor, şüpheliye göre yorum yapıyor. Meşrebe göre mağdur ayırmayan ortak tepkilere bakın, tamamı yurt dışından! Yurt içinde her mahalle kendi adamına sahip çıkıyor. Diğerlerine sessiz kalsa iyi, içeri tıkan iradeyle birlikte onları terörize etmekten geri durmuyor! Böyle olduğu için de ülke iflah olmuyor. Egemenler boş durur mu, “terör kokteyli menüsü” çok geniş maşallah, kimse kimseyle yan yana gelemiyor. Ne diyeyim, olan bitene verilen tepki, yangın alarmı verildiğinde çıkış kapılarına koşan sıradan insanın refleksinden bile çok uzak. Alarm çalıyor, feryat figan, içeriyi duman basmış, bağrışmalar ayyuka çıkmış, ne yangını söndürmeye çalışan var, ne de çıkış kapılarına koşan. Anca bar taburesinde oturmuş, yangından canlı yayın yapıyoruz. Hepsi bir yana, üniversiteden atılan Reisçinin tweet’ine hiçbiri yaklaşamaz: Öl desen ölürdüm, git demeyecektin!