Romanya Haber

Avrupa Konseyi’nin Basın Özgürlüğü Karnesinde Türkiye Sınıfta Kaldı

Mehmet Dinç / Strasbourg
Avrupa konseyi bünyesindeki “dijital medya platformunun” hazırladığı 2016 raporunda gazetecilerin güvenliği, ifade ve medya özgürlüğü gibi konulardaki problemlere yer veriliyor. Uzun uzun sorunların sıralandığı raporda Türkiye en problemli ülke olarak ilk sırada yer alıyor. Öldürülen, tutuklanan gazeteciler, kapatılan gazete ve televizyonlarla Avrupa’nın en sorunlu ülkesi durumunda. Türkiye’den sonra Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Ermenistan, Gürcistan gibi ülkelerdeki sorunlar da raporda yer alıyor.
Platform, 2015 Nisan ayında kuruldu. Konseyin bünyesinde basın özgürlüğü, gazetecilerin güvenliği ve haklarını korumaya yönelik kurulan dijital medya platformu AGİT, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve uluslararası gazetecilik kuruluşları destekliyor. Konsey bu sayede, insan hakları ihlalleri, işkence, yolsuzluk, ırkçılık, kadın ve çocuk haklarını korumaya yönelik etkin rolünün yanında,  eksik olduğu gazeteci ve basın haklarını korumak içinde adim atmış oldu.
Gazetecilerin hakları en çok Türkiye’de ihlal ediliyor
aihm spotKonseyine bağlı 47 ülkeyi bağlayan platform, hak ihlalleri ile ilgili bilgiler geliyor, olaylar temsilcilikler vasıtasıyla hükümetlere bildiriyor. Nisan 2015’ten günümüze 33 ülkeden 250 civarından uyarı geldi, bu uyarılardan 102 tanesine hükümetlerden cevap geldi,  23 dava çözüldü.  Bu süre içerisinde 16 gazeteci öldürüldü. Bugüne kadar yapılan başvuruların yarıya yakını Türkiye’den. Medya platformunun vahim tablosunu destekleyici bir bilgide AİHM raporlarında yer alıyor. Her yıl açıklanan yıllık raporda, ifade özgülüğü açısından, Türkiye tek başına diğer 46 ülkeden daha fazla ifade özgürlüğü ihlali yapmış görünüyor.
Platformun Türkiye ile ilgili tespitlerini, AKPM Türkiye raporu, AB’nin hazırladığı Türkiye ilerleme raporunda, BM’nin raporlarında, uluslararası bağımsız gazeteci örgütlerinin raporlarından da görmek mümkün. Ülkenin gidişi tüm dünyadan görülürken, Türkiye’de ise yapıcı eleştiriler ve kaygılar dahi düşmanlık yaftasıyla savuşturuluyor.
Basın özgürlüğü dibe vurdu
Merkezi Paris’te bulunan, dünyanın en önemli gazeteci örgütlerinden sınır tanımayan gazeteciler örgütü (RSF’nin) hazırladığı raporlarda Türkiye’de basın özgürlüğü 180 ülke arasında 151. sıraya kadar geriledi. Uluslararası gazeteciler örgütü İFJ de aynı doğrultuda Türkiye’de basın özgürlüğünün kalmadığını söyledi. Türkiye açısından dönüm noktası diyebileceğimiz 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra 3. dünya ülkeleri seviyesine gerileyen medya ve ifade özgürlüğü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra dibe vurmuş durumda.
Türk hükümetine çağrı
Raporda Türkiye’yi direk ilgilendiren, uyarı ikaz ve çağrılardan oluşan alt başlıklarıyla birlikte 16 madde yer alıyor. Özellikle darbe girişimden sonra tutuklanan yüzlerce gazeteci, kapatılan medya kurumları platformun ana gündemlerinden birisini oluşturuyor. El konulan medya kuruluşlarının iade edilmesi ve BM’nin hazırladığı raporun dikkate alınması da bu uyarılar arasında.
Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan, Nazlı Ilıcak, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Musa Kart, Kadri Gürsel ve diğer gazetecilerin, terör suçluları gibi tutuklu yargılanmaması gerektiği vurgularken, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yazar, gazeteci ve karikatüristin katiller gibi gözaltında yargılanmaması gerektiği konusundaki açıklamasını memnuniyetle karşıladığını ifade edildi.
Cumhurbaşkanına hakaret maddesi ceza kanunundan çıkarılsın
Yine ifade özgürlüğü açısından sorunlu bir konu da ceza kanunları. Avrupa konseyi ve parlamentonsun anayasal konulardaki danışma organı Venedik komisyonunun üzerinden ciddiyetle durduğu, ceza kanununda yer alan Cumhurbaşkanına hakaret maddesinin suiistimal edildiği gerekçesi ile gözden geçirilmesini , hatta çıkarılmasını talep ediyor. Bu madde (299. madde)  kullanılarak yüzlerce gazeteciye hakaret davası acildi.
Tutuklu gazetecilere ve el konulan medya kuruluşlarına çözüm bulunmalı
Aralık 2014’te Zaman gazetesine, Fethullah Gülen ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile el konulması, kararnamelerle 45 gazete, 15 dergi, 16 TV, 23 radyo , 3 haber ajansı, 29 yayın evinin kapatılması endişe verici hususlar olarak yer alıyor. Ek olarak 47 zaman gazetesi çalışanın tutuklanmasıyla birlikte 100’den fazla gazetecinin hapishanelerde olduğunu, 330 gazetecinin akreditasyonunun iptal edilmesi konusunda çözümlerin bulunması isteniyor. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı zor durumun farkında olduğu belirtilirken, bununla birlikte gazetecilerin hapishanelerde olmaması gerektiği de vurgulanmış. Tutuklu gazeteciler, mal varlıklarına el konulan medya kuruluşları hakkında acil çözümlerin bulunması çağrısında bulunuyor.
Türkiye’de ciddi insan hakları ihlalleri var
Ayrıca Avrupa İnsan hakları sözleşmesi (AİHS’nin) 15. maddesi uyarınca, AİHM’in yargı yetkisi askıya alamaz uyarısı yapıldı. OHAL’de dahi yükümlülükler geçerlidir. İnsan hakları komiseri Nils Muiznieks’de Türk hükümetinin acil kararlar almak için ilan ettiği OHAL kapsamında ciddi insan hakları ihlallerini olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu vurgulamıştı.
Birleşmiş milletlerin düşünce ve özgürlüğü raportörü David Kaye’in 18 Kasım tarihli raporuna atıfta bulunarak, OHAL’in maksadının dışında ilerlediği tespiti tekrarlanıyor. Kararnamelerinin isimleri sıralanarak, medya ve ifade özgürlüğü sorunları,  derneklerin kapatılması, pasaportların iptal edilmesi ve insan hakları ihlallerinden duyulan endişe dile getiriliyor. Tüm bu hak ihlallerinin sonucunda Anayasa mahkemesine yapılan 40 bin başvuru (2017 Ocak itibariyle 100 binlere ulaştı) ve AİHM’in önüne gelecek on binlerce dava Türk hükümetinin başını ağrıtacak gibi görünüyor.
Gazeteciler serbest bırakılmalı
Hapishanelerdeki olumsuz koşullara dikkat çekilirken, işkence iddiaları üzerine Türkiye’deki hapishaneleri ziyaret eden Avrupa işkenceyi önleme komitesi CPT’nin ziyaretinden ve hazırladığı rapordan söz edilmiyor.
Belçika, Fransa ve Türkiye’de yaşanan  terör olaylarından dolayı bazı önlemlerin alınması gerektiği fakat, demokratik toplumda halkın gerekli tüm bilgileri alabilmesi için medya ve ifade özgürlüğüne saygı duyulması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde demokrasinin zayıflayacağı uyarısında yer alıyor. Demokratik toplumlar için ifade ve medya özgürlüğü zorunluluktur. Avrupa’da medya ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler var. Demokrasinin işleyişi açısından olmazsa olmaz şeklinde nitelendireceğimiz ifade ve medya özgürlüğü Türkiye’de ortadan kalkmış durumda. Parlamento ve, yargı ve bürokraside demokrasi ve çoğulcu yönetimden uzaklaşan Türkiye’nin kurtuluşu için basın özgürlüğü ilk adim olabilir. Aksi takdirde ülkenin tamamını tek adam kontrol edecek.