[Haber-Yorum: Sefer Can]
Anayasa değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) son sürat geçiyor. Taşeron işçilerle ilgili verdiği sözleri her seferinde erteleyip dört yıldır parmağını oynatmayanlar sabahlara kadar mesai yapıyor. Uluslararası göstergelerde dipte dolaşan eğitim sistemini sorgulayan tek oturum yapmayan parlamento, Tayyip Erdoğan’ın yetki gaspıyla kullandığı yetkileri ve daha fazlasını verebilmek için canhıraş bir çaba içinde. Bırakın anayasa değişikliğini rutin işlemlerini bile belli usuller ve gelenekler çerçevesinde sindire sindire yapan parlamento noter gibi. Bu benzetme galat-ı meşhur olmuş yoksa noterler daha sağlam ve özenli çalışıyor.
AKP’liler yangından mal kaçıranın telaşı içinde. Neredeyse saniyelerle yarışıyorlar. Sebebi çok basit, bugüne kadar pansuman tedbirlerle öteledikleri ekonomik kriz patladı. İşsizlik, Dolar ve enerji fiyatları zirvede. Merkez Bankası örtülü faiz artırımlarıyla biraz zaman kazandırıyor ama fazla direnemez. Krizi kılcallardaki seçmen hissetmeden referandum sandığını halkın önüne koyup geri çekmek lazım. Geçen her gün çalışanın, emeklinin, esnafın bütçesinde seçim makarnasıyla kapatılamayacak delikler açıyor. Bütün verilere hâkim olan AKP, krizi en net gören aktör olduğu için panik de en fazla onlarda. Seçmendeki tepki, sandık hileleriyle telafi edilemeyecek büyüklüğe ulaşır endişesi bacayı sarmış durumda.
Peki, devleti yeniden yapılandıran temel hükümler değişirken muhalefet ne durumda? Hâlâ muhalefet diyebilir miyiz bilmiyorum ama MHP ucuza gitti! Devlet Bahçeli’nin başkanlıkla ilgili ağır eleştirileri yüzünden sistemin adı cumhurbaşkanlığı olarak kaldı. Yetkiler başkandan bile fazla, Bahçeli dışında herkes kâğıtta yazana bakmaksızın ‘başkanlık’ diyor. Ama olsun Devlet Bey’in sözü yere düşmedi! MHP’li vekiller gönül rahatlığı ile oy verebilir; çünkü bu başkanlık değil! Çocukların kanmayacağı söz oyunlarıyla koca bir parti tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor.
CHP YUMAĞA DOLANAN KEDİ MİSALİ
Sol gelenekten gelen aktivist milletvekilleri sayesinde en canlı muhalefet görüntüsünü CHP veriyor. HDP’nin liderleri ve önde gelen vekilleri tutuklu olunca başka alternatif kalmıyor zaten. Selahattin Demirtaş içeride ama Kemal Kılıçdaroğlu da sanki denetimli serbestlikle dışarıda. Eski Genel Başkan Deniz Baykal kürsüde eski günlerini hatırlatan performanslar sergilerken, Kemal Bey gittikçe flu hale geliyor. Onun boşalttığı alan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun bile iştahını kabarttı. Milli gün tebrikçisi olarak sosyal medyada arz-ı endam eden, tutuklanan 7 baro başkanı ve 664 avukatla ilgili sesini çıkarmayan Feyzioğlu, videolu muhalefet başlattı.
Sol muhalefet, iki büyük stratejik hata yapıyor. Birincisi: AKP’nin demokrasi oyununda ihtiyacı olan ve sadece fotoğrafik anlamı olan muhalefet rolünü CHP çok sahici oynuyor. İkincisi, partili ya da partisiz solcular hâlâ kendi tabanlarına seslenerek meseleyi çözeceğini sanıyor. Kitlelerini kemikleştirici sloganik muhalefetin işe yarayacağını düşünüyorlar. Belki ve daha kötüsü sol romantizmi dışında amaçları olmayabilir. Her iki halde de gittikleri yol yol değil. CHP, normal zamanlarda yaşıyormuşuz gibi muhalefet yapıyor. O kadar ki Fatma Kaplan’ın çok basit bir çıkışı AKP’lilerin dengesini bozmaya yetti. Farklı olmaya odaklansalar daha üretici olabilirlerdi. Mesela Özgür Özel’in Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in videolarıyla yaptığı klip dikkat çekiciydi. Yine partili kadın vekillerin kısa videolarla seslenmesi de olumlu gelişme. Ama ilk dört madde fetişizmi enerji kaybına yol açıyor. AKP, kedinin önüne yün yumağı atar gibi attı konuyu. Şeklen o dört madde değişmediğinde CHP büyük zafer kazanmış mı olacak?
AKP’ye ve Erdoğan’a yapılacak en büyük iyilik tartışmayı laiklik-dindarlık çatışma alanına taşımak. Solcular bu hatayı her seferinde yapmakta ısrarlı. Yine benzer afişlerle kendi kalelerinin önünde top çeviriyorlar. Sakallı hacı amca fotoğraflarının altına bayat sloganlar yazarak yüzde 65’lik sağ kitleyi Erdoğan’a doğru süpürüyorlar. Bu kafa Erdoğan’ı Başkan da yapar kral da! Erdoğan “Büyük Türkiye’yi istemeyen dış mihraklar ve onların yerli maşaları” masalına inanmayanları, bu solcular eliyle ikna edebilir.
ANKETLER VE BOŞA GİDEN GAZLAR
CHP’lilerin diğer yanılgısı da Erdoğan’ı sandıkta yenebileceklerini sanmaları. Avuç içi kadar parlamentoda pervasızca anayasa ihlaliyle oy kullananların, ülke sathında uslu duracağına inanıyor olamazlar. 15 Temmuz ‘Erdoğan’a Allah’ın lütfu’ darbesinden sonra baştan sona yenilenen yargı kadrosunun denetleyeceği referandumda sandık güvenliği nasıl sağlanacak. AKP’li Meclis başkanlarını mumla arayacağımıza bahse giriyorum. Radikal stratejilerin önünü kesmek için muhalif görünümlü anket şirketleri yine devrede: Halk başkanlığa karşıymış. Bu medya ortamında vatandaş karşı görüşü nerede duyacak da red oyu verecekmiş? Oy sayımına nezaret edecek, çoğu yeni atanmış yargıçlara ne kadar güvenebiliriz? 7 Haziran sonuçlarını tersyüz etmiş bir Erdoğan, yüze yüze kuyruğuna geldiği başkanlığı bırakır mı? Meşru- gayri meşru her silahı kullanacak. Muhalefet, ‘mış gibi yapmayıp’ sonuç alıcı argümanlar üretmezse referanduma gerek bile yok; hatta seçime de para ve zaman harcamayalım! Erdoğan direkt devam etsin.
Meclis’te ilk tur oylamalarda iktidar firelerini kamufle etmek için oy verdik gerekçesi tatmin edici değil. Tümü üzerine oylama sonrasında görüşmelerde yer alıp ses çıkarma ve oylama sırasında hukuksuzluğu belgelemeye çalışmaya eyvallah. Ama en azından ilk turda ‘hayır’ hanesi boş kalabilirdi. Komisyon görüşmelerinde, AKP’nin hukuksuzluğu göze aldığı anlaşıldığı anda çekilip AKP ve MHP başbaşa bırakılmalıydı. Mesela neden bir CHP’li konuşma hakkını Bahçeli’nin başkanlıkla ilgili ses kasetini dinletmeye ayırmadı? Neden bir HDP’li aynı şeyi Demirtaş için yapmadı. ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ cümlesi 20 dakika boyunca genel kurulda yankılanabilirdi.
Halka, elden giden yetkinin başkasına değil kendine ait olduğu anlatılmalı. Gündelik hayattaki yansımaları anlaşılır dille ifade edilmeli. Ekonomik krizin asıl sebebinin Erdoğan’ın siyaseti olduğunun altı çizilmeli ve böyle devam ederse krizin derinleşerek süresinin uzayacağı hatırlatılmalı. AKP’den kopuş öyle büyük parça olmalı ki sandık hileleriyle kapatılması imkânsız hale gelmeli. CHP, kısır ve içeriksiz muhalefet tarzını bırakmalı. Parti dışındaki kamuoyu önderleriyle senkronizasyon sağlanarak taban genişletilmeli. Sosyal medyaya ciddi yatırım yapılmalı. Sandık güvenliği için uluslararası camiadan geniş katılım sağlanmalı. Boykot kozü ciddi biçimde son dakikaya kadar elde tutulmalı, sandık güvenliği temin edilemediği noktada kopuş hamlesi masaya sürülmeli.
AKP’liler yangından mal kaçıranın telaşı içinde. Neredeyse saniyelerle yarışıyorlar. Sebebi çok basit, bugüne kadar pansuman tedbirlerle öteledikleri ekonomik kriz patladı. İşsizlik, Dolar ve enerji fiyatları zirvede. Merkez Bankası örtülü faiz artırımlarıyla biraz zaman kazandırıyor ama fazla direnemez. Krizi kılcallardaki seçmen hissetmeden referandum sandığını halkın önüne koyup geri çekmek lazım. Geçen her gün çalışanın, emeklinin, esnafın bütçesinde seçim makarnasıyla kapatılamayacak delikler açıyor. Bütün verilere hâkim olan AKP, krizi en net gören aktör olduğu için panik de en fazla onlarda. Seçmendeki tepki, sandık hileleriyle telafi edilemeyecek büyüklüğe ulaşır endişesi bacayı sarmış durumda.
Peki, devleti yeniden yapılandıran temel hükümler değişirken muhalefet ne durumda? Hâlâ muhalefet diyebilir miyiz bilmiyorum ama MHP ucuza gitti! Devlet Bahçeli’nin başkanlıkla ilgili ağır eleştirileri yüzünden sistemin adı cumhurbaşkanlığı olarak kaldı. Yetkiler başkandan bile fazla, Bahçeli dışında herkes kâğıtta yazana bakmaksızın ‘başkanlık’ diyor. Ama olsun Devlet Bey’in sözü yere düşmedi! MHP’li vekiller gönül rahatlığı ile oy verebilir; çünkü bu başkanlık değil! Çocukların kanmayacağı söz oyunlarıyla koca bir parti tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor.
CHP YUMAĞA DOLANAN KEDİ MİSALİ
Sol gelenekten gelen aktivist milletvekilleri sayesinde en canlı muhalefet görüntüsünü CHP veriyor. HDP’nin liderleri ve önde gelen vekilleri tutuklu olunca başka alternatif kalmıyor zaten. Selahattin Demirtaş içeride ama Kemal Kılıçdaroğlu da sanki denetimli serbestlikle dışarıda. Eski Genel Başkan Deniz Baykal kürsüde eski günlerini hatırlatan performanslar sergilerken, Kemal Bey gittikçe flu hale geliyor. Onun boşalttığı alan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun bile iştahını kabarttı. Milli gün tebrikçisi olarak sosyal medyada arz-ı endam eden, tutuklanan 7 baro başkanı ve 664 avukatla ilgili sesini çıkarmayan Feyzioğlu, videolu muhalefet başlattı.
Sol muhalefet, iki büyük stratejik hata yapıyor. Birincisi: AKP’nin demokrasi oyununda ihtiyacı olan ve sadece fotoğrafik anlamı olan muhalefet rolünü CHP çok sahici oynuyor. İkincisi, partili ya da partisiz solcular hâlâ kendi tabanlarına seslenerek meseleyi çözeceğini sanıyor. Kitlelerini kemikleştirici sloganik muhalefetin işe yarayacağını düşünüyorlar. Belki ve daha kötüsü sol romantizmi dışında amaçları olmayabilir. Her iki halde de gittikleri yol yol değil. CHP, normal zamanlarda yaşıyormuşuz gibi muhalefet yapıyor. O kadar ki Fatma Kaplan’ın çok basit bir çıkışı AKP’lilerin dengesini bozmaya yetti. Farklı olmaya odaklansalar daha üretici olabilirlerdi. Mesela Özgür Özel’in Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in videolarıyla yaptığı klip dikkat çekiciydi. Yine partili kadın vekillerin kısa videolarla seslenmesi de olumlu gelişme. Ama ilk dört madde fetişizmi enerji kaybına yol açıyor. AKP, kedinin önüne yün yumağı atar gibi attı konuyu. Şeklen o dört madde değişmediğinde CHP büyük zafer kazanmış mı olacak?
AKP’ye ve Erdoğan’a yapılacak en büyük iyilik tartışmayı laiklik-dindarlık çatışma alanına taşımak. Solcular bu hatayı her seferinde yapmakta ısrarlı. Yine benzer afişlerle kendi kalelerinin önünde top çeviriyorlar. Sakallı hacı amca fotoğraflarının altına bayat sloganlar yazarak yüzde 65’lik sağ kitleyi Erdoğan’a doğru süpürüyorlar. Bu kafa Erdoğan’ı Başkan da yapar kral da! Erdoğan “Büyük Türkiye’yi istemeyen dış mihraklar ve onların yerli maşaları” masalına inanmayanları, bu solcular eliyle ikna edebilir.
ANKETLER VE BOŞA GİDEN GAZLAR
CHP’lilerin diğer yanılgısı da Erdoğan’ı sandıkta yenebileceklerini sanmaları. Avuç içi kadar parlamentoda pervasızca anayasa ihlaliyle oy kullananların, ülke sathında uslu duracağına inanıyor olamazlar. 15 Temmuz ‘Erdoğan’a Allah’ın lütfu’ darbesinden sonra baştan sona yenilenen yargı kadrosunun denetleyeceği referandumda sandık güvenliği nasıl sağlanacak. AKP’li Meclis başkanlarını mumla arayacağımıza bahse giriyorum. Radikal stratejilerin önünü kesmek için muhalif görünümlü anket şirketleri yine devrede: Halk başkanlığa karşıymış. Bu medya ortamında vatandaş karşı görüşü nerede duyacak da red oyu verecekmiş? Oy sayımına nezaret edecek, çoğu yeni atanmış yargıçlara ne kadar güvenebiliriz? 7 Haziran sonuçlarını tersyüz etmiş bir Erdoğan, yüze yüze kuyruğuna geldiği başkanlığı bırakır mı? Meşru- gayri meşru her silahı kullanacak. Muhalefet, ‘mış gibi yapmayıp’ sonuç alıcı argümanlar üretmezse referanduma gerek bile yok; hatta seçime de para ve zaman harcamayalım! Erdoğan direkt devam etsin.
Meclis’te ilk tur oylamalarda iktidar firelerini kamufle etmek için oy verdik gerekçesi tatmin edici değil. Tümü üzerine oylama sonrasında görüşmelerde yer alıp ses çıkarma ve oylama sırasında hukuksuzluğu belgelemeye çalışmaya eyvallah. Ama en azından ilk turda ‘hayır’ hanesi boş kalabilirdi. Komisyon görüşmelerinde, AKP’nin hukuksuzluğu göze aldığı anlaşıldığı anda çekilip AKP ve MHP başbaşa bırakılmalıydı. Mesela neden bir CHP’li konuşma hakkını Bahçeli’nin başkanlıkla ilgili ses kasetini dinletmeye ayırmadı? Neden bir HDP’li aynı şeyi Demirtaş için yapmadı. ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ cümlesi 20 dakika boyunca genel kurulda yankılanabilirdi.
Halka, elden giden yetkinin başkasına değil kendine ait olduğu anlatılmalı. Gündelik hayattaki yansımaları anlaşılır dille ifade edilmeli. Ekonomik krizin asıl sebebinin Erdoğan’ın siyaseti olduğunun altı çizilmeli ve böyle devam ederse krizin derinleşerek süresinin uzayacağı hatırlatılmalı. AKP’den kopuş öyle büyük parça olmalı ki sandık hileleriyle kapatılması imkânsız hale gelmeli. CHP, kısır ve içeriksiz muhalefet tarzını bırakmalı. Parti dışındaki kamuoyu önderleriyle senkronizasyon sağlanarak taban genişletilmeli. Sosyal medyaya ciddi yatırım yapılmalı. Sandık güvenliği için uluslararası camiadan geniş katılım sağlanmalı. Boykot kozü ciddi biçimde son dakikaya kadar elde tutulmalı, sandık güvenliği temin edilemediği noktada kopuş hamlesi masaya sürülmeli.