Romanya Haber

AKP’linin Ruh Portresi

Yaşar Yeşilyurt

 

Augsburg’dan bir okurumuz anlattı:

“Darbe sonrası AKP’li bir tanıdığım, Avrupa’da binlerce insana yapıldığı gibi, Facebook hesabıma tehdit mesajları bıraktı. Ben de onun seviyesine düşmek yerine doğrudan polise gittim ve şikayette bulundum.
Polis, tehdit mesajı bırakan kişinin adından derhal telefon numarasını buldu ve „Gel önce beraber arayalım“ dedi. O kişiyi aradı ve telefonun hoparlörünü benim de konuşmayı duyabileceğim şekilde açtı.
Polis şefi karşıdaki kişiye, Facebook’tan insanları tehdit ettiğini, burasının Erdoğan’ın ülkesi olmadığını, kendini nerede zannettiğini, burada hukukun olduğunu ve özgür insanların tehdit edilemeyeceğini aksi halde oturumunun iptal edilebileceğini… biraz sert bir tonla söyleyince tehditler savuran adam birden değişti.
Çok özür dilediğini, yanlış anlaşıldığını, bir daha asla böyle şeyler yapmayacağını… yalvaran bir sesle polis şefine anlatmaya başladı.“
Bu, tipik bir AKP’li karakteri: korkaktır ama mazlum karşısında gücü yanında hissedince cesaret gösterisi yapmaya bayılır.
Bugün, kendilerinden hiçbir zarar gelmeyeceğini bildikleri Hizmet gönüllülerine tehditler savurup kahramanlık gösterisi yapanların, 30 yıldır Türkiye’mizi kana bulayan PKK’nın taraftarlarına tehdit savurduklarını, aleyhlerinde gösteri yaptıklarını gördünüz mü? „
Bu camiye PKK’lı giremez“ levhasını asmaya cesaret eden cami imamı oldu mu peki? Zaten bir-iki polis şikayetinden sonra bütün tehditler, cam kırmalar, saldırılar aniden sona erdi Avrupa’da!
Tipik AKP’li saldırgan ve küfürbazdır, hem de yıllardır hiçbir kötülüğüne şahit olmadığı arkadaşlarına, akrabalarına her türlü hakareti layık görecek kadar saldırgan ve küfürbazdır.
Bırakın Türkiye’de şu an yaşanan mezalimi, öldürülenleri, malına el konulanları, hapse atılanları, Avrupa’da yaktıkları kurumlar, attıkları taşlar, kırdıkları camlar, sosyal medyadan savurdukları binlerce tehditler, milyonlarca ahlaksızca küfürler, AKP’li karakterini anlamak için yeter de artar bile.
Hizmet gönüllülerinden kimse onlara ne fiziksel ne de sözlü sataşmamasına rağmen, onlar sürekli dişleyecek ve küfredecek adam arayışındadırlar.
Tipik AKP’li tam bir Batı düşmanıdır. ‘Gavur’ Batının bütün işinin Türkiye’nin gelişmesini engellemek, sürekli Türkiye’ye komplolar kurmak olduğuna, Türkiye’nin başına gelen bütün kötülüklerin Batıdan geldiğine inanır.
‘Demokrasi’, ‘Hukuk Devleti’, ‘Fikir Özgürlüğü’ gibi Batıyla özdeşleşmiş değerler, onun için işine gelince kullanılıp atılacak, dinde karşılığı olmayan kavramlardır. Onun nazarında Hizmet de zaten Batının bir kuklasıdır ve onların ülkeyi yıkma amaçlarına hizmet etmektedir.
Onun bir diğer özelliği, düşman bildiğine karşı hak-hukuk tanımaz acımasız bir zalimdir. Şu an Türkiye’de yaşanan binlerce dramdan sadece bir tanesi bile bu ruh halini anlamamız için yeter de artar: Darbe sonrası savcı bir karı-kocayı tutuklamaya giden AKP polisleri, ailenin 3 ve 5 yaşındaki çocuklarını, karşı komşularına bırakmalarına bile izin vermez.
Aile mecburen çocukları eve kilitler ve hapse gider. Zor da olsa çocukların dedesine haber ulaştırılır ve dede ancak bir gün sonra çocukları aç-susuz ağlar vaziyette bulur kilitli evde! Ne bunu yapan AKP’linin ne de bundan haberdar olan AKP’linin vicdanı sızlamaz.
Tipik AKP’li işine gelince Hilafetçi-Ümmetçi işine gelince radikal Türk Milliyetçisidir. O an hangisi lazımsa o kimliğe bürünür. Bazen Filistin davası, İsrail düşmanlığı, Ümmet’in kurtuluşu, bütün Müslümanların birliği-kardeşliği hak davası olurken, bazen Türk ırkının üstünlüğü, Kürt düşmanlığı, Türk devletinin kutsallığı hayatının en büyük hakikati oluverir. Bu iki dava arasındaki çelişkiyi anlayabilecek herhangi bir zeka parıltısından ise tamamıyla mahrumdur.
Ve tipik AKP’li muhakeme gücünü kaybetmiş, siyasi saplantılarının mahkumudur. En büyük dost bir anda en büyük düşman, en büyük düşman da dost olabilir.
Hiç bir çelişki onu asla rahatsız etmez! Mesela İsrail düşmanlığı en önemli inancıyken, bir sonraki gün İsrail’le dostluk kurulması gerektiğine inanabilir. Veya Esat rejimi yok edilmesi gereken en büyük hasımken,
Esat lehine cümle kuranların hepsi onun gözünde hainken, partisinin aniden Esat’la ilişkiyi geliştirmesi zihnini kurcalamaz.
Rusya’nın uçağının düşürülmesi ve Rusya’ya kafa tutulması en mutlak doğruyken ertesi gün Rusya’dan özür dilenmesi büyük bir kahramanlık olabilir.
Türkiye’deki bugünkü rejim, meclis yangınından propaganda tekniklerine kadar Hitler dönemini birebir taklit ediyor. Belli ki derslerini iyi çalışmışlar. Aynen Hitler dönemi Almanya’sında olduğu gibi kitleleri korkunç propaganda ile etkileyebiliyorlar.
Maalesef toplum psikolojisinde bunun bir karşılığı var. Yüksek dozda propagandanın etkisiyle bazen toplumlar adeta zihinsel felce uğrarlar, Kuran’ın ifadesiyle „kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atarlar“, yapmaları gereken şeyleri yapmamak suretiyle. Maalesef bugün bir çok masum Anadolu insanı bu korkunç durumun kurbanı ve uyandıklarında artık çok geç kalmış olacaklar!
Bir Alman mimarın hatıra ve tavsiyesi ile bitireyim:
„Çocukluğumda dedem Hitlerci, babam da Hitler düşmanı idi. Sürekli tartışırlar, babam dedeme Hitler’in ne kadar kötü bir adam olduğunu, nasıl tanıdığımız masum insanlara zulmettiğini anlatır ama onu asla ikna edemezdi. Onun için, siz de bugün Erdoğan taraftarlarına boşuna bir şey anlatmaya çalışmayın, asla ikna olmazlar, dedemin olmadığı gibi!“
(Kaynak: http://zaman-online.de/)