Huffington Post’ta bugün bir makalesi yayınlanan Columbia Üniversitesi İnsan Hakları Enstitüsü’nden David Phillips Türkiye’deki başarısız darbe eylemi sonrası yaşananları değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın içindeki Stalin’in ortaya çıktığını iddia eden Phillips, yaşanan olaylar karşısında ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’nin demokratik değerler içinde kalmasını sağlayacak az kozu olduğunu belirtti.
David Phillips ABD’nin elindeki en önemli kozun ise New York’ta tutuklu bulanan Reza Zarrab olduğunu ifade etti.
Phillips’in Huffington Post’ta yayınlanan yazısı;
Erdoğan’ın “içindeki Stalin” zincirlerinden kurtuldu.
Geçen hafta başarısız olan darbe girişiminden sonra Erdoğan, “Bu son yaşanan vatana olay vatana ihanettir ve bunu yapanlar en ağır şekilde cezalandırılacaktır” diye uyardı.
“Bu olay Allah’ın bir lütufu. Neden? Çünkü bize silahlı kuvvetleri tamamen temizlememiz için imkan verdi.”
Erdoğan Türkiye’yi büyük bir alışma kampına çeviriyor.
Son 5 gün içinde 50,000 asker, polis, yargı mensubu, gazeteci vali ve kamu görevlisi tutuklandı, gözaltına alındı veya işten çıkarıldı.
İnsanların ülkeyi terk etmesi engelleniyor. Devlette çalışan kimse yurt dışına çıkamıyor. Kamu çalışanlarının özel izin alması gerekiyor.
İlericiler ve “muhalifler” büyük risk altında. Güvenlik soruşturmalarında kişilerin, Erdoğan tarafından darbeyi planlamak ile suçlanan Fethullah Gülen ile ilişkisi olup olmadığı kontrol ediliyor.
Bu durumun sonu görünmüyor. Erdoğan üç ay için olağanüstü hal ilan etti.
Obama Hükümeti darbe girişimini kınadı. Askeriyenin yönetime geçmesinin demokrasilerde yeri yok. Şimdi ABD’li yetkililer Türkiye’de yaşanacak “temizliğe” karşı uyarılarda bulunuyorlar ancak çok az kozları var.
Dışişleri Bakanı John Kerry, “Rast gele bir temizlik yapılmamalı. Hukuk kuralları ve yasal yargılama çerçeveleri dışına çıkılıp cezalar verilememeli” diye uyarıda bulundu. Kerry ayrıca Türkiye’de NATO’nun yaşananları “değerlendireceğini” söyledi. “NATO demokratik değerlere sahip çıkılmasını ister.” Kerry ayrıca Türkiye’nin NATO üyeliğinin de sorgulamaya açılabileceğini belirtti.
Erdoğan 2004 yılında kaldırılan idam cezasının dönebileceğini söylediği zaman ise AB Dış Politika Şefi Federica Mogherini, “Hiçbir aday ülkenin idam cezasını yürürlüğe sokamaz” diyerek ekledi, “Türkiye’de hukukun egemenliği korunmalı. Ülkeyi hukuktan uzaklaştıracak adımların herhangi bir mazereti olamaz. Demokratik ve meşru kurumlar korunmalı.”
Esasında Mogherini’n söyledikleri havaya gitti. Darbeyi planlayanlar işkence gördü ve bu halleri televizyonda yayınlandı. Erdoğan darbeye karışanları idam etmekle tehdit etti. Genç bir askerin kafası kesildi ve onu öldürenler bunu sosyal medyada yayınladı. Başka kaçının işkence gördüğü ya da öldürüldüğü ise bilinmiyor.
Esas olan, Erdoğan ne söylendiğine pek de önem vermiyor.
İran ve Türk vatandaşlığı olan, Erdoğan ile yakın ilişki içindeki iş adamı Reza Zarrab Miami’de Mayıs ayında tutuklandı. ABD’li savcı Prett Bharara ona İran yaptırımlarını delerek para aklamak ve altın atmaktan dava açtı.
Zarrab Erdoğan, oğlu Bilal ve Erdoğan’ın yakın çevresi hakkında ifade verebilir. ABD yargısı Zarrab hakkındaki iddianameyi bir an önce bitirip yayınlamalı, onun çarpık işlerinden yararlananların isimleri ortaya çıkmalı.
Bu iddianame ortaya çıktıktan sonra, ABD iddianamede adı geçen herkese yaptırım uygulamaya başlamalı. Başka ülkelerdeki mal varlıkları dondurulmalı, kendileri ve aile üyelerine seyahat yasağı getirilmeli.
Tarih bize diktatörlerin cezası olmayacak uyarılara kulak asmadığını öğretti. Hitler ve Mussolini Erdoğan gibi seçimle iş başına geldi. Onlar da uluslararası baskıya önem vermedi.
Erdoğan’ın yapacağı temizliği hafifletmenin tek yolu yolsuzluk için ceza davası açmak ve akıllı yaptırımlar uygulamak.
* Makalenin orjinalini okumak için tıklayınız.