Geçtiğimiz günlerde ABD’de bir hayvanat bahçesinde bir goril öldürüldü.
Hayvanat bahçesi yetkilileri, başka şansımız yoktu, çocuğun öldürülmesini göze alamazdık, dediler.
Sonradan bir tartışma başladı, Goril çocuğu kurtarmaya mı yoksa hırpalamaya mı çalışıyordu?
Goril çocuğu oradan çıkaracak mı yoksa öldürecek miydi?
Saçma bir tartışmaydı bu aslında.
Yüzlerce kiloluk o goril saniyeler içinde o çocuğu öldürebilirdi ve sağduyu sahibi hiç kimse bu riski göze alamazdı.
Ama bana sorarsanız o gorilin öldürülmesinden dolayı hayvanat bahçesi sorumluydu.
Çünkü bütün bu olanlar, hayvanat bahçesindeki “sistemin” sorunuydu…
Eğer gorille ziyaretçiler arasında yeterli derecede güvenli duvarlar olsa, ne o çocuk yaralanacak, ne de goril öldürülmek zorunda olacaktı.
Bizim demokrasi adını verdiğimiz rejimler, ne gorillerin, ne de çocukların öldürülmesine izin vermeyen sistemlerdir.
Hukukla sınırlandırılmadığında, medya tarafından denetlenmediğinde bütün iktidarlar çok tehlikeli bir gorile dönüşürler; hak ve özgürlükler de onların önünde üç dört yaşındaki bir çocuğun çaresizliği içinde kalır.
Demokrasi, insanların oy verdiği bir sistem değildir sadece; belki daha önemlisi iktidarların tehlikeli bir gorile dönüşmesinin önüne geçildiği, iktidarların gücünün sınırlandığı rejimlerdir.
Türkiye’de muhafazakâr ve İslamcıların hatırı sayılır bir bölümü, iktidarın bir gorile dönüşmesini savunuyorlar. Halkın seçmesi, bir iktidara istediği her şeyi yapabilme yetkisini veriyor onlara göre…
İktidarın bütün gücü elinde bulundurmak istemesinde, yargıyı bile emri altına almak istemesinde bir yanlışlık görmüyorlar.
Yüksek yargı temsilcilerinin, AKP’yi doğrudan doğruya yönettiğini hiçbir şekilde saklamayan Cumhurbaşkanının önünde el pençe divan durmasında, onunla gezilere katılmasında, o muhalefeti eleştirirken avuçları patlayıncaya kadar alkışlamalarında bir yanlışlık görmüyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı “Yargının da yasamanın da yürütmenin de Cumhurbaşkanıyım” diyor.
Ama hiçbir adımıyla, hiçbir sözüyle Anayasa’da sözü edilen tarafsız ve partiler üstü bir cumhurbaşkanı gibi hareket etmiyor.
O yüzden, onun sözleri fiiliyatta, ben bunların hepsinin “başkanıyım”a dönüşmüş bulunuyor.
Yani hak ve özgürlüklerin küçük bir çocuk çaresizliğiyle, devasa bir gorile dönüşmüş bir iktidar karşısındaki durumundan söz ediyor bizlere…
İşte Gezi protestoları, tehlikeli bir gorile dönüşmüş bir iktidar karşısında insanların hak ve özgürlüklerini korumak için can havliyle giriştikleri bir mücadeleydi.
Demokrasi dediğimiz rejimler, insanları hak aramak için isyan etmek zorunda bırakmayan, insanları, iktidar karşısında, devasa bir gorilin önündeki dört yaşındaki çocuk gibi hissettirmeyen rejimlerdir.