VEYSEL AYHAN
N. M. Ş. yüzlerce masum tutukludan biri. “GÖRÜLDÜ” mührü taşıyan mektubunda şöyle diyor:
“140 gündür Manisa T Tipi C.İ.K’da tutukluyum. Banka şube müdürü iken müşterilerin para yatırma hürriyetlerini kullanması suç sayıldığı için 7 aydır iddianamesiz olarak 31 kişi ile birlikte tutukluyum. İçimizde 1 hafız, 2 din dersi öğretmeni, 8 öğretmen, 10 imam hatip Lisesi mezunu esnaf arkadaşlar var. Beni ‘terör örgütü üyesi ve yöneticisi’ olmakla itham etmişler.”
Sorguda şu ilginç soru da sorulmuş:
“Perşembe günleri bankada sohbet düzenliyormuşsunuz. Okuduğunuz kitapların ve sohbet hocalarının adı?”
‘Muhafazakâr’ AKP hükümetinin ülkeyi getirdiği hal bu. ‘Falan kitabı niye okudun’, ‘filan vaazı niye dinledin’, ‘niçin sadaka verdin’, ‘niye kurban bağışı yaptın.’…
Bu soruları sorabilen, sonra bu saçma sorularla insanları zindana atan yargıçlara sormak lazım: Hadi hükümet aklını kaybetmiş, ‘yargı bağımsızlığı’nı hiçe sayıp size talimat veriyor. Peki, hükümetin hukuku paspas eden talimatlarına tetikçilik yapmayı içinize sindirebiliyor musunuz?
Yargı camiası kusura bakmasın ama manipülasyona, tetikçiliğe en müsait meslek grubu demek ki ‘hukukçu’larmış. Bir meslek grubu okuduğu kitapları, mesleki prensipleri, hukuk kaidelerini bu kadar ayaklar altına alır mı?
Halkın vergileriyle geçiminizi temin ediyorsunuz. ‘Millet adına karar veriyorsunuz.’
Değer mi iktidara yalakalık için hukuku paspasa çevirmeye? Değer mi bir üst makama yükselmek için insanlara açık açık zulmetmeye? Değer mi anayasaya ihanet etmeye?
Kadınlı erkekli binlerce masum insan ‘Saray’daki zat’ın keyfi için kodeslerde tutsak ediliyor. Kendileri mağdur, aile ve çocukları mağdur. 4 yıl hukuk okumuş, tuğla gibi kitaplarla adalet ve evrensel insan haklarını öğrenmiş savcı ve hâkimler bu zulme yataklık ediyor.
Aklınıza, mesleğine bu kadar ihanet etmiş bir başka meslek grubu geliyor mu?
İçeride mahpus kalanların olanlardan pek bir şikâyeti yok. N. Bey mektubuna şöyle devam ediyor:
“Burada Kur’an-ı Kerim hıfz ediyor, evrad-ı ezkar okuyoruz. Risale okuyoruz. Bizi buraya tıkanlar zulmediyor ama, Allah bu zulmü bize rahmete vesile etti.”
Can alıcı soru şu:
Cumhurbaşkanı, başbakan ve adalet bakanı Doğu Perinçek olsaydı dindar insanlara, başörtülü kadınlara bu kadar zulüm yapar mıydı?
Daha can alıcı soru ise şu: İslamcılık ve muhafazakârlık iddiası taşıyanların nasıl bu kadar tefessüh edebildikleri…
Zor soru ise şu: Menfaat ve haramilik ortak paydasında ayakta duran iktidar yıkıldığında bu yargıç ve polis müdürlerini hukukun elinden kim kurtarır?