Romanya Haber

Direnme Hakkı – Mümtaz’er Türköne

MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu’nun gidişini bir ‘Saray darbesi’ olarak niteledi ve “Demokrasiden yana olan herkes darbeye direnmelidir.” çağrısı yaptı. Hasan Cemal, aynı çağrıyı tekrarlıyor: “Bu Saray darbesi ile Tayyip Erdoğan ‘Cumhurbaşkanı’ olarak meşruiyetini tamamen kaybetmiştir.” diye yazıyor ve “Buna karşı direnmek ise suç değil haktır.” hükmünü ilan ediyor.
Parlamenter sistem içinde, bu sistemin merkezinde bulunan, seçimden çıkmış iktidar partisi genel başkanı ve başbakanın, sembolik cumhurbaşkanı eliyle istifaya zorlanmasının bir ‘darbe’ olarak nitelenmesi doğru tanımlama. İktidar resmen el değiştiriyor ve Saray’da temerküz ediyor. Anayasanın hiçbir kuralı ile izah edemeyeceğiniz bu durum ‘fiilen’ yani bir darbe ile sağlanıyor. O zaman meşrû hükümet yıkılmış ve Cumhurbaşkanı’nın kullandığı  yetkilerin şeklî olarak bile hiçbir dayanağı kalmamış demektir. Meşruiyetini kaybetmiş iktidara karşı ‘direnme hakkı’ ister istemez kaçamayacağınız ve kaçınamayacağınız bir siyasî kutuplaşma konusu haline gelecektir. Bir de yeni başbakan göreve başlasın, o zaman bu gerçek kutuplaşma konusunun nasıl tırmanışa geçtiğine tanık olacaksınız. Kılıçdaroğlu işte bu temel tartışma eksenin işaretini veriyor.
Peki, nedir bu ‘direnme hakkı’? ‘Direnme hakkı’, iktidarın ve yanında saf tutanların duymaktan pek hoşlanmadıkları bir deyim ama sadece siyasî bir tartışma konusu değil, aynı zamanda kamu hukuku içinde yer alan esaslı bir kavram. Kamu Hukuku alanının üstadı kabul edilen Duguit, “İdare edenlerin objektif hukuka aykırı karar ve emirlerine uymamak, hatta gerekirse ayaklanarak baskı yoluna sapan iktidarı devirmek hukuka uygun ve meşrû bir davranış olur.” demektedir.
Makul, amacına uygun ve ölçülü olarak kullanılan ve şiddet içermeyen direnme hakkının adaletin ve hukukun en büyük teminatı olduğunu söyleyen hukuk otoriteleri vardır. Nitekim Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi’nin ikinci maddesi, “Her siyasal kuruluşun amacı insanın doğal haklarının korunmasıdır. Bu doğal haklar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme hakkıdır.” diyerek, ‘direnme hakkı’nı devredilemez temel haklar arasına almaktadır. Birçok temel haklar metninde rastlanacağı gibi, Birleşmiş Milletler’in Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi başlangıç kısmında yer alan “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için, insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır.” prensibi,  dolaylı olarak hukuksuzluğun ‘direnme hakkı’nı doğurduğunu ilan etmektedir.
Direnme hakkı, hukuktan ayrılmış, meşruiyetini kaybetmiş bir iktidarı hedef aldığı için ‘isyan’ olarak nitelenmiyor. Meşru yoldan iktidara gelmiş hükümet, sonrasında kendisini bağlayam anayasayı askıya alır ve hukuk dışına çıkarsa, onu hukuka uymaya zorlamak adına direnme hakkının kullanımı meşru hale gelmektedir. 61 Anayasası’nın başlangıç kısmına konulan ve 27 Mayıs askerî darbesini meşrulaştırmayı amaçlayan ‘direnme hakkı’ gerekçesi, bu hakka kötü bir şöhret kazandırdı ancak darbecilerin daha sonra 12 Mart’ta ve 82 Anayasası’nda bu argümandan vazgeçmelerinin derin anlamı da dikkatten kaçmamalıdır.
Kamu düzenine yönelik tehdit oluşturduğu için doğal hukuk doktrininin icat ettiği ‘direnme hakkı’na itiraz eden hukukçular da var. Şiddet barındırmadığı sürece, bu hakkın kullanımına itiraz etmek pek kolay değil. Sivil itaatsizlik eylemleri ve pasif direniş yöntemleri meşru direnme tezahürleri olarak görülüyor. Hemen hatırlanması gereken kişi Hindistan’ın kurucusu olan Gandi. Gandi, İngiliz sömürge yönetimini, direnme hakkını pasif direniş eylemleri ile kullanarak dize getirmişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik yarışına ‘Gandi’ lakabıyla katıldığını hatırlıyor musunuz?
Mülkiyet hakkı, ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılanma hakkı ve bütün temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması için bağımsız yargı talebi ‘direnme hakkı’nın somut uygulama alanlarına dönüşebilir. Yargıtay’ı tepeden tırnağa iktidarın emrine verecek yasa hazırlığı, gündeme girecek ‘gayrimeşru’ iktidar teşebbüslerinden biri olarak yorumlanabilir. Ve mesela, muhalefet bu yasayı engellemek için  süresiz boykot kararı alırsa, Türkiye direnme hakkının kullanıldığı örneklerden ilkiyle karşılaşabilir.
(Kaynak: Yarınabakış)