Romanya Haber

Terör Tanımı ve Muhalefetin Önündeki Fırsat

MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Diktatörlük bayrağını kalenin burcuna dikmek için son hamle yapılacak; aynı zamanda bu hevesin en çok zorlanacağı eşik geçilecek. Davutoğlu’nun toza dönüşüp rüzgârın önünde savrulmasından sonra dikta macerası ince bir buz tabakasının üzerinde ilerleyecek. Başbakan’ın ‘zaruret’ halini gerekçe gösterip çekilmesinden sonra Türkiye’de egemenlik yetkisi kullanan hiçbir kurumun ve kişinin anayasal meşruiyeti kalmadı. ‘İnce buz tabakası’ dediğim şey, her iktidarın kaynağını ve dayanağını oluşturan bu meşruiyetin zayıflayıp ortadan kalkması. Devlet, anayasal yetkisi olmayan, daha genel anlamda demokratik, hukukî meşruiyeti bulunmayan Saray tarafından ‘fiilen’ yönetiliyor. Bu gayrımeşrû fiilî durum, ancak muhalefetin bütünüyle meşrû fiilî müdahalesi ile durdurulabilir ve ortadan kaldırılabilir. İktidarı sınırlamak, demokratik ve hukukî meşruiyet sınırları içine geri çekilmeye zorlamak için şiddet kullanmayan her türlü fiilî müdahele haklıdır ve meşrûdur. Muhalefet fiilî durum yani ‘dikta’ ile işleyen düzenin her çarkına çomak sokabilir, her teşebbüsünü durdurabilir. Bir tarafta iktidar yetkisi kullanan ‘fiili durum’, karşısında iktidarı mevcut anayasanın sınırları içine sokmak için oluşturulan fiilî direnç. Hangisi meşrû?
Kişilere takılmayın. Erdoğan’ın yerinde ve pozisyonunda kim olsa sınırsız ve denetimsiz bir iktidar oluşturmaya çalışırdı. Siyasetçi boşluk görünce doldurur, para peşindeki tüccarlar gibi güç fırsatlarını hiç kaçırmaz. İktidarını daha fazla arttırma imkânı bulduğu zaman, önüne çıkan fırsatı elinin tersiyle geri çeviren adamın siyasette ne işi var? Kişilere değil kurallara, doğrudan yasalara ve demokrasinin evrensel prensiplerine dayanmaktan başka çareniz yok. İktidarı sınırlandıracak ve denetleyeceksiniz. Demokrasi ve bilhassa anayasa ile sınırları tayin edilen demokrasi bunun için icat edildi.
Kişileri bir kenara bırakıp, fiilî yani gayrı meşrû iktidarın yol açtığı sorunlara odaklandığınız zaman, bu ince buz tabakası üzerinde koskoca ülkenin nasıl topaç gibi döndüğünü görebilirsiniz. Vize serbestisi alacaksınız, AB sizden ‘terör’ tanımınızı evrensel standartlara uygun hale getirmenizi istiyor. İstedikleri ‘meşrû’ bir terör tanımı. Sebebi de mantıklı. Diyorlar ki, sizin ülkenizden insanlar vizesiz bir şekilde benim ülkeme geldikten sonra ‘terör’ tanımınızın keyfiliğini, yani her türlü demokratik muhalefeti sindirmek için maymuncuk gibi kullanılmasını gerekçe göstererek siyasî sığınma hakkı talep ederse ben ne yaparım? Terör tanımının daha da genişletilmesini talep eden Cumhurbaşkanı’nın (14 Mart Tıp Bayramı konuşmasına bakabilirsiniz) ‘silahsız terör örgütü’, ‘legal görünümlü illegal yapılar’ gibi yenilikler üzerinde çalışma yürüttüğü sırada, bu talebe cevap vermeniz mümkün mü? “Yolsuzluklar, hırsızlıklar soruşturulamıyor.” diyenleri, en kestirme yoldan ‘terör örgütü mensubu’ olarak yaftalayıp hapse atmak dururken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Avrupa’da vizesiz dolaşıp ne yapacak? ‘Terör’ tanımı, demokratik muhalefeti suçlu ilan etmek için kullanılıyorsa, buyrun size fiilî bir direnç alanı.
Daha ilerisine de tanık olduk. Her muhalifin terörist ilan edildiği ülkede “Ya bizim (yani diktanın) ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu işin ortası yoktur!” ikilemi ile karşılaştığınız zaman her terörle mücadele hamleniz, diktaya verilecek desteğe dönüşür.
Muhalefeti susturmak, diktaya destek sağlamak adına ‘terör’ tanımı üzerinden terörle mücadeleyi sadece sulandırmadılar, aynı zamanda terörün önünü yanlış karar ve uygulamalarla açtılar. Türkiye’nin güneydoğusunda bir iç savaş sürüyor. Dolmabahçe Mutabakatı’nın mimarları henüz kendilerine Saray içinde saklanacak bir oda yapamadılar. Güvenliğin başında hâlâ terör örgütünün silah ve bomba yığınağına göz yumanlar, bu berbat tabloya yol açanlar bulunuyor.
AB’nin terör tanımını kabul ederseniz, terörle mücadelede bir eksiklik meydana gelmez. Sadece demokrasi normlarına yaklaşmış, her türlü siyasi, toplumsal muhalefetin ‘terörist’ damgası yemeden iktidarı sınırlamasına fırsat vermiş olursunuz. İktidar denetlenirse, azan terörün sorumluları hesaba çekilir ve terörle mücadelede başarı fırsatı yakalarsınız.
Terörle mücadele, Türkiye dikta rejimine yöneldiği için başarılı olamıyor. Muhalefetin önünde ise hem terörü hem de diktayı durdurma fırsatı duruyor.