Artık mecburen, Anayasanın amir hükümlerine rağmen, gündelik siyasi konularda Cumhurbaşkanını dikkate almak zorundayız zira diğer iktidar aktörleri, çocukken söylediğimiz gibi, “masuscuktan” sahnedeler.
Sayın Cumhurbaşkanı, Cuma günü Eyüp’te yaptığı konuşmasında AB’ye bir vize resti çekti.
72 koşuldan geriye beş tane kaldı ama bunlardan ikisi çok önemli; terör ve yolsuzluk kavram ve önlemlerini AB standartları ile uyumlaştırma.
Sayın Erdoğan’ın geçen Cuma günkü Eyüp konuşması doğrusu aklımı karıştırdı, bu konuşmayı ve terör mevzuatını AB ile uyumlaştırma çerçevesinde vize restini iyi değerlendirmek lazım.
Türkiye Devleti vatandaşlarının Schengen üyesi ülkelere vizesiz girebilme olanağı Türkiye siyasetçisi için eşi, menendi zor bulunacak popülist, iç siyaset piyasasında çok satacak bir konu.
Üstelik Türkiye çok uzun olmayan bir vadede muhtemelen seçime ya da referanduma gitme durumu ile de karşı karşıya.
Ve bu duruma rağmen seçmenin nabzını çok iyi kollayabilen Erdoğan, AB’ye vize resti çekiyor ve “Onlar yollarına, biz kendi yolumuza.” diyebiliyor.
İyi analiz edilmesi gereken bir durum ama bu laf boşuna söylenmiş bir laf da değil.
Çok düşük bir ihtimalle, göçmenler konusunda çok hassas AB hükümetlerine karşı bir el yükseltme girişimi söz konusu olan.
Çok daha güçlü bir ihtimalle de, terör ve yolsuzluğa ilişkin mevzuatın AB standartları ile ahenkleştirilmesinin Sayın Erdoğan için bu konjonktürde kâbus olması.
Bu kâbusun da devletin PKK ve İŞİD terörü ile mücadele ediyor olması ile alakası pek yok.
Hem PKK, hem İŞİD zaten küresel güçlerin de, Avrupa’nın da terör örgütü olarak kabul ettiği oluşumlar.
Bunlara karşı alınacak önlemlere kimsenin, hele Avrupa’nın ağzını açması muhtemel değil.
Peki, o zaman sorun nedir?
Sorun muhtemelen bizim terör mevzuatımızda, bırakın Avrupalıyı, aklı başında yerlilerin de anlaması mümkün olmayacak tanımların mevcudiyetinde.
Bunların başında da, yine muhtemelen, “silahsız terör örgütü” gibi saçma sapan bir ifade geliyor.
Terör tanımı evrensel olarak siyasi amaçlı şiddeti yani silahı içerir.
“Silahsız terör örgütü” tam bir oksimoron yani beraber düşünülemeyecek iki zıt kelimenin birlikte kullanımı.
“Silahsız terör örgütü” kavramını kullanmayı sevenlere bir küçük hatırlatma: Oksimoron kelimesi yunanca kökenli bir kelime ve içinde moros kelimesi yani aptallık var.
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı neden bu konuda, vizesiz Avrupa’nın getireceği siyasi artılara rağmen, çok duyarlı?
Çünkü muhtemelen terör kavram ve mevzuatını AB ile uyumlaştırılması ülkemiz içinde yürütülen bir dizi saçma sapan, terörle ilişkisi olmayan sözde terör operasyonunu hukuken ve siyaseten boşluğa düşürecek.
Sayın Erdoğan kendi şahsi probleminin intikamı için ülke nüfusunun önemli bir bölümünün özlemini de boşa çıkarmayı göze alabiliyor demek.
Meselenin bir de yolsuzluk mevzuatının uyumlaştırılması (GRECO) boyutu var.
Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımız yolsuzluk mevzuatının AB ile uyumlaştırılması konusunda da, nedense bilinmez diyelim, çok istekli değil.
Bu çok sevimsiz durumlara bir de Sayın Erdoğan’ın içinden bir yerlerden, bir zamanlar çok derinlerden, şimdi ise çok önlerden fışkıran anlamsız bir batı karşıtlığı eklenince şekilde görülen durum ortaya çıkıyor.