Bu kendilerine solcu diyenleri, CHP’lileri, Atatürkçüleri pek anlayamıyorum diyerek sordu: “Bu ‘yeni koalisyon’ silahını size doğrultuyor. Siz, sizi vuracak tetiği niye öpüyorsunuz?” İşte Ahmet Altan’ın P24’deki yazısı;
21 Nisan: Ergenekon Bayramı
Generallerin “siyasi liderleri acilen tutuklamak” üzere konuşmaları şaka… 200 bin kişiyi stadyumlara hapsetme planları, başka bir şaka…
Artık “ulu önder” olma sırasının kendisine geldiğini düşünen biri etrafta dolandığından, “ulu önder” Atatürk’le ilişkili her şey, bu arada 23 Nisan bayramı da kurnaz manevralarla tedavülden kaldırılıyor.
Bu yıl, 23 Nisan’ı kutlayamadık ama onun yerine başka bir bayramımız oldu:
21 Nisan Ergenekon Bayramı.
Noel Baba, AKP’lilerle ulusalcıların bacalarından içeri “Ergenekon diye bir şey yoktur” yazılı hediye paketlerini attı.
Medyada bir sevinç, bir sevinç.
“Yeni Türkiye’nin” hukuki ve ahlaki çatısı böylece çizildi.
17-25 Aralık’ta AKP’liler hırsızlık yapmadı, Balyoz darbe planı değildi, Ergenekon diye bir şey yok ve Türk futbolu asla şike denilen o korkunç suçla karşılaşmadı.
Adına “paralel” denilen “kötü cin”, bizim tertemiz, pirüpak ülkemizde böyle suçlar uydurmuş, eğer o “kötü cin” olmasaymış biz aslında cennette yaşıyormuşuz.
Bu “kötü cin”, zavallı AKP’li yöneticilerle onların masum ve mağdur, mağduriyeti ölçüsünde zengin medyasını, AKP’liler hırsızlıktan yakalanana kadar çok fena “kandırmış”, kandırdığı yetmemiş bir de bunları kullanmış.
AKP’liler “askerî vesayet” diye bir güç var sanmışlar.
On yıl, o “aslında olmayan” gücü yenmek için uğraşmışlar, bir de bakmışlar ki zaten öyle bir güç yokmuş.
Bir ara kendilerine, madem “askerî vesayet yoktu biz on yıl neyle uğraştık acaba” diye sorarlar herhalde, bu soru canlarını sıkarsa bankalardaki paralarını sayarak biraz teselli bulurlar.
Bizim ülkedeki 17 bin “faili meçhul” cinayet de aslında münferit olay.
17.000 münferit cinayet… 17.000 farklı insan, 17.000 farklı insanı, 17.000 farklı nedenden dolayı öldürüp, 17.000 farklı nedenle yakalanmadı.
JİTEM, baştan başa iftira… Zaten eski jandarma komutanlarından biri “JİTEM yok” dememiş miydi? Koskoca generale inanmayacak mıyız?
Mahkeme kayıtlarına “JİTEM “belgeleri geçmiş, aman ne gam… “Kötü cin” uydurmuştur onu.
Balyoz darbe girişimi denen şey ise külliyen “kumpas”.
Generallerin toplanıp, “bütün siyasi liderleri acilen tutuklamak” üzere konuşmaları şaka… 200 bin kişiyi hapsetmek için stadyumları hapishaneye çevirme planları, başka bir şaka…
Buna “darbe hazırlığı” demek, generallerin “şaka özgürlüğüne” müdahale, generallerin şaka özgürlüğüne kurulmuş bir tuzak.
Balyoz belgelerinin Gölcük’teki Donanma İstihbarat Başkanlığından çıkması tamamen “kötü cinin” işi… Onun için kimse yıllardır dönüp de orduya “o belgeler oradan nasıl çıktı” diye sormuyor.
Niye sorsun?
Donanma Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı canı isteyen herkesin girip bu planları bırakıp çıkabileceği bir yer… Sanırsın orası Mahmutpaşa pazarı… Giren çıkan belli olmadığı için planların oraya nasıl konduğunu da kimse bulamıyor.
Şike dersen… Bütün futbol camiası sana dönüp, “o ne demek, ilk defa duyuyoruz” der… Şike, “kötü cinin” uydurduğu bir kelime… Onun için kimse onun ne anlama geldiğini bile bilmiyor.
Ortada dolaşan para dolu bavullar, neredeyse her kulübün bir mafya babasıyla ilişkili olması, telefon konuşmaları, ilişkiler… “Pamuk Prenses” kadar saf ve temiz futbol dünyamıza atılmış iftiralar.
Hele o 17-25 Aralık… İftiraların anası… “Kötü cinin” en kötü kumpası.
Hiç AKP’liler rüşvet alır mı?
İhaleleri keyiflerine göre dağıtıp komisyonları cebe indirir mi?
Altın kaçakçılığına bulaşır mı?
Silah ticareti yapar mı?
Milletin anasının “şeyiyle” ilgilenir mi?
Tertemiz çocuklar…
Evlerinden milyonlarca dolar çıkmış… Bir sor bakalım neden çıkmış… “Hayır işi” yapacaklardı da ondan çıktı…
Zarrab’ın Amerika’da tutuklanması, bu “kumpasın” uluslarası boyutunu da gösteriyor… Obama da işin içinde… Herkes, AKP’lilere karşı.
Pek yakında, AKP vakıflarındaki çocuk tacizlerinin de “kötü cinin” komplosu olduğunu öğreniriz.
Karda leke var bu AKP’lilerde leke yok.
21 Nisan Ergenekon Bayramı münasebetiyle medyamızda anlatılan “masallar” bunlar işte.
Noel Baba’ya inananlar, bu “kumpas” masallarına da, “kötü cine” de inanıyorlar.
Ülkenin tertemiz olduğuna da inanıyorlar.
Ülkenin medyasının neredeyse yüzde doksanı bu “masalları” anlatmakla meşgul.
Aslında daha korkunç gerçek, bu ülkenin çok büyük çoğunluğu, başka başka nedenlerle bu masallara inanmayı tercih ediyor, birbirlerine kızanlar da kendi “camialarının” günahlarını örtmek için “kötü cin” masalına sığınıyor… Bu ülke de zaten bu yüzden böyle cehenneme dönüyor… Herkes bir yanından kendini ve toplumunu kandırıp kazıklamaya çalıştığı için.
AKP’lileri anladım da asıl Atatürkçülerin, CHP’lilerin, kendilerine solcu diyenlerin bu masallara inanma iştiyakını anlayamıyorum.
Hırsızlık yaparken yakalanan AKP’nin, panik içinde Ergenekon’la, darbecilerle anlaştığını, neredeyse bütün Ergenekon sanıklarının AKP’ye güzellemeler döktürdüğünü, “kahraman” eski genelkurmay başkanlarının “övgüler” düzüp, hırsızlıkları da Ergenekon’la beraber akladığını görmüyorlar mı?
Mafyanın yeniden kafasını kaldıracak gücü nereden bulduğunu sormuyorlar mı?
Çok yakında, “yok işte, yok işte” diye bağırıp alkışladıkları Ergenekon’un, AKP’yle elele kendilerine karşı döneceğini kavrayamıyorlar mı?
“Askerî vesayetin” Kürtleri, solcuları, dindarları, demokratları ezmek için oluşturduğu hukuk siteminin işleyişindeki aksaklıkları, bugün Ergenekon’un ve Balyoz’un olmadığının “kanıtı” olarak sunuyorlar.
O sistem, askerî vesayetin oluşturduğu sistemdi.
Hani şu hapishanelerde “özgürlük” operasyonları yapıp insanları öldüren, İlhan Sami Çomak’ı tam 21 yıldır PKK’lı diye “tutuklu” yargılayan, Sabancı cinayeti sanığını hapishanede vurdurtan, Kürtleri, solcuları, demokratları DGM’lerde hapislere mahkûm eden sistem.
O sistemi eleştirdiğimiz, değiştirilmesini istediğimiz için yüzlerce sorgulamadan, mahkemeden, davadan geçtik… Hep başkaları yargılanır, hep başkaları hapse girer sandıklarından sistemi asla değiştirmediler, bir de utanmadan bizi “hainlikle” suçladılar.
Sistemin sahipleri, kendi sistemleriyle yargılandığında ortaya çıkan haksızlıklar, o sistemin olmadığını mı gösteriyor yoksa o sistemin düzeltilmemesinin herkesin başını derde sokacağını mı?
AKP’liler de bugün “hukukun ırzına geçmeyin” diyenleri dinlemiyor.
AKP’liler de yarın kendi yarattıkları hukuk sistemiyle yargılanacaklar, büyük bir ihtimalle bu sistemden dolayı aralarında haksızlığa uğrayanlar olacak, o haksızlıklar, AKP’nin işlediği suçların aslında olmadığının kanıtı mı sayılacak?
Ha, bir de Balyoz CD’lerindeki tuhaflıklar var.
Donanma Komutanlığı’ndan çıkan o CD’lerdeki “tuhaflıklar” Balyoz’un olmadığını gösteriyorsa…
28 Şubat davasındaki CD’lerde ortaya çıkan “tuhaflıklar” da 28 Şubat’ın olmadığını mı gösteriyor?
Aynı “tuhaflıklar” çıktı 28 Şubat CD’lerinde de.
Neden bu CD’lere dayanarak “28 Şubat darbe değildi” demiyorsunuz?
Duyamadım… Neden demiyorsunuz?
Tertemiz ülkemin, tertemiz medyası, sesiniz az geliyor.
Neden demiyorsunuz?
Balyoz davasındaki CD’lerin tuhaflıkları Balyoz’un darbe olmadığının kanıtı sayılıyor da… 28 Şubat davasının CD’lerindeki tuhaflıklar neden 28 Şubat’ın darbe olmadığının kanıtı sayılmıyor?
Hırsızlarla darbecilerin, mafyacıların, katillerin elele verdiği bir dönemden geçiyoruz.
AKP’lilerin ve onların “gizli yandaşlarının” bu olanları alkışlamasını anlıyorum… Onların bu işlerden büyük çıkarları var.
Bu kendilerine solcu diyenleri, CHP’lileri, Atatürkçüleri pek anlayamıyorum.
Bu “yeni koalisyon” silahını size doğrultuyor…
Siz, sizi vuracak tetiği niye öpüyorsunuz?
Aptal mısınız?
Yoksa Noel Baba gelip sizi kurtaracak mı sanıyorsunuz?