AMBERİN ZAMAN
——————————-
Dün Washington DC’nin en köklü düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü önünde yaşananlar Türkiye’nin özetiydi. Kavga, küfür, tekme, tokat. Ve en berbatı sinme… Bir yanda Kürtler ki attıkları sloganlar ağır da gelse en efendi davranan onlardı, bir yanda öfke nöbeti geçiren ulusalcılar, bir yanda Fethullah Gülen’e yakın gazeteciler, öbür yanda ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her daim saldırgan ve saygısız korumaları. Bir de olup biteni köşeden izleyen arkadaşlar….
Midemizi bulandırıyorsunuz
Birkaç istisna hariç Türk basını da olup bitenleri sanırım pek duyurmadı. Çünkü Türk basını diye bir şey kalmadı. Ve lütfen kimse ‘Biz çekilirsek meydanı tümüyle karşı tarafa bırakmış oluruz’ numarasına başvurmasın artık.
Her gün memleketimizin en değerli kalemleri teker teker işinden oluyor. İktidarın hedefinde olup da eğilip bükülerek yerlerini muhafaza edenlerin ise maaşı sağlam ama itibarı sıfır. Kimileri zaten hep öyleydi. Bütün bunlar medya patronları ve kimi arkadaşlarımız maddi çıkarlarını her şeyin üstünde tuttukları için, Erdoğan’dan korktukları için oluyor. Teker teker siniyorlar.
Memleket sevgisi filan palavra. İnanmıyoruz size. Her şey apaçık ortada. Bari medyadan çekin artık o dolmak doymak bilmeyen ellerinizi. Biz gazetecilerin arkasına sığınarak kah ihale peşinde koşmak, kah mağdurları oynamaktan vazgeçin. Midemizi bulandırıyorsunuz.
Kepazeliği bütün dünya gördü
Evet Türkiye’de pek duyulmadı belki ama Brookings önünde yaşanan kepazelik bütün dünyada duyuldu. Washington Post, New York Times, The Guardian… Yazmayan, görüntülemeyen kalmadı.
Peki ne oldu? O karmaşa ortamında ancak kendi başıma gelenleri anlatabilirim.
Erdoğan dün Brookings’de bir konuşma yapacaktı. Toplantı mekanı, yani Brookings etrafındaki havayı bir koklayayım dedim.
İlk vardığımda bir avuç Kürt Brookings’in karşı kaldırımında ellerinde bayraklar ve dövizlerle slogan atıyordu.
Bu arada ulusalcı olduklarını tahmin ettiğim iki erkek ve bir kadın orada bulun Emre Uslu’ya ağıza alınmayacak küfürler yağdırıyordu (Ulusalcı erkeklerden biri bana da küfür etti).
Kafamı bir çevirdim, bu kez korumalardan birini sırt çantalı bir adama tekme atmaya çalışırken gördüm. Adamın yanına gittim, “Ne oldu, kimsiniz?” diye sordum. ABD’nin en saygın radyo kuruluşlarından National Public Radio’da (NPR) muhabirlik yaptığını söyledi.
Aynı anda ulusalcılar ve korumalar birbirine girmişti. Aralarındaki kadın bir ara yere düştü.
Öncesinde mi sonrasında mı tam hatırlamıyorum ama ben şok içerisinde bakınırken korumalardan biri bana yanaşıp sert bir tonla, “Ne bakıyorsun öyle, git buradan” gibi bir şeyler söyledi. Ben de bunun kendisini ilgilendirmediğini, hiçbir yere gitmeyeceğimi söyleyince, göğsüme kadar yaklaşıp, “PKK’lı kaltak” dedi bana. “Ne hakla bana bu şekilde konuşuyorsunuz” dediğimde ise diğer korumalardan bazıları bana doğru yönelmeye başladı. Güneydoğuda ezberlediğim o tehditkar vücut diliyle. Küstah, pişkin bakışlarla onlar da bir şeyler mırıldandı.
İmdadıma Türkiye uzmanı Makovsky yetişti
Bir anda beynim dondu. Yakında duran bazı arkadaşlara doğru baktım. Yerlerinden kıpırdamadılar. İmdadıma yılların Türkiye uzmanı Alan Makovsky yetişti. Korumaları ikaz etti. Beni müdafaa etmek için çırpındı.
Korumaların fotoğraflarını çektim. Bu kez onlar da benim fotoğrafımı çekmeye koyuldu. Akıllarınca bana gözdağı veriyorlardı. Önemli bir öğle yemeği randevum vardı. Çekip gittim. Sonra duydum ki Emre Uslu bana ‘kaltak’ diyen korumadan tekme yemiş.
Ağrıma giden: Yanlarına kar kalacak
Ağırıma giden bunların cezalandırılmayacağı. Bu zorbalıkların yanlarına kar kalacağı. Bu köşeyi yazmak dışında elimde en ufak bir güç yok. Çünkü biliyorum ki orada terör estiren korumaların başına en ufak bir şey gelmeyecek. Onlardan hesap soran olmayacaktır. Tam tersi belki de maaşlarına zam yapılacak. Terfi edecekler. Normal.
Neredeyse her gün birilerine hakaret davası Cumhurbaşkanı, başkalarına ulu orta hakaret etmekten beis duyuyor mu ki?
Neredeyse her gün birilerine hakaret davası Cumhurbaşkanı, başkalarına ulu orta hakaret etmekten beis duyuyor mu ki?
“Aşağılık kadın…”, “Ananı al da git.” Uygun gördükleri lisan bu…
Kaynak: http://www.diken.com.tr/dun-washingtonda-ne-oldu/