Subliminal Mesajla Darbe Davasında Sona Gelindi; Fevzi Yazıcı, “Bu Mektup Her Şeyiyle ‘Sahteyim’ Diyen Bir Belgedir.”

Ahmet Altan ve Mehmet Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 17 gazetecinin yargılandığı davanda sona yaklaşıldı. Gazetecilerin “Cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs ettikleri” iddiasıyla yargılandıkları davanın karar duruşmaları 12-16 Şubat tarihlerinde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ince görülecek. 15 Temmuz darbe girişimine “subliminal mesajlarla iştirak etmekle” suçlanan gazeteciler arasında eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı ve Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek ile emekli polis Tuğrul Şengüler de bulunuyor.
15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında 10 Eylül 2016 tarihinde gözaltına alınan Mehmet Altan 22 Eylül 2016’da, Ahmet Altan ise 23 Eylül 2016’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Nazlı Ilıcak ise 30 Temmuz 2016’da gözaltına alındı ve ardından tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne gönderildi. Altanlar ve Ilıcak dahil altısı tutuklu toplam yedi sanığın nihai savunmalarını yapacağı 12-16 Şubat duruşmasının bitiminde, mahkeme heyetinin hüküm açıklaması bekleniyor.

Başından itibaren uluslararası örgütlerin ilgi gösterdiği dava, son olarak Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ocak tarihli kararında Mehmet Altan’ın tutukluluğunun hak ihlâline yol açtığı yönündeki tespiti ve bu kararın 26 ve 27. Ağır Ceza Mehkemeleri’nce uygulanmaması ile ülke ve dünya gündeminde öne çıkmıştı.
Duruşmayı, Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Uluslararası PEN, Norveç PEN gibi uluslararası örgütler de izliyor.
Duruşmada savunma yapan eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı hakkındaki ‘Gülen’in talimatı’ iddiasıyla  Türkiye’ye belge getirdiği iddialarına cevap verdi. Yazıcı, “Bu mektup Zarrab davasına yetiştirilmek için alelacele hazırlanmış. Fethullah Gülen’in Abdullah Gül’e mektubundan fotoşop yapılmış. Abdullah Gül’e gönderilen mektubun altındaki imza, iki yıl sonraki bu mektupta birebir aynı şekilde atılmış. Bu imkânsız. Bu mektup her şeyiyle ‘sahteyim’ diyen bir belgedir. Aynı zamanda benim masumluğumun da kanıtıdır. “Mektubun geldiği söylenen kişiyi tanımıyorum. Herhalde o tarihte ABD’ye giden biri arandı, ben gittiğim için beni seçtiler.” dedi.

Yazıcı üretilen sahte belgeyi kabul etmediği için baskıya maruz kalmış ve tek kişilik hücreye atılmıştı.
İşte dakika dakika duruşmada yaşananlar  yaşananlar
12:03-Duruşmaya saat 14’e kadar ara verildi.
11-55-Fevzi Yazıcı: “Zaman gazetesinin suçlanan reklam filmiyle hiçbir ilişim, yetki ve sorumluluğum yok. TV’de bile denk gelmedim.”
“Pakmedya sendikasına haklarımı daha iyi korur diye düşündüğüm için üye oldum. Hakkında bir terörist suçlaması yoktu.”
11-50-“Savcının söz ettiği hesap bakiyeleri bankadan aldığım dökümle uyuşmuyor. 22 bin TL olduğunu söylediği tarihte 800 TL var.”
“TMSF ve BDDK Bank Asya’yı 1,5 yıl yönetti ve terörist faaliyetten haberdar olmadı. Benim haberdar olmamı nasıl beklersiniz?”
“Fethullah Gülen’den asla talimat almadım. Hesap hareketlerimin seyri de bunun kanıtıdır.”
11-45-“Bank Asya hesabım kurumun açtığı maaş hesabıydı. Benim tercihim değil. Zaman’la maaş ilişkim bitince Bank Asya’dan ayrıldım.”
“Onlar devletin bütün imkânlarına sahipken ‘göremedik, farkedemedik’ diyorlar. Benim ne imkânım vardı ki fetö”yü farkedeyim?”
11-40-“Ben Zaman’da çalışırken, bir terör örgütünün yayın organında çalıştığımı hiçbir zaman düşünmedim.”
“Gazeteyi 15 Temmuz sonrası algıyla değerlendirmek doğru değil. Yasal gazeteydi, Maliyenin, Basın Savcılığnın denetimindeydi.”
“Zaman gazetesinin yayın politikasını belirlemedim, haber yazmadım, başlık atmadım. Ben tasarımcıyım. Gazeteyi dizayn ettim.”
“Bu dava giderek darbe davalarına gölge düşürmek için kullanılmaya başlandı. Gazetecilerin darbeyle ne ilgisi var?”
11-35- Fevzi Yazıcı esas hakkındaki savunmasına geçti: “AYM kararına rağmen hâlâ tutukluyum. Bu ciddi iddialara rağmen hakkımda somut delil yok.”
11-34-“Mektubun geldiği söylenen kişiyi tanımıyorum. Herhalde o tarihte ABD’ye giden biri arandı, ben gittiğim için beni seçtiler.”
“BU MEKTUP HER ŞEYİYLE ‘SAHTEYİM’ DİYEN BİR BELGEDİR”
11-33-Bu mektup her şeyiyle ‘sahteyim’ diyen bir belgedir. Aynı zamanda benim masumluğumun da kanıtıdır.”
11:32 – Fevzi Yazıcı: Abdullah Gül’e gönderilen mektubun altındaki imza, iki yıl sonraki bu mektupta birebir aynı şekilde atılmış. Bu imkânsız.
11:31 – Fevzi Yazıcı: Bu mektup Zarrab davasına yetiştirilmek için alelacele hazırlanmış. Fethullah Gülen’in Abdullah Gül’e mektubundan fotoşop yapılmış.
11:30 – Hâkim: Fethullah Gülen her şeyi görüyor mu, her hatayı farkediyor mu?
     Fevzi Yazıcı: Altında imzası var, kendi yazsa görürdü herhalde.
11:28 – Fevzi Yazıcı kendisi aleyhine delil olarak dosyaya giren bir belgeyle ilgili konuşuyor: “Yokluğumda flashdiske konmuş bir mektuptur. Sahte!
11:26 – İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı: Sanıkların ByLock kaydı bulunamadığına dair İstanbul Emniyeti’nden yazı geldi.
11:25 – Fevzi Yazıcı: Abdullah Gül’e gönderilen mektubun altındaki imza, iki yıl sonraki bu mektupta birebir aynı şekilde atılmış. Bu imkânsız.
11:20 – Başbakanlık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) davaya “müşteki” olarak katılma talebi kabul edildi.
11:17 – Duruşma başladı.
10:45 – Ahmet Altan ve Mehmet Altan duruşmaya SEGBİS’le bağlanacağı duruşmaya Nazlı Ilıcak, Bakırköy Cezaevi’nden getirilecek.
***
Ne olmuştu?
On yedi sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüş, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yanı sıra diğer tutuklu sanıklar Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül ile tutuksuz sanık Tibet Sanlıman duruşmada savunmalarını yapmışlardı.
Beş günlük duruşmanın sonunda mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vermiş, kararda “mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunması ve adlî kontrol hükümlerinin yetersiz kalması” gerekçe gösterilmişti.
Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.
Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdulkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak’ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu kişilerin dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı.
Üç müebbetten tek müebbete
Davanın 11 Aralık 2017’de görülen duruşmasında esas hakkında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanmakta olan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Fevzi Yazıcı’nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu düzenleyen 309/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını, tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “’örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Bundan bir sene öncesinde, Altan kardeşlerin avukatları 8 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Ahmet ve Mehmet Altan için ayrı ayrı başvurmuş, mahkemeden bir cevap gelmeyince 12 Ocak 2017 tarihinde benzer başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmıştı.
11 Ocak 2018’de Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve “Zaman gazetesi” davasında tutuklu olarak yargılanan köşe yazarı Şahin Alpay için yapılmış olan bireysel başvuruları görüşerek, Altan ve Alpay’ın tutukluluk hallerinin hak ihlâli teşkil ettiğini karara bağladı.
Ancak yargılamayı yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, önce AYM’nin gerekçeli kararının Resmî Gazete’de yayımlanmamış olmasını, ardından ise Anayasa Mahkemesi’nin “yetki gaspı” yaptığını öne sürerek, AYM kararı uyarınca yapılan tahliye taleplerini reddetti. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli kararlarının emsâl teşkil etmesi nedeniyle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın avukatlarınca yapılan tahliye talepleri de oy birliğiyle reddedildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesinin de itirazları reddetmesi üzerine, Mehmet Altan’ın avukatları 30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’ne “âdil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlâl edildiği” ve “tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi kapsamında siyasi olduğu” gerekçeleriyle yeni bir bireysel başvuruda bulundular. AYM 2 Şubat günü, bu yeni başvuruya öncelik vermeyi kararlaştırdığını duyurdu.
Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan bireysel başvurular ise mahkemece henüz karara bağlanmadı. Ancak bu başvurularla ilgili olarak Strasbourg’daki mahkememin yürüttüğü evrak toplama ve yazışma süreci tamamlandı.