AKP, Tüsiad’ı Kapının Önüne Koydu!..

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) sadece serbest piyasanın bütün kaideleri ile işlemesini temin etmek maksadıyla kurulmadı. Demokraside, hukukta, eğitimde, ziraatte, sanayide ve teknolojide batının eriştiği ‘muasır medeniyet’ seviyesine vasıl olunmasını sağlayacak ıslahat hareketlerinde hükûmetlere yol göstermek en bariz hedeflerin başında geliyordu.

İktidar, muhalefet, sermaye, gazeteciler ve münevverler ile belli düsturlar çerçevesinde münasebette bulunulacaktı. Böylece temel hak ve hürriyet meselelerinde memleketin inkişafına katkı sağlamaya matuf adımlar atılacaktı. Türkiye’nin yüzünün batıya dönük kalmasını müdafaa eden patronların eseriydi TÜSİAD.

YARI KAMU KURUMU İLE OLMAYINCA…
2 Nisan 1971’de İstanbul’da Koç ve Eczacıbaşı gibi on iki büyük ailenin teşvik ve himayesinde tesis edilen derneğin ne maksatla kurulduğunu merhum İbrahim Bodur şöyle anlatmıştı: “TÜSİAD, İstanbul Sanayi Odası’ndan (İSO) doğan ve kurulan bir kuruluştur. 5590 Sayılı Kanun’a göre Oda sınırlı hareket edebiliyordu. Çünkü yarı kamu kuruluşudur. Biz İSO olarak politize olmamamız gerektiğini düşündük ve TÜSİAD’ı kurduk. Amacımız, hükûmetlere, basına ve yazarlara karşı nasıl bir strateji uygulayacağımızı tespit etmekti.”
SİVİL VE BAĞIMSIZ KALABİLDİ Mİ?
TÜSİAD üyeleri, merhum İbrahim beyin tarif ettiği yarı kamu kurumu olan İSO çatısı altında güdük kalan sivil toplum faaliyetlerini yeni modelle daha efektif icra etmeye başladı. Hatta 1979’da Ecevit iktidarını istifaya götüren meşhur gazete ilanları TÜSİAD’a ‘hükûmet yıkan dernek’ unvanını kazandırdı.
Kuvvet kimin eline geçerse tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Zira sivil ve demokrat hedeflerle yola çıkanların 12 Eylül 1980 Darbesi, ve 28 Şubat Muhtırası’nda askerlerden yana tavır alması kuruluş gayesi ile telif edilemeyecek kadar büyük bir savrulmadır. Prof. Dr. Bülent Tanör’e ‘Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri’ raporunu hazırlatan TÜSİAD, ne hazindir ki Tanör’ün bu çalışma sebebiyle 28 Şubatçılar tarafından linç edilmesine seyirci kaldı.
Tanör, bugünlerde demokrasi havarisi kesilen devrin İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun imzası ile kürsüden kovulmuş, kanserle mücadele ettiği günlerde parasız pulsuz bırakılmıştı.
2005’TEN İTİBAREN LİBERAL ÇİZGİ ÖNE ÇIKTI
TÜSİAD darbelere karşı tavır alamadığı meyanındaki haklı tenkitlere cevaben 2005’ten itibaren daha liberal ve hürriyetçi bir çizgide kalmaya gayret etti. Hassaten Ümit Boyner, Muharrem Yılmaz ve Haluk Dinçer’in başkanlığında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Avrupa Birliği (AB) çizgisinden uzaklaşmaya başladığını yüksek sesle dile getirdiler. Ocak 2014’te Yılmaz’ın “Hukuk olmayan yere yatırımcı gelmez.” sözünü duyduğunda infiale kapılan AKP lideri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2010 Anayasa referandumunda yarım kalmış bir hesabı da görmek için harekete geçti.
Anayasa değişikliklerinde bîtaraf kalacaklarını beyan eden Ümit Boyner’e Erdoğan, “Bîtaraf olan bertaraf olur.” tehdidini savurmuştu. Erdoğan, şu ağır ithamla da Yılmaz’a haddini bildirmişti: “Vatan haini ancak böyle konuşur.” Yılmaz tehdit ve iftiralara daha fazla dayanamamış ve Mayıs 2014’te TÜSİAD Başkanlığı’ndan istifa etmişti.
HALUK DİNÇER DEMOKRASİ TARİHİNE GEÇTİ
Yerine gelen Erol Sabancı’nın damadı Haluk Dinçer, baskıları bizzat göğüslemiş, her mecliste hukuk devletinden uzaklaşıldığına dair tespitlerini paylaşmaktan imtina etmemişti. Dinçer, “Türk Ceza Kanunu’nun neresinde paralel devlet suçu yazıyor.” diyerek iktidarın maskesini düşürmüştü.
Erdoğan ise “Siz neden bahsediyorsunuz!” diyerek Dinçer’e en üst perdeden mukabelede bulunmuştu. Eksiği fazlası ile 2005-2015 arası TÜSİAD’ın en fazla hürriyet ve demokrasi vurgusu yaptığı dönemiydi. Kuruluş gayesine yaklaşılan günlerin devam etmesi icap eden zaman dilimine girildiğinde Cansen Başaran Symes başkanlık koltuğundaydı.
Cansen hanım, Dinçer gibi cesur ve demokrat bir isimden devraldığı başkanlıktan geriye silik bir profil bıraktı. O profil Erol Bilecik’in elinde daha zelil hale geldi.
GASP VE ZULÜM VARSA DA BİZE NE!
Hükûmetleri hatasından döndürmek ideali unutuldu. Baskı, zulüm ve gasplar alenen irtikap edilirken TÜSİAD, ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ kolaycılığına iltica etti. Erdoğan tek adam rejimini inşa etme yolunda en büyük mani olarak gördüğü Hizmet Hareketi’ni ve TUSKON’un temsil ettiği Anadolu sermayesini tasfiye ederken TÜSİAD tercihini seyirci kalmaktan yana kullandı.
“Cemaate ne yapıyorsa yapsın. Erdoğan’ın karşısında durmak olmaz. Hatta onu desteklemek menfaatimize.” diyen ihaleci patronların hususî gayretleri neticesinde TÜSİAD, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile yan yana poz vermeye başladı. Oysa ne Erdoğan ne de MÜSİAD çevresi Beyaz Türkler ile herhangi bir yakınlık hissediyordu. Bilakis ilk fırsatta onların da mallarına çökülecekti. MÜSİAD mahallesinde o gün iple çekiliyordu.
TÜSİAD DEİK ile ilgili görsel sonucu
TÜSİAD İSMİ DEİK’TEN KAZINDI
Beyaz Türklerin mallarına çöktükleri ve sermayenin el değiştireceği günlere doğru ilerliyoruz. O hedefe matuf evvela TÜSİAD’ın etkin olduğu müesseseler bakanlara bağlandı ve patronlar kulübünün imtiyazları birer birer elinden alındı.
TÜSİAD’ı zayıflatmak üzere sivil ve bağımsız kalması icap eden müesseler AKP eliyle devletleştirildi. En son misal Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve DEİK’e bağlı çalışan iş konseyleridir. Ekonomi Bakanlığı’na bağlanan DEİK’te TÜSİAD kapının önüne konuldu. 26 Kasım’da Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikte DEİK’in ana kurucuları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), MÜSİAD ve Türkiye Müteahhitler Birliği oldu.
Yönetmelikte daha önce sadece DEİK kurucusu kurumlar vardı, ancak yeni yönetmelikte kurucular arasında ‘ana kurucu’ ve ‘kurucu kuruluşlar’ ayrımı yapıldı. Düne kadar kurucu sıfatını haiz TÜSİAD’ın ismi yeni yönetmelikte ana kurucular ve kurucu kuruluşlar arasında geçmedi.
İHRACATÇI TÜSİAD ÜYE OLAMAYACAK
DEİK 4 ana kurucu, 90 kurucu kuruluş olmak üzere 94 üye tarafından kurulmuş hale geldi. Bahsi geçenler haricinde kimse DEİK’e üye olamayacak. Türkiye’nin ihracatını sırtlayan sanayicilerin derneği TÜSİAD’ın olmadığı bir DEİK!
İktidarın ‘ya benimsin ya kara toprağın’ ihtirasının devamı gelecek. Türkiye batıdan kopup Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore eksenine doğru koşar adım ilerlerken susmanın bedelini herkesin ödeyeceğini söylediğimizde dudak büken TÜSİAD üyeleri hali hazırda bin pişman. Dışarı çıkabilen yeni yatırımları için soluğu başka coğrafyalarda alıyor.
TÜSİAD’IN KAÇIRDIĞI TARİHÎ FIRSAT
Hakkaniyetten yana bir tavır alabilseydi TÜSİAD bu dönemin kahramanı olabilirdi. Memleketi uçurumun kenarından almak gibi tarihî bir hizmete talip olmak varken TÜSİAD’ın bir ara yakaladığı özgüven ve vakur tavır, birkaç kifayetsiz muhterisin günü birlik menfaatine feda edildi.
O hizmet, TÜSİAD’ın tarihindeki kara lekelerin keffaretine de kâfi gelecek kadar muazzam meyveler verebilirdi. Maalesef o fırsat kaçırıldı. Fırsat maliyetinin ne demek olduğunu en iyi bilen TÜSİAD üyeleri ufukta kendilerini bekleyen tehlikelerin de farkında.
Sessiz kalmak TÜSİAD’a çok pahalıya mal oldu.
(TR724)